Microbiome Probiotic Complex for Women: Türkiye’nin Kadınları İçin Özel Probiyotik Takviye

Microbiome Probiotic Complex for Women: Türkiye’nin Kadınları İçin Özel Probiyotik Takviye

Merhaba! Bugün, Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınların sağlığını desteklemek üzere tasarlanan benzersiz bir üründen bahsedeceğiz: Microbiome Probiotic Complex for Women! Bu probiyotik takviye, özel Lactobacillus Jensenii ve Lactobacillus Crispatus suşları içeriyor ve Türkiye’de bulunan diğer ürünlerden farklı olarak bu özel suşlarla zenginleştirilmiştir.

İçeriğinde bulunan 4 temel probiyotik suş kadın sağlığı için kadınların ihtiyaç duyduğu probiyotikler arasındadır: Lactobacillus Gasseri, Lactobacillus Crispatus, Lactobacillus Rhamnosus, Lactobacillus Jenseni.

İster şehirde ister kırsalda yaşayın, kadın sağlığınızı korumak ve desteklemek adına özel olarak formüle edilen bu probiyotik kompleksi, yerel ihtiyaçları göz önünde bulundurarak özel bir içerik sunmaktadır.

Neden Microbiome Kadınlara Özel Probiyotik?

1. Vajinal Sağlıkta Üstün Performans: 

Microbiome Probiotic Complex for Women, içeriğindeki özel probiyotik suşları sayesinde vajinal flora dengesini destekleyerek kadınların sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olur.

2. Mantar ve Enfeksiyon Karşıtı Güç: 

Lactobacillus Jensenii ve Lactobacillus Crispatus suşları, doğal olarak mantar ve enfeksiyonlara karşı koruyucu bir etki gösterir, böylece Microbiome Probiotic Complex for Women, kadınların kendilerini daha güvende hissetmelerine katkı sağlar.

3. Kilo Kontrolünde Destek: 

Ürün, içeriğinde bulunan Lactobacillus Gasseri suşu ile kilo kontrolü konusunda destek sağlar, vücut dengesini korumaya yardımcı olur.

Microbiome Probiotic Complex for Women, Türkiye’de özel olarak formüle edilmiş ve kadınların günlük yaşamlarına mükemmel bir eşlikçi olacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca, yurtdışındaki bazı markaların benzer içerikleri sunsa da, bu ürün Türkiye pazarına özel ihtiyaçları göz önünde bulundurarak üretilmiştir.

Doğal Destek, Sağlıklı Gelecek!

Microbiome Probiotic Complex for Women, doğanın kadınlara sunduğu bir hediye olarak sağlığınızı destekleme misyonunu taşıyor. Siz de Microbiome Probiotic Complex for Women ile sağlıklı bir geleceğe adım atın ve doğal destekle kendinizi daha iyi hissedin!

İşte kadınların kullanması gereken probiyotikler hakkında bilgi edinmenizi sağlayacak bazı bilgiler.

En iyi kadın probiyotiğini arıyorsanız probiyotik takviyelerinin içindeki suşları özellikle araştırmanız gerekmektedir. Kadınların ihtiyacı olan probiyotik türleri birçok açıdan kadın sağlığını desteklemektedir.

Women Complex içeriğinde bulunan 4 probiyotik, uluslararası klinik rehberlerde kadın sağlığını destekleyen probiyotikler arasında sayılmıştır. İçeriğinde bulunan probiyotikler, doğal olarak kadın vajinal mikrobiyotasında bulunan probiyotik türleridir. Mikrobiyota dengesini sağlayarak; enfeksiyon sorunlarını, helicobacter pylori semptomlarını azaltmaya yardımcı olur. Probiyotik kullanımı kadın vajinasında ph dengesini sağlar

Bu suşların çeşitli yaygın vajinal patojenlere karşı etkili olduğu ve oral olarak kullanıldığında vajinal laktobasil bolluğunu ve asitlenmeyi desteklemede etkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. İşte kanıtlı verilere dayanan, probiyotiklerle ilgili yapılmış çalışmalar sonucu kadınlara özel probiyotik desteğinin içeriğindeki probiyotik suşlar hakkında bilgiler…

 

  1. Lactobacillus Crispatus

  • Lactobacillus Crispatus içeren takviye probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur.
  • Lactobacillus Crispatus, enfeksiyon riskinin azaltılmasına yardımcı olur.
  • Cilt sağlığının iyileştirilmesine yardımcı olur.
  • İltihaplanmayı azalttığı, kolesterol seviyelerini düşürdüğü ve genel bağırsak sağlığını iyileştirdiğini gösteren çalışmalar mevcuttur.
  • Tip-2 diyabet geliştirme riskini azaltmaya yardımcı olabilir.
  • Beneficial Microbes dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmaya göre, bakteriyel vajinozis ve vulvovajinal kandidiyaza karşı etkili olabilir.
  • Yoğurt, kefir, lahana turşusu, kimchi, kombucha, miso, tempeh, turşu gibi besinlerde L. Crispatus bulunur.

2. Lactobacilus Rhamnosus

  • Lactobacillus Rhamnosus içeren takviye Probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur.
  • L. rhamnosus insan bağırsağında doğal olarak bulunan bir bakteri türüdür.
  • İBS semptomlarını ve ishali hafifletmeye, yardımcı olabilir.
  • Dişleri çürümeye karşı korumaya yardımcı olabilir.
  • Enfeksiyonu önlemeye yardımcı olmak için patojenlere karşı bağırsak bariyer savunmasını güçlendirmeye yardımcı olur.
  • Kilo kaybına yardımcı etkileri vardır.
  • L. rhamnosus’un depresyon ve anksiyete semptomlarına olumlu yönde yardımcı olabileceğini göstren çalışmalar mevcuttur
  • Solunum yolu enfeskyionunu ve candida mayalarından kaynaklı enfeksiyonu azaltmaya yardımcı olur.

3. Lactobacillus Gasseri

  • Lactobacillus Gasseri, yüksek oranda insan bağırsağında kolonize olmuş probiyotik özellikli bir laktik asit bakterisidir.
  • Lactobacillus Gasseri içeren takviye edici gıda karın bölgesindeki yağlanmayı kontrol altında tutabilme özelliğine sahiptir.
  • Tahrişten kaynaklı bağırsak iltihabını önleyici etkiye sahiptir.
  • Yapılan bazı çalışmalara göre L. Gasseri, regl sancılarını azaltıcı etkiye sahiptir.
  • Yapılan bazı çalışmalara göre L. Gasseri, Helicobacter Pylori’ye karşı antimikrobiyal ve enfeksiyon üzerinde baskılayıcı etkisi vardır.

4. Lactobacillus Jensenii

  • Probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur.
  • Lactobacillus Jensenii içeren takviye edici gıdalar sindirimi rahatlatır.
  • L. Jensenii, doğal olarak kadın vajina florasında bulunur ve floranın %23’ünü oluşturur.
  • L. jensenii orta-yüksek miktarda laktik asit üretir​.

Alpha Lipoic Acid Nedir? Alfa Lipoik Asit Faydaları Nelerdir?

Alfa Lipoik Asit Nedir?

A-lipoik asit, alfa lipoik asit (ALA) veya tioktik asit olarak bilinen lipoik asit (LA), oktanoik asitten türetilen bir bileşiktir. ALA normal olarak hayvansal besinlerde bulunur ve metabolizma için gereklidir.

Alfa lipoik asit veya alpha lipoic acid, vücutta kendiliğinden oluşan ve doğal olarak bulunan bir bileşiktir. Hücrelerde enerj üretiminde görev alır. Sağlıklı durumda insan vücudu, ihtiyacı olan tüm ALA’yı üretebilir. Buna rağmen bazı durumlarında ALA dışarıdan yiyeceklerle veya besin takviyesi yoluyla da alınabilir.

Alfa Lipoik Asit Faydaları Nelerdir?

Alfa lipoik asidin, hem hayvanlarda hem de insanlarda kan şekeri seviyelerini düşürdüğü gözlemlenmiş ve bu sebeple diyabete yardımcı olduğu ortaya koyulmuştur. Yapılan çalışmalarda lipoik asidin kan şekeri seviyelerini %64’e kadar düşürdüğü görülmüştür.

Alfa lipoik asit, iltihaplanmayı ve cilt yaşlanmasını azaltabilen, sağlıklı sinir fonksiyonunu destekleyen, kalp hastalığı risk faktörlerini düşüren ve hafıza kaybı bozukluklarının ilerlemesini yavaşlatan güçlü antioksidan özelliklere sahiptir.

Alfa Lipoik Asit İçeren Besinler

  • Ispanak
  • Kırmızı et
  • Brüksel lahanası
  • Brokoli
  • Bezelye
  • Ispanak
  • Domates
  • Patates
  • Yeşil bezelye
  • Pirinç kepeği

Alfa Lipoik Asit Takviyesi Neden Kullanılır?

  1. Antioksidan özellikleri sebebiyle: Antioksidanlar, insan vücudundaki serbest radikallere karşı savaşır. Yani vücudumuzdaki atık madde olarak adlandırabileceğimiz bileşenleri vücudumuzdan uzaklaştırır veya etkisiz hale getirirler. Alfa lipoik asit de bir antioksidan olduğundan bu etkisi sebebiyle besin takviyesi olarak alınabilir.
  2. Şeker hastalığı kaynaklı komplikasyonların azaltılması için: Yapılan bazı çalışmalar, alpha lipoic acid takviyesinin şeker hastalığına bağlı el ve ayak uçlarında duyu kusuru ve sinir hasarı anlamına gelen diyabetik nöropati gibi rahatsızlıkları hafifletmekte etkili olabileceğini göstermiştir. 
  3. Bazı hastalıların önlenmesinde: Kanser, HIV/AIDS, Hepatit, Karaciğer rahatsızlıkları gibi birtakım hastalıkların hafifletilmesinde alfa lipoik asidin etkili olabileceği düşünülmektedir. Ancak bu etkiye dair kesin bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.

Antioksidan özellikleri ve cilt sağlığına etkileri sebebiyle alfa lipoik asit takviyeleri kullanılabilir. Alfa lipoik asit ve diğer aminoasit takviyelerini Pharmaland Antioksidanlar sayfamızdan inceleyebilirsiniz.

Kilo Kaybı Sonrası Oluşan Deri Sarkması Nasıl Geçer?

Hızlı kilo alıp verme sonrasında yaşanan en büyük problemlerden biri de ciltte sarkma sorunlarıdır. Yoğun ve daha rahatsız edici bir biçimde karın bölgesinde sarkmalar oluştuğunu bilsek de aslında sağlıksız bir kilo kaybı sonrası tüm vücutta sarkmalar meydana gelir. Bu sorun elbette kilo vermememiz gerektiğini düşündürmemeli. Sarkan derinin kendini nasıl toparladığını, deri sarkmalarına karşı ne gibi önlemler alınabileceğini sizler için derledik. Deri sarkması nasıl geçer? Sarkan deri nasıl sıkılaşır? Kilo verirken vücut nasıl sıkılaştırılır? gibi bütün sorularınızın cevabı burada.

Kilo kaybı sonrası deri sarkmasının sebebi nedir?

Deri, tüm vücudumuzu saran esnek bir organdır. Esnekliği sebebi ile kilo alınca esnediği gibi kilo verdikçe de esneklik bir miktar toparlanabilir. Ancak özellikle hızlı kilo alıp verildiğinde veya alınan-verilen kilo çok fazla olduğunda karın, kol altı, göğüs, basen ve yüz bölgeleri başta olmak üzere vücudumuzda sarkmalar oluşabilir. Temel sebep kilo değişimi olsa da deri sarkmasını hızlandıran ve etkilerini artıran pek çok etmen mevcut:

  1. Yaş: Artan yaşla birlikte cildin elastikiyeti azaldığından yaşlılarda deri sarkması daha çok görülebilir. Bu durumda kilo değişimi ile deri sarkması problemi yaşayan iki kişiden genç olan daha avantajlıdır.
  2. Kilolu kalınan süre: Kilo artışı ile birlikte deri gerilmeye başladığından derinin ne kadar süre ile gergin kaldığı sarkmayı etkileyen en önemli faktörlerdendir.
  3. Ne kadar kilo aldınız: Derinin kilo artışı beraber gerildiğini söylemiştik. Ne kadar fazla kilo alınırsa deri o kadar gerileceği için bu miktarı etkiler.
  4. Kilo değişim hızı: Hızlı kilo vermenin deri sarkmasını hızlandıracağı gibi hızlı kilo almak da derinin sarkma oranını arttırır.
  5. Genetik faktörler: Kilo değişim hızınız, yaptığınız egzersizler her ne kadar etkili olsa da genetik faktörlerden kaynaklı oluşan vücut yapınızın izin verdiği ölçüde vücudunuzda değişim yaşanır.
  6. Beslenme: Yediğiniz veya yemediğiniz birçok besin vücudunuzun esnekliğini etkiler. Daha dinç ve sarkmaya karşı kendini koruyabilecek bir vücut istiyorsanız bol su içmeli ve Omega 3 yağ asitleri, A vitamini, E vitamini ve çinko yönünden zengin besinleri tüketmelisiniz.

Hızlı Kilo Değişiminin Cilde Etkileri

Hızlı kilo değişiminde kişinin kas dokusu ve cilt dokusu deforme olabilir. Deride çatlaklar oluşabilir, hormonal bozukluklar oluşabilir. Bu nedenle kilo vermek için yapılan diyet ve spor gibi çalışmalar planlı ve dengeli olmalıdır. Bununla birlikte kilo vermek için aceleci davranıldığında, vücudun dengesi bozulur ve estetik olarak istenmeyen görüntüler ortaya çıkabilir. Öncelikle sağlıklı bir vücut için kilo vermeyi amaçladığınızı unutmamalı ve gerektiği şekilde bu süreci planlamalısınız. Kilo vermek için bir uzmandan yardım almak her zaman daha doğru bir yöntemdir.

Kilo verirken aceleci davranmak deri sarkmasına zemin hazırlar ve sarkan deri kendini toparlar mı sorusuna olumlu bir yanıt vermek zorlaşır.

Kilo alıp verme dışında gebelik süreçleri de vücudun esnekliğini değiştiren bir süreçtir. Tıpkı sağlıksız beslenmeden kaynaklı kilo artışı gibi hamilelik döneminde de vücut hızlıca kilo alır ve aldığı kiloları birden kaybeder. Doğum sonrası oluşan çatlaklar ve sarkmalar için neler yapılabileceğini de bu yazımızda anlatacağız.

Deri Sarkması Nasıl Önlenir?

Öncelikle sarkık deri sorunu ile hiç karşılaşmamak için ne yapılması gerektiğine bakalım.

  • Kilo verirken aceleci davranmayın. Çoğu insan kilo alırken isteyerek almadığı için o kısımda bir uyarı yapamasak da hızlı kilo almak ve vermek ciltte oluşan sarkmaların en büyük sebebidir. Aslında hızlı kilo vermek sizi amacınıza tam olarak ulaştırmayacaktır. Hızlı kilo kaybı, yağların çabuk erimesine neden olup vücudun incelmesini sağlar fakat vücudun küçülmesi sonucu derinin bol gelerek sarkmasına neden olur. Bunun yanında hızlı kilo veriyorsanız sadece yağ değil protein ve kas da kaybetme ihtimaliniz yüksektir. Planlı ve doğru bir şekilde zayıflarsanız deride sarkma oluşma ihtimaliniz azalacaktır.
  • Beslenmenize dikkat edin. Sarkmaların meydana gelmemesi için protein ağırlıklı beslenmek gerekir. Besinlerinizde; karbonhidrat ve yağı azaltırken proteinleri arttırmanız hem kas kaybını minimuma indirecek, hem de deri sarkmasını önleyecektir. A, E vitamini ve mineral yönünden zengin besinler tüketmeye dikkat edilmelidir.
  • Sarkmaların önüne geçmenin diğer yolu ise, derinizin nem durumunu yüksek tutmaktır. Nem oranının düşük olduğu deri, daha çabuk kırışır ve sarkmalar oluşur. Nem eksikliği ile derinin sarkması oluşumunu önlemenin yolu vücudunuzu nemli tutmaktır. Vücudunuzun nem oranını artırmak için vücudunuzu sıkılaştırıcı ve nem oranını artıcı bileşenlerde desteklemelisiniz. Bunu yiyecekler yoluyla almak önemli olsa da özellikle kilo vermeye çalıştığınız dönemlerde besinlerden ihtiyacınız olan kolajenin tamamını alamayabilirsiniz. Bu gibi durumlarda kolajen takviyesi kullanmak faydalı olacaktır. Güvenilir ve etkili bir kolajen takviyesi arıyorsanız Microbiome Hyaluronic Acid & Collagen tabletleri kullanabilirsiniz. Kolajen ve hiyalüronik asit vücudunuzu nemlendirirken içeriğindeki selenyum, bakır gibi bileşenler de cilt sağlığınızı destekler.
  • Bol bol su için. Oluşan sarkmalar kuru cildin sorunudur. Su içmek; hem deri sağlığında, hem de kilo vermede oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Günlük olarak 9-10 bardak su tüketimi deri sarkması oluşumunu önlemede yardımcı olacaktır.
  • Masaj yapmalısınız. Masaj yapmak; deride kan damarlarını uyarır kan dolaşımını hızlandırır. Kan dolaşımı hızlandığında deri kendini daha hızlı bir şekilde toplamaya başlar. Masaj, vücudun esnekliğini arttırır. Böylece deri sarkması engellenmiş olur.
  • Düzenli ve doğru bir planlama ile spor yapın. Vücudun belli noktalarında beliren deri sarkması için en kesin çözümlerden biri spor yapmaktır. Düzenli spor yapmak kasları güçlendirir. Böylece zamanla vücut kendini toplamaya başlar. Özellikle ağırlık çalışmaları, sarkan derilerin toplanma sürecini hızlandırır.
  • Son çare ise ameliyattır. Deri sarkması yaşayan kişi gençse, derinin toparlanması daha kısa bir zaman alacaktır. Fakat belirli yaştan sonra, derinin kendini toplaması daha uzun sürecektir. Bu durumda olan kişiler öncelikle yukarıdaki altı adımı denemeli, sabırlı olmalıdır. Eğer sonuç alınmazsa ve psikolojik olarak buna hazırsa ameliyat olunabilir.

Deri Sarkması Nasıl Geçer?

Deri sarkmasını geçirmek için yapabileceğiniz en etkili yöntemlerden biri egzersizdir.

  • Karın bölgesini sıkılaştırmak için; mekik çekmek en bilindik ve fayda sağlayan yöntemdir.
  • Bacak ve kalça sıkılaştırmak için; bisiklet sürmek, yüzmek, koşu veya yürüyüş yapmak bu bölgelerde sıkılaşmayı sağlayarak sarkmaları önleyecektir.
  • Kol bölgesini sıkılaştırmak için; ağırlık kaldırmak, yüzmek veya diğer güç egzersizlerinden faydalanabilirsiniz. Büyük ölçüde, kol altındaki sarkmalardan kurtulmanızı sağlayacaktır.
  • Yüz ve boyun bölgesini sıkılaştırmak için; yüz kaslarınızı germelisiniz. Yüz yogası yüzünüzdeki birçok kası çalıştırır. Bu da, boyun bölgesinde oluşan sarkmalar ve yüzünüzdeki çizgilerin gerilerek daha pürüzsüz bir hal almasını sağlayacaktır.

Cilt Tonunu Eşitlemek İçin Ne Yapılmalı?

Cilt tonu eşitlemek herkesin istediği fakat zorlandığı bir durumdur. Bu yazımızda sizler için bunun pratik yöntemlerini anlatacağız.

Yeme-içme gibi günlük alışkanlıklar ile hava kirliliği, ışınlara fazla maruz kalma gibi çevresel faktörler ve elbette giderek yaşlanan cildimiz, birçok cilt problemine yol açıyor. Kuruluk, lekelenme, yağlanma, kırışıklık bu sorunlardan yalnızca birkaçı. Birçok kişinin şikayetçi olduğu bir diğer cilt problemi ise cilt tonu eşitsizliği. Bu sorunun çözüm önerilerini sizlerle paylaşacağımız bu yazımıza giriş yapmadan önce cilt tonu eşitsizliğinin ne olduğunu ve neden meydana geldiğini anlatalım.

Cilt Tonu Eşitsizliğinin Sebebi Nedir?

Cilt tonu eşitsizliği olarak bildiğiniz ve aslında ciltte renk değişimi yaratan birçok sebep var. Özellikle günümüzde maruz kaldığımız UV ışınları, çevre kirliliği gibi dış etkenlerin yanında cildimize yaptığımız yanlış uygulamalar, hormonal bozukluk veya değişiklikler, daha farklı cilt sorunları ciltte renk değişimine sebep olabiliyor. Birçok kişinin korkulu rüyası haline gelen cilt tonu eşitsizliğinin önüne geçmek cilt tonu dengeleyici uygulamalar ile veya koruyucu önlemler ile mümkün. Bu konuda öncelikle cilt tonu eşitliğini bozan sebepleri inceleyelim.

Ciltte Renk Bozulmalarının Nedenleri

  • Az su tüketimi,
  • Aşırı sigara kullanımı,
  • Güneş ışınlarına fazla miktarda ve zararlı olduğu saatlerde maruz kalmak,
  • Uzun süreli sivilce ve skarların neden olduğu hiperpigmentasyon,
  • Hormonal değişiklikler sonucu (özellikle hamilelikte) melazma oluşumu,
  • Hormonal hastalıklar
  • Karma cilt yapısı
  • Cildın olgunlaşmasına bağlı lipofuksin birikimi
  • Farklı sebeplerden dolayı cilt gözeneklerinin nefes alamaması.

Cilt Tonunu Eşitlemek İçin Ne Yapılmalı?

Bol Su Tüketin!

Sinir sistemi, sindirim sistemi, bağışıklık sistemi gibi vücudun temel işlevleri için çok önemli olan su tüketimi elbette cilt sağlığı için de çok önemli. Günde en az 2 litre su tüketimi ile ciltteki nem oranı artar ve buna bağlı olarak hücre yenilenme süreci hızlanır. Hücre yenilenme sürecinin hızlanması, cilt renginin koyulaşmasına neden olan etkenlerin ciltten atılmasını kolaylaştırmış olur.

Meyve ve Sebze Tüketimi Çok Önemli!

Cilde uygulanan işlemlerin yanında aslında içten dışa köklü bir bakım sağlamak da oldukça önemli. Antioksidan bakımından zengin meyve ve sebzeler, içerdiği faydalı yağlar ve asitlerle cildin hem korunmasına hem de yenilenmesine katkı sağlar. Böylece ciltte renk farklılığı oluşturan iç ve dış faktörlerin etkinliği azalıyor.

Zararlı Alışkanlıklardan Uzak Durun!

Sağlığımız için uzak durmamız gereken zararlı alışkanlıkların cilt sağlığını da etkilediğini biliyor muydunuz? Örneğin sigara ve alkol, ciltte nem dengesini bozar ve toksin artışına sebep olur. Özellikle sigara içmek, ağız çevresi başta olmak üzere ciltte renk koyulaşmasına yol açıyor. Fakat umutlu bir haber: Sigara ve alkolün ciltte yarattığı sorunlar, bu alışkanlıkların bırakılması sayesinde kısa sürede toparlanıyor. Yani bugün cilt sağlığınız için sigara ve alkol tüketimini azaltmak için hiç de geç değil.

Cildinizi İçeriden Doğal Bileşenlerle Takviye Etmelisiniz!

Cilt sağlığı bozulmadan bir önlem almak her zaman en iyisi. Cildimize iyi bakmak için renk tonunun bozulmasını beklemek yerine düzenli olarak cilt bakımı yapmak ve cilt sağlığı, cilt sıkılığı için gerekli olan besinleri almak çok önemlidir. Cilt sağlığı için öne çıkan bileşenlerden en önemlileri Biotin, Hyaluronic acid ve Collagen olarak sayılabilir. Fakat maalesef günümüz koşullarında ne vücudumuz doğal olarak bu bileşenleri depolayabiliyor ne de yiyeceklerden yeteri kadar temin edebiliyoruz. Bu sebeple cilt sağlığı için çeşitli multivitaminler veya geniş içerikli kolajen tabletler kullanılması birçok cilt bakım uzmanı tarafından tavsiye ediliyor. Bu konuda size tavsiye edebileceğimiz güçlü içerikli bir takviye Microbiome Hyaluronic Acid & Collagen. Cilt sağlığı için ihtiyacımız olan ve besinlerden yeteri kadar elde edemediğimiz temel bileşenleri içeriyor: C Vitamini, Çinko, Gotu Kola Ekstraktı, Bakır, Biotin, Selenyum. Böylelikle tek bir tabletle aslında cilt sağlığımız için ihtiyaç duyduğumuz temel bileşenleri almış oluyoruz. Diyetisyenlerin de tavsiye ettiği bu ürün, bakanlık onaylı ve yerli üretim konusunda kendisini kanıtlamış bir markaya ait olduğu için sizlere güvenle tavsiye edebiliyoruz.

Cilt renginin bozulmasının sebeplerini ve buna karşı alacağımız önlenmleri anlattığımız yazımız umarız sizler için faydalı olmuştur. Başka bir cilt sağlığı sorunu olan güneş lekeleri hakkında daha fazla bilgi almak için Güneş Lekelerini Geçirmek İçin 7 Doğal Yöntem başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Kolajen Nedir, Ne İşe Yarar? Kollajen Takviyesi Kullanılmalı mı?

Kolajen Nedir?

Kolajen, vücudumuzdaki toplam proteinin yaklaşık 3’te birini oluşturan hacmi ile en fazla miktarda bulunan proteindir. Kollajen, kemiklerin, derinin, kasların, tendon ve bağ dokularının ana yapı taşlarındandır. Kelime kökeni olarak Yunanca “yapıştırıcı” anlamına gelen kolla kökünden türetilmiştir. Kökeninden de anlayacağımız üzere kolajen dokuları bir arada tutar ve onarımına yardımcı olur. Kolajenin vücut bütünlüğünü koruduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır.

Kolajen Eksikliği?

Vücuttaki kolajen seviyesinin düşük olması, derinin elastikliğini kaybetmesine, tendon ve bağ dokularının sertleşmesine, kas kütlesinin azalmasına ve eklemlerin zarar görmesine sebep olabilir.

Kolajen Tipleri Nelerdir?

Yapılan araştırmalar, vücut yapısını destekleyen 28 farklı kolajen türü olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte vücuttaki kolajenin çoğunluğunu 5 ana tip kolajen oluşturur. Kolajen takviyelerinde ise bu 5 tip kolajen bir arada bulunabildiği gibi yalnızca 1 tip kollajen içeren takviyeler de bulunabilir.

Tip-1 Kolajen: Vücudumuzun kolajen depolarının en fazlasını oluşturan kolajen tipidir. Yoğun bir şekilde sıkıştırılmış liflerden oluşur. Tendon, bağ dokuları, diş ve derinin yapısını destekler. Belli bir oranda kemik ve eklemlerde yer alıyor olsa da cilt ve dokuların sağlığı için sıklıkla takviyesi tavsiye edilir.

Tip-2 Kolajen: Elastik kıkırdaklarda ve lif yapısında bulunur. Tip-2 kolajenin genellikle eklem sağlığı için kullanılması önerilir.

Tip-3 Kolajen: Kas, damarlar ve organlarımızın yapısını destekler. Vücuttaki işlevi bakımından tip-1 ile benzetilebilir. Deri ve doku sağlığına faydalıdır.

Tip-4 Kolajen: Böbrek ve diğer organların filtrasyonunda görev alır. Cildin derin katmanlarının yapısını destekler. Özellike yara iyileşmesinde önemli olduğu düşünülür.

Tip-5 Kolajen: Kornea,vsaç ve cildin belli katmanlarının yapısında yer alır; takviye olarak alınması bunların sağlığının artırılmasına yardımcı olur.

5 farklı tip kolajenden bahsettiğimiz bu yazımızdan hareketle her kolajen tipinin birbirinden birbirinden farklı bir görevi var sanılabilir. Bununla birlikte her kolajen türü, diğer görevleri de belli oranda yerine getirir. Örneğin tip-1 kolajen diş, deri yapısı, cilt ve doku sağlığında görev almasının yanında, eklem sağlığına da iyi gelir yani brir nevi Tip-2 kolajen görevini görmüş olur. Tip-2 kıkırdak ve eklemlere iyi gelse de, düşük oranda cilt sağlığına da iyi gelir. Bu sebeple kolajen takviyelerinde önemli olan hangi tip kolajeni içerdiğinden ziyade ne oranda içerdiği ve kolajeni destekleyici diğer içerikleridir. Microbiome markalı Collagen & Hyaluronic acid; C Vitamini, Çinko, Bakır, Selenyum, Gotu Kola Ekstraktı ve Biotin ile desteklenmiş formülü ile cilt bakımı için ihtiyacınız olan bileşenleri içeriyor. Bu ürün ile aldığınız kolajen, vücudunuzda neye ihtiyaç varsa o tip kolajenin görevini görerek aynı zamanda cilt sağlığınızı desteklemek ve cildinizi sıkılaştırmak için tüm gerekeni yapar.

Yeşil Çay Nedir? Nasıl Tüketilmelidir ve Faydaları Nelerdir?

Yeşil Çay Nedir?

Yeşil çay; Camellia sinensis adı verilen bir bitkinin yapraklarından üretilen bir çay çeşididir. Antioksidan içeriği yüksek olan yeşil çayın yapraklarından siyah çay da elde edilmektedir. Ancak siyah ve yeşil çayın oksijen ile tepkime süreleri farklı olduğundan dolayı bileşimlerindeki kafein ve antioksidan oranları farklılık göstermektedir.

Siyah Çay ve Yeşil Çay Arasındaki Fark Nedir?

Siyah çayın kavrulma süresi daha uzundur ve bu işlem sonrası fermantasyona uğrar dolayısıyla bu işlemler siyah çayın içerisinde bulunan antioksidanların yok olmasına neden olmaktadır. Yeşil çaya uygulanan işlemler ise daha kısa süreli olup bu da oksidasyona uğramadan kullanıma hazır hale gelmesini sağlamaktadır.

Yeşil çayın üretimi için bitki yaprakları en hızlı olacak şekilde toplanmalı ve yine hızlı bir şekilde kurutulmalıdır. Bu şekilde yeşil çayın oksijenle tepkimeye girmesi engellenir.

Yeşil Çay Nasıl Tüketilmelidir? 

Yeşil çaya erişim artık kolaylaşmış olup istediğimiz zaman aktarlarda, marketlerde kolaylıkla bulabildiğimiz bir çay türüdür. Kullanımının yaygınlaştığı yeşil çayın hazırlanması siyah çaya benzemekle beraber ılık olarak tüketmek daha fazla yarar sağlamaktadır.

Bir fincan yeşil çay demlemek için su kaynadıktan sonra beş dakika bekletilir ve içerisine bir çay kaşığı yeşil çay yaprağı ilave edilir, daha sonra 2 veya 3 dakika demlendikten sonra tüketilir. Fazla bekleyen, rengi değişen ve uzun süre demlenen çay faydadan çok zarara neden olabilir. Maksimum fayda için yeşil çay demlendikten kısa bir süre sonra hızlıca tüketilmelidir.

Yeşil Çayın Faydaları Nelerdir?

Yeşil çayın en önemli yararlarının birçoğu antioksidan özelliğinden kaynaklanmakta olup kanser üzerine önemli faydaları bulunmaktadır. Yeşil çaydan en iyi şekilde yararlanmak için üretiminden tüketimine en iyi şartlarda hazırlanmalı ve kullanılmalıdır. Bu sebeple içeceğiniz yeşil çayın nasıl üretildiği ve nereden alındığı iyi araştırılmalıdır.

  • Yeşil çay iyi bir diüretik (idrar söktürücü) olup vücutta bulunan ödemin atılmasını sağlar.
  • C vitamini içeriği yüksek olduğundan özellikle solunum yolu hastalıklarına ve gribal enfeksiyonlara karşı yarar sağlar.
  • Düzenli olarak tüketilmesi durumunda bağışıklık sistemi güçlenir ve hastalıklara yakalanma riski azalır.
  • Zihni açar, hafızayı kuvvetlendirir ve dikkat toplanmasını sağlar.
  • Cilt sağlığı için oldukça yararlıdır bunun için hem tüketilmesi hem de maske olarak kullanılması önemlidir.
  • Yeşil çay metabolizmayı hızlandırıcı etkiye sahiptir dolayısıyla zayıflama üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Yüksek antioksidan içeriği sayesinde yağ hücrelerinin parçalanmasını sağlarken aynı zamanda birikmesini de önlemektedir, özellikle de bel bölgesindeki yağlanmaya oldukça fayda sağlamaktadır.
  • Ancak yalnızca yeşil çay tüketip beslenme ve egzersize dikkat edilmediği sürece zayıflama konusunda olumlu bir sonuç alınmaz.
  • Yapısında bulunan kateşin gibi güçlü yapıdaki antioksidanlar aracılığıyla serbest radikallerin vücuttan atılmasını sağlayarak DNA hasarı , kan pıhtılaşması, kanser gibi hastalıklardan korumaya yardımcı olur.
  • Düzenli bir şekilde tüketilen yeşil çay ağızda antibakteriyel etki göstererek diş ve diş eti rahatsızlıklarını önler ve daha sağlıklı dişlere sahip olmayı sağlar.
  • Ateroklerozise neden olan ve halk arasında kötü kolesterol olarak adlandırılan LDL kolesterolünün birikmesini önleyen yeşil çay aynı zamanda tromboz olarak adlandırılan anormal kan pıhtılaşmalarının neden olduğu damar tıkanıklıklarını da önlemektedir.
  • Böbrek tarafından salgılanan ve yüksek tansiyona (hipertansiyon) sebep olan bir hormon olan anjiyotensinin etkileri yeşil çay ile hafiflemektedir böylece kan basıncı normal aralıkta dengelendiğinden kalp krizi riski ve inme riski en az seviyeye inmektedir.
  • Yeşil çay rahatlatıcı bir etkiye sahiptir, aşırı stresli ve aşırı yorgun olma durumunda vücudu rahatlatır, böylece daha düzenli ve iyi bir uyku almaya yardımcı olur.
  • Düzenli bir şekilde kullanılması romatizmal hastalıkların tedavisinde yarar sağlamaktadır.
  • Mide ve barsak rahatsızlıklarını önlemektedir.
  • Antienflamatuar etki gösterir ve hücre yenileyicidir.
  • Tiroid fonksiyonlarının düzenlenmesinde rol oynamaktadır.
  • Ağız kokusunu gidermeye ve sindirim sistemini rahatlatmaya yardımcı olmaktadır.
  • Migren ve benzeri ağrılı hastalıklarda da yarar sağlamaktadır.

Gördüğümüz gibi, yeşil çayın birçok faydası bulunmaktadır. Bu sebeple güvenli şartlarda üretildiğinden emin olduğumuz yeşil çayı uygun şekilde hazırlayıp güvenle kullanabiliriz. Özellikle antioksidan özelliğinden kaynaklanan faydaları ile ilgili bir çok çalışma yapılmış olup bunlar kanıtlanmıştır.

Yeşil Çayın Çeşitleri Nelerdir?

Faydalarını saydığımız yeşil çayın bir çok çeşidi bulunmaktadır. Bu çay kendi içerisinde temel olarak ikiye ayrılır ve bu iki kategori altında da farklı çeşitlere ayrılmaktadır. Genel olarak Japon yeşil çayları ve Çin yeşil çayları olmak üzere iki temel kategorisi olan bu çayın toplamda ondan fazla çeşidi bulunduğu söylenebilir.

  • Japon yeşil çayları; kendi arasında gyukuro, matcha, sencha, kamairicha, banchaolarak ayrılmaktadır.
  • Çin yeşil çayları ise; gunpowder, imperial young hyson, twankay, hyson skin, sowmee olarak adlandırılmaktadır.

Yeşil çay henüz taze haldeyken toplanır ve şoklanarak kurutma işlemi gerçekleştirilir. Güneş altında bekletilmeden hızlı bir şekilde kurutulduğu için renginde hiçbir bozulma meydana gelmemektedir.

Şok soldurma yöntemi kullanılarak kurutulduğu için enzimler aktif hale gelmez ve yapraklar yeşil halini korur, bu şekilde meydana getirilen bitkiye yeşil çay adı verilmektedir. Birçok, çay türü aynı bitkiden elde edilir fakat sadece işlenme şekilleri farklı olduğu için değişik  isimlerle anılmaktadırlar.

Tarçının Faydaları Nelerdir?

Tarçının Faydaları Nelerdir?

Tatlılarda, yemeklerde ve bitki çaylarında severek kullanılan tarçının sağlığa faydalarını biliyor musunuz? Kabuk veya toz halinde kullanılabilen tarçın, lezzet amaçlı kullanımı yanında sağlık üzerindeki faydaları nedeniyle de kullanılabilir. Migren ağrılarından aromaterapik özelliklerine, kilo kontrolünden regl sancılarına kadar işte tarçının faydaları…

Tarçın, özellikle yemeklerde ve tatlılarda kullanılan bir baharattır. Çin ve Seylan tarçını olarak iki çeşidi vardır. Çin tarçını ile Seylan tarçını her açıdan benzerdirler. Ancak  Seylan tarçını zor bulunur ve Çin tarçınına göre daha lezizdir, tatlı miktarı daha yüksektir. Tarçın sağlık açısından da oldukça faydalı etkilerde bulunmaktadır.

Tarçının Faydaları Nelerdir:

  • Günde yarım çay kaşığı tarçın tüketmek, kötü kolesterolü düşürür ve kalp sağlığını korur.
  • Tarçın, tip 2 diyabet hastalarında insülin üretimini yükselterek kan şekerinin düşmesini sağlar.
  • Tarçın yağı mantar hastalıklarında haricen kullanılır ve mantarın iyileşmesine yardımcı olur.
  • Kanın normal pıhtılaşmasına yardımcı olur. Bu sayede damar tıkanıklığını önlemede rol oynar.
  • Tarçın kokusu ve tadı ile gerilim halinde ortaya çıkan baş ağrısı ve migren ağrılarına iyi gelir.
  • Kan şekerini dengede tutarak kilo vermeye yardımcı olur.
  • Tarçın kokusu, hafızanın güçlenmesine ve hatırlamaya yardımcı olmaktadır.
  • Tarçın yağı kötü kokular içeren ve bunlara neden olan bakterileri öldürür.
  • Antioksidan etkisiyle, serbest radikallerle savaşarak kanserli hücre oluşumunu azaltır, bağışıklık sistemini destekler.
  • Tarçın çayı huzursuz bağırsak sendromu olarak adlandırılan sindirim sistemi rahatsızlığına fayda sağlar.
  • Tarçın çayı veya tarçın yağı haricen uygulayıp masaj yapmak, artrit ve osteoporoza bağlı ağrıların hafiflemesinde fayda sağlar.
  • Tarçın yağı, badem yağı ve zeytinyağı karıştırılarak masaj yapıldığında kas ağrılarını azaltarak iyileştirir.
  • Tarçın çayı antibakteriyel özelliği ile diş çürüklerini geciktirir, ağız içi bakterileri yok eder ve dişeti sağlığını korur.
  • Manganez içermesi nedeniyle menstürel ağrı denilen regl dönemi sancılarını hafifletir.

Tarçının faydalarını uzun uzun anlattıktan sonra unutmamak gerekir ki her şeyde olduğu gibi yüksek miktarda tarçın kullanmak yan etkiler oluşturabilir. Özellikle kan şekeri için ilaç kullananlar tarçın kullanımına çok dikkat etmelidir. Ameliyat sırasında kan şekeri seviyesini düzenlemek zorlaşabilir, bu nedenle ameliyattan 2 hafta önceden alımı bırakılmalıdır. Tarçın yağı gibi uçucu yağlar tek başına kullanılmamalıdır, başka yağlarla incelterek kullanmak yerinde olacaktır.

Alkali Beslenme Nedir? Alkali Beslenmenin Faydaları ve Zararları

Alkalin ve alkalik asit diyeti şeklinde de isimlendirilen alkali beslenme, vücuttaki toksinlerin uzaklaşmasını sağlayan beslenme türü olarak biliniyor. Alkali beslenmenin temel amacı ise günümüzde artan hazır gıdaların vücudumuzdan eksilttiği vitamin ve mineralleri vücudumuza geri kazandırmaktır. Son günlerde Hollywood ünlülerinin de takip ettiği bir akım olan bu beslenme şekli, vücudunuzun pH seviyesini dengede tutma esasına dayanıyor.

Vücuttaki pH dengesi nedir?

PH, “hidrojen potansiyeli”nin kısaltmasıdır. PH, vücudumuzdaki hidrojen iyonlarının ölçümünü yapmak için kullanılan değere verilen isimdir. Sağlıklı bir insan vücudunda pH değerinin 7.3 ile 7.45 arasında olması gerekir. Aksi durumlarda vücutta oluşacak asidik yapı vücutta bakterilerin birikmesine ve kanser, diyabet, obezite, migren, eklem yerlerinde iltihaplanmalar gibi hastalıkların oluşmasına yol açabilir.

Alkali Beslenme ve Vücut pH Değeri

Alkali beslenmede, vücudun pH değerini daha alkali hâle getirmek için alkali gıdalar tüketilmesi öneriliyor. Vücudun ortalama pH’ı beslenme yoluyla değiştirilemiyor. Aslında vücudun asitlik değeri bölgeden bölgeye değişiyor. Örneğin, mide 3.5 ve daha altındaki pH değerleri ile vücudun en asidik bölgeleri arasında yer alıyor. Alkali beslenme listesi, temel olarak kandaki pH seviyesinin korunmasına yardımcı oluyor.

Alkali Beslenmede Neler Yenir ?

Alkali beslenme programına uymak için öncelikle besinleri alkali ve asidik olarak ayırmak gerekiyor. İşte alkali seviyelerine göre temel besinler:

  • Yüksek seviye alkali gıdalar: Karpuz, şeftali, soğan, ahududu, mercimek, limon, maden suyu, patates, mandalina, sebze suyu, Japon eriği, deniz yosunu
  • Orta seviye alkali gıdalar: Brokoli, bezelye, mango, maydanoz, zeytin, sivri biber, soya sosu, sarımsak, zencefil, havuç, elma, hindiba, hardal, böğürtlen
  • Düşük seviye alkali gıdalar: Enginar, avokado, lahana, karnabahar, patlıcan, yeşil çay, kiraz, pırasa, şeftali, badem, elma sirkesi, bal kabak

Sağlığınız için alkali beslenme önerileri, esasında alkali besinleri günlük beslenme rutininizde daha yer vermenizi esas alıyor. İşte alkali beslenme ile sağlıklı bir vücut için birkaç öneri…

  • Sağlığınız için işlenmiş gıdalardan uzak durmaya çalışın.
  • Sebze ve meyveleri kendi mevsimlerinde tüketmeye özen gösterin.
  • Dört mevsim tüketmeyi sevdiğiniz gıdalar varsa o gıdanın mevsiminde hazırlık yapın. Örneğin her mevsim domates yemeyi sevenlerdenseniz marketten doğranmış ya da dondurulmuş domates almak yerine, yaz aylarında domates sosu hazırlayabilirsiniz.
  • Sabah uyandığınızda limon sıkılmış bir bardak su, vücudunuzun pH değerini düzenlemeye yardımcı olabilir.
  • İşlenmiş yağlar yerine soğuk sıkım zeytinyağı, balık ve ceviz yağı gibi sağlıklı alternatifler kullanılabilir.
  • Sebzeler pişince besin değerleri düşüyor. Bu nedenle çiğ sebze tüketimini artırın.
  • Çay, kahve ve asitli içeceklerden uzak durmanız alkali ve sağlıklı beslenmenin temellerinden biri. Gün içinde yeterli miktarda su içmek de pH değerini düzenleyen adımlar arasında yer alıyor.
  • Yemek yerken lokmaları mümkün olduğunca çok çiğnemek sindirime yardımcı olduğu için birçok diyet çeşidinde olduğu gibi alkali beslenmede de çok önemli.

Alkali Beslenmenin Faydaları

Alkali beslenme; tükettiğimiz gıdalar ile vücudumuzda birikmiş olan toksinlerin dengesini koruyan bir beslenme türüdür. Vücudun pH dengesini korur, asidik yiyeceklerin aksine kilo alımı, halsizlik gibi rahatsızlıkları ortadan kaldırır. Ayrıca alkali beslenme, sindirim sisteminizi düzene sokma, vücuttaki yağ oranını dengede tutma, vücuttaki iltihaplanmaları azaltma, kemik sağlığını koruma, bağışıklık sistemini güçlendirme ve güne daha enerjik başlama gibi olumlu faydalara sahiptir.

Alkali Beslenmenin Zararları Nelerdir?

Birçok faydası bulunsa da alkali beslenmenin zararları var mıdır sorusu diyete başlamadan önce herkesin aklına geliyor. Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü’nün araştırmalarına göre alkali diyeti kan PH seviyesinde değil, idrar PH değeri üzerinde farklılıklar yapmaktadır.  Alkali diyetin uzun vadeli etkileri üzerine yapılmış araştırmalar yoktur. Ancak bu beslenme planında besin kısıtlamasına gidildiği için vücut için gerekli yağ asitlerinde eksiklikler görülebilir. Özellikle protein kaynağı olan kırmızı et, balık ve tavuk etinin tüketimi sınırlandığı için vücutta kas kaybı, demir, fosfor, B12 vitamini, Omega-3 yağ asidi gibi vücut için gerekli vitamin ve minerallerin eksikliği de görülebilir. Bu yüzden uzman kontrolünde ve kısa periyotlar halinde yapılmasında fayda vardır.

Uyku Sırasında En Sık Yapılan 5 Hata

İyi uykunun yaşam kalitemiz için önemli olduğunun hepimiz farkındayız. Peki hangi alışkanlıklarının uyku bozukluğu yaptığını biliyor musun?

Gün içinde yaptığımız işler değiştiği ve çeşitlendiği ölçüde uyku düzenlerimiz de ister istemez bu durumdan etkilendi. Birçok araştırma, az uyumanın hem psikolojimiz hem de sağlığımız üzerinde olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor. Muhtemelen daha önce kaliteli uyku uyumanın yöntemleri hakkında “Yatmadan telefonunu uzağa koy” gibi tavsiyeler duydun. Peki ya farkında olmadan yaptığın başka hatalar varsa? Kalitesiz bir uykuya yol açan ve muhtemelen senin de yaptığın 5 temel hata işte şöyle…

#1 Çok sıcak bir ortamda uyumamalısın

Son yıllarda yapılan araştırmalara göre ideal ve sağlıklı bir uyku için oda sıcaklığı 15-20 derece olmalı. Hatta tam 19 derece sıcaklığa ayarlanmış bir odada uyumak metabolik rahatsızlıkları ve diyabeti engellemeye de yardımcı oluyor.

#2 Uyurken kullanacağın yastık çok eski olmamalı

Bu aslında pek dikkat edilmeyen bir konu. Çoğu insan yastığını en son ne zaman değiştirdiğini hatırlamaz. Sen de öyleyse artık yenilemenin zamanı gelmiş olabilir. Araştırmalara göre yastığı her iki yılda bir yenilemek gerekiyor. Yastığını test etmek için onu tam ortadan ikiye katlamayı dene. Eğer katladığın şekilde kalıyor ve geri açılmıyorsa yeni bir yastık edinmen iyi olur. Ayrıca yastıklarda biriken ölü deri ve toz da alerjini tetikleyebilir.

#3 Uykuya hazırlık yapmalısın

Uyumadan önce yatağa girmiş ve laptop ile uğraşmışsan, telefon elinde bir süre internette sörf yaptıysan mükemmel bir uyku bekleme. Uyumak için yatağa girmeden 5 dakika önce kendine zaman ayır. Mesela derin derin nefes alıp verebilir, hafifçe vücudunu esnetebilir, kitap okuyabilir veya rahatlatıcı müzikler dinleyebilirsin.

#4 Çok fazla tatlı tüketmemelisin

Yatmadan önce çok şekerli veya kalorili gıdalar tükettiğinde kan şekerin yükselir ve uyuduğun anda da hemen düşer. Bu durum senin uykunu bölüp gece yarısı uyanmana neden olabilir. Ayrıca çikolatada bulunan kafein gece uyanık kalmana neden olur. Bu sebeple akşam belli bir saatten sonra tatlı yemeye veda etmen gerekebilir.

#5 Sakın saate bakma!

Alarmla uyanan biriysen ve yatağa girdikten sonra alarmını kurduğuna eminsen, o andan itibaren saate bakmayı bıraksan iyi olur. Saatin ilerleyişini izlersen, her geçen dakikada uyuyacak kaç saatin kaldığını hesaplayan beynin rahatlayamaz. Bu da uykuya dalamamana sebep olabilir. Son olarak eğer gece uyanırsan saate bakmamaya çalış. Bunun yerine nefes alıp verişine odaklanarak beynini rahatlatıp tekrar uykuya dalmayı deneyebilirsin.

Rengarenk Smoothie Tarifleri

Smoothie hem tadı hem sağlığımıza katkıları ile gönlümüzü her zaman fethetti. İşte buna ek olarak renkleriyle de gözünüze hitap edecek, çok kolay hazırlanan 5 renkli smoothie tarifi!

5 basit smoothie tarifi sağlık ve fit kalma hedeflerine ulaşmada sana yardımcı olacak!

Smoothie tarifleri çok güzeldir çünkü içine ekleyeceğimiz malzemelerin bolluğu nedeniyle sayısız yaratıcı smoothie tarifi bulabiliriz. Herbiri ayrı lezzette olacak şahane smoothie’ler yapabiliriz. Her gün farklı bir malzeme ile birbirine benzemeyen ama hepsi birbirinden güzel olan smoothie yapmak mümkün. Şimdi, hem tadı hem faydaları birbirinden farklı olan 5 sağlıklı smoothie tarifi seninle!

Listelediğimiz malzemeleri blender’da 60 saniye kadar karıştır, lezzetli smoothie hazır!

1. Bağışıklığını Güçlendirmek İçin Smoothie

Yarım küçük boy dondurulmuş muz

Yarım bardak dondurulmuş ıspanak

Yarım bardak dondurulmuş çilek

2 yemek kaşığı yulaf

3/4 bardak sade kefir

1/3 bardak su

Bu smoothie tarifinde kefir, yulaf ve muz bağırsak florasını dengelerken, C vitamini deposu ıspanak ve çilek bağışıklığını güçlendirecek.

2. Yağ Yakmak İçin Avokadolu Smoothie

1 orta boy avokado, soyulmuş ve çekirdeksiz

1 dondurulmuş küçük boy muz

1 hurma, çekirdeği çıkarılmış

Yarım çay kaşığı tarçın

1 su bardağı süt

1/3 bardak su 

Son yıllarda yapılan araştırmalar yağ yakmak için sağlıklı yağ tüketmemiz gerekiyor. Avokado ise tam bir sağlıklı yağ deposu! Mükemmel bir yağ deposu olan avokado ile metabolizma hızlandıran tarçın bir araya geldiğinde daha hızlı yağ yakmanı sağlayacak.

3. Sindirimi İyileştirmek İçin Smoothie

1 su bardağı donmuş armut

1 tatlı kaşığı rendelenmiş zencefil

1 hurma, çekirdeği çıkarılmış

1 yemek kaşığı keten tohumu

1 su bardağı sade kefir 

Bu smoothie, günlük lif alım seviyeni destekleyen için yüksek lifli armut ve keten tohumunun yanı sıra, yoğurttan beş kat daha fazla faydalı bakteri içeren sahip kefir ile sindirim sistemini iyileştiren bir tarif. Ayrıca zencefil tokluk hissinin daha uzun sürmesini sağlıyor.

4. Tatlı Krizlerine Son Veren Smoothie

Yarım bardak dondurulmuş ve rendelenmiş karnabahar

1 dondurulmuş küçük boy muz

2 yemek kaşığı fıstık ezmesi

2 çay kaşığı kakao

1 bardak az yağlı süt

Belki de en ilgi çekici olan tarifimizi sona sakladık! Bu smoothie sayesinde tatlı krizine girip sağlıksız atıştırmalıklar tüketmeye son! Doyurucu yüksek lifli karnabaharın yanı sıra lezzetli fıstık ezmesi ve kakao içeriği ile bu smoothie, tatlı yeme isteğini ortadan kaldırmak konusunda oldukça iddialı!

5. Hafıza Güçlendirmek İçin Smoothie

Yarım bardak dondurulmuş balkabağı

Yarım bardak dondurulmuş yaban mersini blueberry

Yarım doğranmış kabuklu elma

1 su bardağı %100 nar suyu

Harika tada sahip bir smoothie’nin unutkanlığa iyi geleceğini düşünür müydün? Hep bir şeyleri unutuyormuş gibi mi hissetmeye, her yere post-it yapıştırmaya son! Bu smoothie tarifi, hafıza performansını artırabileceği kanıtlamış nar suyu ve antioksidan içeriğiyle beyin sağlığını iyileştiren yaban mersini ile bu sorunu ortadan kaldırabilir.

Glutatyon Nedir, Ne İşe Yarar?

Glutatyon Nedir, Ne İşe Yarar?

Glutatyon, sağlıklı kalmak ve hastalıktan korunmak için en önemli moleküllerden biridir. Yaşlanma, kanser, kalp damar hastalıkları, bunama (demans) ve başka birçok kronik hastalığın önlenmesinde büyük öneme sahiptir. Glutatyon üç yapı taşından oluşur, bunlar  sisteine, glisin  ve glutamin  aminoasitleridir. Vücudumuzda doğal olarak üretilen glutatyona “ana anti-oksidan” denilmesinin sebebi, serbest radikalleri yakalayarak karaciğere taşıması ve burada  kendisini  yenileyerek tekrar işine geri dönmesidir. Peki glutatyonun savaştığı serbest radikaller nelerdir? Serbest radikaller, çoğu zaman normal hücre metabolik oksidasyonunun yan ürünleri ve toksik atıklarıdır. Anti-oksidanlar tarafından etkisiz hale getirilmezlerse otoimmün hastalıklara, hatta kanser gibi kronik hastalıklara yol açabilirler.

Sağlıklı kalmak, yaşam kalitesini performansı artırmak, hastalıkları önlemek ve yaşlanmanın etkilerinden korunmak,  bağışıklık kontrolü için glutatyon düzeyleri yüksek tutulmalıdır. Araştırmalar glutatyon düzeyleri yüksek olan kişilerde kas hasarının azaldığını, kasların iyileşme süresinin kısaldığını, kas kuvveti ve dayanıklılığının arttığını ve glutatyonun metabolizmayı yağ depolama yerine kas yapımına kaydırdığını göstermektedir.

Glutatyonun Temel Görevleri

Glutatyonun birincil görevleri vücudumuzu; kanser, kalp damar ve demans (bunama) hastalıklarından korumaktır. Bu görevlerin dışında daha birçok görevleri vardır. Bu görevler şu şekilde sıralanabilir:

  • Hastalıkları önlemek,
  • Yaşlanmanın etkilerinden korumak,
  • Bağışıklık sisteminin işlevini düzenlemede yardımcı olmak,
  • Enflamasyonun kontrolünü sağlamak,
  • Kas hasarını azaltmak,
  • Kasların iyileşme süresini kısaltmak,
  • Kasların kuvvetini ve dayanıklılığını artırmak,
  • Metabolizmanın yağ depolama yerine kas yapmasına yardımcı olmak.

Glutatyon Eksikliği

Vücut doğal yoldan glutatyon üretiyor olsa da glutatyon üretimi yaşla birlikte azalmaktadır. 20 yaşından sonra doğal glutatyon üretimi her on yılda ortalama %10 azaldığını söylemek mümkündür. Toksinler de glutatyon düzeylerinin azalmasına neden olmaktadır. Glutatyon azaldığında serbest radikallere karşı korunamadığımız için bu moleküller vücut yapılarına zarar verebilmektedir. 

Aktif Glutatyon (GSH): Glutatatyon serbest radikalleri toplayarak doyduğunda karaciğerde kendini yeniler. İdeal şartlarda glutatyonun %10’u oksitlenmiş durumda iken %90’ı aktif formdadır. GSH olarak da bilinen aktif glutatyon %90’ın altında düştüğünde serbest radikallerle savaşı kaybetmeye başlarız. Toksinler daha da biriktiğinde GSH azalmaya devam eder. GSH %70’in altına düştüğünde bağışıklık sisteminde bozulma görülür. Kısacası glutatyon seviyesinin yüksek olması serbest radikallere yani hastalıklara, virüs ve bakterilere karşı olan savaşımızda vücuda yardımcı olur.

Glutatyon Eksikliği Neden Olur?

Vücudumuzdaki glutatyon (GSH) düzeylerindeki eksiklik iç ve dış faktörler olmak üzere iki kategoriye bağlı olabilir.

İç faktörler vücudumuzda bağışıklık, DNA onarımı, oksidatif stresten korunma gibi çeşitli süreçlerin önemli bir parçası olan glutatyona duyulan gereksinimin artmasıyla ilgilidir.

Her gün maruz kaldığımız toksik ve zararlı maddeler gibi dış faktörler de glutatyonun bu zararlı maddelerle savaş için kullanılmasına sebep olarak vücudumuzdaki glutatyon oranını azaltır.

Bu maddelerden bazıları şunlardır:

-asetaminofen (parasetamol)
-aseton, çözücüler (tiner)
-akaryakıt ve yan ürünleri
-ağır metaller (civa (diş dolguları, aşılar, dövmeler), kurşun, kadmiyum, bakır vb.)
-böcek öldürücüler (pestisitler), zirai mücadele ilaçları (herbisidler)
-nitratlar ve kimyasal gıda katkıları (salam, sosis, tütsülenmiş gıdalar vb)
yapay tatlandırıcı aspartam
-s-entetik gıda boyaları
-benzopirenler (sigara dumanı, mangal dumanı, egzos dumanı vb.)
-alkol
-ev temizlik ürünleri (deterjanlar, çamaşır yumuşatıcılar, oda kokuları, naftalin, temizlik malzemeleri, beyazlatıcılar vb.)
-mutfak malzemeleri (yapışmayan tava kaplamaları, plastik saklama kapları, konserve kutuları ve karton ambalajların iç kaplamaları vb.)
-formaldehid ve stiren (fotokopi ve printer toner mürekkepleri)
-klorlu su
-röntgen ışınları
-UV radyasyon
-Elektromanyetik alanlar (EMF)
-Endüstriyel atıklar.


Diğer dış faktörler:
-Yetersiz beslenme
-Aşırı egzersiz
-kronik stres
-kaygı, endişe
-depresyon
-gece saatlerinde ışığa maruz kalınması melatonin salınmasını baskılayarak glutatyonun azalmasına neden olur
-yaş

Günlük yaşam içinde bu faktörlerin tümünden kaçınmamız mümkün olmayabilir ama pek çoğunu yaşam ve beslenme tarzımızı düzenleyerek, toksinlerden mümkün olduğunca kaçınarak ve detoks yaparak minimize edebiliriz.

Glutatyon Düzeylerini Artıran Besinler ve Destekler Nelerdir?

Karaciğerde glutatyon üretimini artırmaya yardımcı olan besinler, glutatyon prekürsörleri olarak bilinirler ve başlıcaları kükürtten zengin olan sarımsak, soğan, brassica grubu sebzeler (brokoli, lahanagiller, su teresi, karnabahar, brüksel lahanası), radika, şalgam olarak sayılabilir.

Vücudumuzdaki glutatyon miktarını artırmak için bazı destekler alabiliriz. Vücuttaki glutatyon miktarını artıran bazı bileşenler şöyle sıralanabilir:

  • N-acetyl-cysteine (NAC) glutatyon üretimini uyaran değerli bir destektir. Ucuz ve hızlı etkilidir. Fakat NAC ile GSH düzeylerindeki yükselme birkaç saat süren geçici bir yükselmedir.
  • SAMe – S-adenosyl-methionine – kısmen sisteine dönüştürelen bir methionin türüdür, siroz ve kolestaz tedavisinde kullanılır. Duygu durumunu stabilize eden popüler bir destektir.  
  • Magnezyum, glutatyon sentezi için önem taşıyan gamma glutamil transpeptidaz enziminin çalışması için gerekli olan bir mineraldir. Günde 490- 700 mg alınması önerilmektedir. Balık, ıspanak, kabak, balkabağı çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, fasulyegiller, ceviz, badem, yerfıstığı zengin magnezyum kaynaklarıdır. 
  • Çinko eksikliği özellikle kırmızı kan hücrelerinde aktif glutatyon düzeylerinin düşmesine yol açar. Ancak yüksek çinko düzeyleri de toksiktir. Yetişkinlerde önerilen günlük alım 8-11 mg dır. En zengin çinko kaynakları istiridye, kırmızı ve beyaz et, kabuklu deniz ürünleridir. Bitkisel kaynaklardaki çinkonun biyoyararlanımı hayvansal kaynaklara nazaran çok düşüktür.
  • Selenyum, vücudun glutatyon üretimi ve geri dönüşümü için önemlidir. Brezilya fındığı, sardalya, pisi balığı, otlak hayvanı etleri, hindi, karaciğer, tavuk, yumurta, ıspanak selenyumdan zengin gıdalardır.
  • Milk thistle (silymarin) glutatyon düzeylerini yükseltir. Karaciğeri temizleyici, koruyucu ve yenileyici özelliğiyle tanınmaktadır.
  • Alfa-Lipoik Asit aktif glutatyon (GSH) düzeylerinin artmasına yardımcı olan bir destektir. Günde 300-1200 mg Alfa lipoik asit ayrıca insülin duyarlılığını artırmakta ve diyabetik nöropati semptomlarını azaltmaktadır.
  • Fiziksel aktivite glutatyon düzeylerinin artmasını sağlar. Haftada en az üç defa günde 30 dakikalık yoğun egzersiz vücudun antioksidan savunmasımı artırmaktadır.
  • C Vitamini kırmızı kan hücrelerinde ve lenfositlerde glutatyon düzeyini artırır. Turunçgiller (portakal, greyfurt), kırmızı ve yeşil biber, çilek, kivi C vitamininden zengin besin kaynaklarıdır. 
  • E vitamini glutatyon ile birlikte çalışan önemli bir antioksidandır. Glutatyonun geri dönüşümüne (C vitamini ile birlikte) yardımcı olur. Badem, tatlı patates, avokado, ıspanak, ayçiçeği, balkabağı, alabalık, zeytinyağı E vitamininden zengindir.
  • Glutatyon üretimini uyaran baharatlar zerdeçal, tarçın, kakule ve çörekotudur

Glutatyondan Zengin Besinler mg / 100g


Besin

GSH Miktarı
Kuşkonmaz28.3
Avokado27.7
Ispanak11.4
Bamya11.3
Brokoli9.1
Kavun9.0
Domates9.0
Havuç7.9
Greyfurt7.9
Portakal7.3
Kabak7.0
Çilek6.9
Karpuz6.6
Papaya5.8
Kırmızı biber5.5
Şeftali5.0
Limon4.8
Mango4.3
Muz4.1
Karnabahar4.0
Ceviz3.7
Salatalık3.5
Yeşil dolmalık biber3.4
Elma3.3
Üzüm2.7

Kaynak: Glutathione in foods listed in the National Cancer Institute’s Health Habits and History Food Frequency Questionnaire. Jones DP Nutr Cancer. 1992;17(1):57-75.; Alan Pressman “Glutathione. The Ultimate Antioxidant”; Leo Nollet “Handbook of Analysis of Active Compounds in Functional Foods”, pp.73-74; Lester Packer “Handbook of Antioxidants”, pp. 551-552

İdeal Kilo Kaç Olmalı? İdeal Kiloma Nasıl Ulaşırım? | Vücut Kile İndeksi Hesaplama

Hem sağlıklı bir bünye, hem de fit bir görünüm için ideal kilomuzun kaç olması gerektiği her zaman konuşulur

İdeal Kilo Nedir, Nasıl Hesaplanır?

İdeal kilo sağlıklı bir vücudun vücut yüzeyine (boy) göre kilo oranı hesaplanarak bulunan değerdir. Bu değere vücut kitle indeksi (VKİ) denir. Vücut kitle indeksiniz 18,5 ile 25 arası ise ideal kilodasınız demektir.

Ancak unutmamak gerekir ki, vücut kitle indeksi ideal vücut ağırlığı hesabı için tek başına yeterli olmayabilir. Vücut yağ oranı veya vücut tipleri de ideal kilomuzu ve buna nasıl ulaşacağımızı etkileyen önemli faktörlerdendir.

Vücut Kitle İndeksi Nedir ?

Detaylı vücut kitle indeksi, yaşınız ve cinsiyetiniz de dikkate alınarak kilonuzun, vücut yağ yüzdenizin ve bel çevrenizin normal değerlerde olup olmadığını gösterir. Vücut kitle indeksi değeriniz zayıf, fazla kilolu, obez ya da morbid obez ise kilo vermek için uzmanların önerilerini yerine getirerek zayıflayabilirsiniz. Ayrıntılı analizden önce çok kolay bir şekilde kendi vücut kitle indeksinizi ölçebilirsiniz.

Vücut Kitle İndeksi Nasıl Hesaplanır ?

Ağırlığınızı boyunuzun karesine böldüğünüzde (kg/m²) çıkan sonuç, fazla kilolu ya da obez olup olmadığınızı belirtir.

18, 5 kg/m.’nin altında olanlar: Zayıf

18.5 – 24, 9 kg/m. arasında olanlar: Normal kilolu

25 – 29, 9 kg/m. arasında olanlar: Fazla kilolu

30 – 39, 9 kg/m. arasında olanlar: Obez

40 kg/m.’nin üzerinde olanlar: İleri derecede obez (morbid obez), olarak görülür.

VKİ: Vücut yüzeyine (boy) göre kilo oranı hesaplanarak bulunan değerdir.

Vücuttaki fazla kilolar obezite, tip 2 diyabet, yüksek tansiyon ve kardiyovasküler problemleri dahil olmak üzere birçok ciddi sağlık sorununa neden olabilir.

Kilo vermek genç yaşlardaki hızlı metabolizma sayesinde daha kolay olurken yaş arttıkça yavaşlayan metabolizma kilo vermeyi zorlaştırabilir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte kişilerin aldığı kilo oranına ve özellikle bel çevresine dikkat etmesi gerekir. Çünkü bel bölgesinden alınan kiloların büüyk çoğunluğu yağdır ve bölgesel zayıflamada zorlanılabilir.

Yaşa Göre İdeal Kilo Değişir Mi?

İdeal kilo aslında yaşa göre değişmez. Elbette yetişkinliğe kadar, yani 20 – 25 yaşlarına kadar yaş arttıkça vücut ağırlığının artması gayet normaldir. Fakat yetişkinlikten yaşlılığa doğru ilerledikçe özellikle kas kütlesini korumak da zorlaşacağı için kilomuza dikkat etmeliyiz. Yani kilo verirken kas kütlesini kaybetmemek, kilo alırken yağ ağırlığını artırmamak gerekir. İnsan vücudu için taşınan her kilo, eklemlere binen yük; her vücut yağı, metabolizmamızı yavaşlatan bir faktördür.

İdeal Kiloya Nasıl Ulaşılır?

Vücut kitle indeksiniz ideal düzeyde değilse kilo almak ya da kilo vermek üzeribe yoğunlaşmanın tam zamanı ! VKİ değeri normal düzeye ulaştığında daha sağlıklı, zinde, fit bir vücut ve sağlıklı bir bünye de sizi bekliyor olacak.

Öncelikle düzenl spor yapmanın ne kadar faydalı olduğu unutulmamalıdır. Vücut şeklimizden memnun olsak da olmasak da, sağlık sorunu yaşasak da yaşamasak da düzenli spor yapmaya devam etmeliyiz. Spor yapmak sadece kilo vermek için yapılması gereken egzersizlerden ibaret değildir. İdeal kilonuzda olsanız bile daha sıkı, daha esnek ve tabii ki daha sağlıklı bir vücut için spor yapmaya devam etmeniz gerekir.

Peki Ne Yapmalı ?

Düzenli egzersiz en önemli adım olabilir. Haftada en az 3 defa ve en az 1’er saat süreyle egzersiz yapılmalı.

Günlük kalori alımını takip etmeli ve çeşitli beslenmeliyiz. Nedir çeşitli beslenmek ? Protein ve sağlıklı yağ alımını azaltmadan, karbonhidrat dengesini iyi koruyarak alabileceğimiz her besin değerini yediklerimizden almaya çalışmalıyız.

Günde en az 8 saat ve mümkünse gece yarısından önce uyumalı

Ben spor salonuna gidemiyorum, nasıl egzersiz yapabilirim diye endişe etmeyin. Evde spor programı ile şimdi spora başlayabilirsiniz!

Kısa Sürede Göbek Eritme | En Etkili Yöntemler

Göbek en hızlı ve kolay nasıl eritilir? Göbek yağlarını eritmek için en etkili hareketler nelerdir?

Pandeminin yoğun geçtiği ve evde hareketsiz kaldığımız zamanlardan sonra yaz ayları yaklaşıyor. Formda, sağlıklı ve fit bir vücut için hem yediğimiz yemeklere dikkat etmeli hem de zinde bir vücut için hareketli kalmaya önem vermeliyiz. Kent yaşamı içinde hızlı iş temposu, hareketsiz yaşam ve tükettiğimiz gıdalara her zaman dikkat etmek mümkün olmuyor. Bütün bu olumsuzluklar stres, yorgunluk gibi etmenlerle birleşince fazla kilolar vücudun belli bölgelerinde birikiyor. Özellikle göbek bölgesinde  Yeni başlayan ve zorlananlar için 30’ar saniyelik 3 bölüm ve ardından 15 saniye dinlenme şeklinde yapabilirsiniz. Ilerleyen zamanlarda vücudunuz alıştıkça ve sıkılık kazandıkça bu süreyi 1 dakikaya çıkarmalısınız. etkili büyük ve uzun vadeli olan birkaç egzersiz ile bu sorunların üstesinden gelmek ve sağlıklı bir vücuda kavuşmak mümkün. Göbek yağlarından kurtulmak için evde sadece birkaç dakika ayırarak yapabileceğiniz etkili egzersizler burada.

Bu hareketler için önemli olan istikrarlı bir şekilde egzersizlere devam etmektir. Günde yarım saatinizi ayırarak, spor salonuna ve ekipmana para vermeden fit bir vücuda kavuşmak için işte tavsiyeler…

Bu hareketleri haftada 2-3 defa, 15 tekrar ile 3 set halinde yapmalısınız. Setler arasında vereceğiniz molanın çok uzun olmamasına dikkat edin.

1. Esneme

Gelin vücudunuzu spora, egzersize ve harekete alıştırarak başlayalım! Kendi kendinize yapacağınız 10 dakikalık ısınma hareketlerinden sonra kolalrınızı, bacaklarınızı ve sırtınızı esnetmelisiniz. Özellikle bacalarınızı esnetmek için düz bir zemine oturup bacaklarınızı iki yana açın ve önce sol bacağınıza, sonra sağ bacağınıza kapanın. İki tarada doğru da 10 kez tekrar ettikten sonra bacaklarınızın kişini de yan yana uzatarak öne doğru uzanın ve kalabildiğiniz kadar uzun süre kalın. İlk başladığınız zamanlarda ayak parmak uçlarına dokunmakta zorlanıyor olabilirsiniz, ulaşabildiğiniz yere kadar uzanarak bir süre durmayı deneyin.

2. Mekik

Mekik hareketi, göbek eritmek için en çok bilinen ve tavsye edilen harekettir. Ancak gerek kolay göründüğü için gerekse önemsenmediği için yapmaktan kaçınılır. Fakat doğru bir mekik ile, eklemleri doğru konumlandırılmış şekilde özellikle üst göbek bölgenizdeki yağları hızlıca yakabilirsiniz. Doğru mekik çektiğinizi nasıl anlarsınız? Doğru bir konumlama ile yapılan mekik hareketi, özellikle yeni başlayanlar için, 10 mekikten sonra göbeğinizin üst bölgesinde yanma hissi uyandırmalıdır. Göbeğiniz yanmaya başladıysa harika! Hiç dinlenmeden diğer harekete geçelim. 

3. Kalça kaldırma / çakı hareketi

Mekikle üst karın kaslarınızı çalıştırdınız şimdi sıra alt karın kaslarında. Yine yere sırtüstü uzanın. Her iki elinizi de kalçalarınızın altına getirin ve bacaklarınızı, dizlerinizi kırmadan kaldırabildiğiniz kadar havaya kaldırın. Bu esnada; başınız, sırtınız ve kalçalarınız yerde sabit kalmalıdır.

4. Plank hareketi

Plank hareketi, sabit durarak karın kaslarınızı çalıştırmak için en ideal yöntemdir. Fotoğrafa bakarken kolay gibi görünse de etkili ve zor bir harekettir. Emekleme pozisyonuna gelin ve yavaşça ağırlığınızı dirseklerinize ve ayak uçlarınıza doğru vererek yatay konuma geçin. Bu konumda mümkün olan en uzun süreyle durmaya çalışın ve karın kaslarınızın yanmaya başladığını mutlaka hissedin. Bu sırada omurganızın düz olmasına dikkat edin. Ayrıca göbek kaslarınızı da sıkıyor olmanız gerekiyor. Yeni başlayan ve zorlananlar için 30’ar saniyelik 3 bölüm ve ardından 15 saniye dinlenme şeklinde yapabilirsiniz. Ilerleyen zamanlarda vücudunuz alıştıkça ve sıkılık kazandıkça bu süreyi 1 dakikaya çıkarmalısınız.

5. Dağ tırmanışı

Özellikle egzersiz yapmaya yeni başlayanlar için gerçekten dağa tırmanmak kadar zor gelebilen bir harekettir. Fakat dayanın ! Düzenli spor yapmaya devam ettiğinizde ilk zamanlarda olduğu kadar çok zorlanmayacağınız ve gözle görülür etkisini kısa sürede hissedeceğinz bir hareket. Hareketi doğru uygulamak için şınav pozisyonu alın ve sanki bir yere tırmanıyormuşsunuz gibi önce sağ bacağınızı ardından sol bacağınızı öne doğru çekip, arkaya götürün. Bu esnada da karın kaslarınız sıkılı olmalıdır.

6. Bisiklet hareketi

Dizlerinizi kırarak sırtüstü uzanın ve ellerinizi başınızın arkasında birleştirin. Bacaklarınızı havaya kaldırarak hayali bir bisiklet sürüyor gibi pedal çevirme hareketi uygulayın.

İşte bitti! Günlük olarak tüm bu hareketleri 2-3 tekrar ile setler halinde yaparak 2021 yazına fit girmeniz mümkün. Bu hareket ve egzersizlerin yanında sağlıklı beslenmek, doğru godaları almanın da önemli olduğunu unutmamak gerekir.

Hızlı Kilo Vermek İçin 10 Bilimsel Yöntem

Yaz ayları yaklaşırken pekçok insan nasıl kilo vereceğini düşünmeye başladı. Uzun süren pandemi ve eve kapanma süreçlerinde hepimiz istenmeyen kilolarla yüzleşmek zorunda kaldık. Şimdi harekete geçme ve harika bir yaz için hazırlanmanın tam sırası!

Basit ve bilimsel olarak temellendirilmiş bu bilgiler sayesinde kısa sürede 5 kilo vermek, kısa sürede 10 kilo vermek mümkün. Hadi başlayalım!

  • Kilo vermek için vitamin depolarınız dolu olmalı.

Uzun süreli diyet yapıp kilo verememek günümüzde pekçok kişinin sorunu. Bunun çeşitli sebepleri olabilir. Örneği vitamin eksikliğiniz varsa kilo alış-verişiniz zorlanacağından düzenli ve sıkı bir diyet programı uygulasanız da kilo veremeyebilirsiniz. Bu durumda yapmanız gereken diyet yaparken bir yandan vitamin depolarınızı doldurmaktır. Bunun için multivitamin takviyeler kullanabilirsiniz. Multivitaminlerin kilo aldırdığına dair rivayetlerin yalnızca rivayetten ibaret olduğunu unutmayın. Konuyla alakalı Vücudumuzun İhtiyacı Vitaminler Nelerdir? Vitaminler Kilo Aldırır mı? yazımızı okuyabilirsiniz.

  • Kilo vermek için probiyotiklerden faydalanın.

Kilo verirken karşılaşılan bir diğer zorluk da sindirim sistemi problemleri. Kimi zaman sindirim sisteminin düzensizliği kilo vermeye engel olabilir. Kabızlık, hazımsızlık ya da helicobacter pylori gibi etmenler kilo verme sürecini sekteye uğratır. Bu sebeple diyet esnasında probiyotik kullanmak hem bağırsak floranızı hareketlendirecek hem de size hareket katacaktır. Özellikle Lactobacillus Gasseri suşu içeren takviyeler iç organ yağlanmalarınızın da önüne geçecektir.

  • Beslenmeniz Sağlıklı olmak zorunda. Çok düşük kalorili yiyeceklerle beslenmeyin.

Kilo vermek esasen çok basit bir hesaba dayanır. Kilo vermek için yaktığımız kaloriden daha az kalori almalıyız. Buna kalorik açık yaratmak denir. Peki neden çok düşük kalorili beslenmek kilo vermek için tehlikelidir? Eğer çok düşük kalori ile beslenirsek, vücut direncinde düşme, hastalık, bitkinlik, kas kaybı gibi durumlarla karşılaşabiliriz. Bu da uzun vadede metabolizmanın yavaşlamasına ve kilo vermenin ilerleyen süreçte daha da zorlaşmasına yol açabilir.

Peki bunun çözümü nedir? Kendimizi aç bırakmak yerine dengeli ve düzenli beslenerek kilomuzu takip etmeliyiz. Zayıflamak konusunda sabırlı olmalı ve fiziksel aktivitelerimizi artırmalıyız. Kilo verme sürecimizi izlemeli, kilo veremediğimizde aktiviteyi arttırarak kalori yakmalı veya kaloriyi daha da düşürmeliyiz. Böylece kilo vermeye başladığımızda aç kalıp, güçsüzleşmek yerine yaptığımız spor ile birlikte daha verimli ve etkili bir şekilde incelebiliriz.

  •  Yağ alımını çok düşük tutmayın.

Diyet yemeklerinin yağsız ve lezzetsiz olduğundan bahsedildiğini duymuşuzdur. Aslında tam aksine, vücudumuzun yağsızlığa değil sağlıklı yağlara ihtiyacı var. Vücudumuza aldığımız yağlar yağ metabolizmasında yani yağ yakmada oldukça önemli bir rol oynar. Ayrıca yağ tüketimi hormonal sisteme olumlu etki eder ve metabolizmanın daha hızlı çalışmasını sağlar.

Bazı vitaminler yağda çözündüğü için vücudumuzda kullanılmadan öcne yağa gereksinim duyar. Yani yağda çözünen A, D, E ve K vitaminlerinin doğru bir şekilde kullanılması için vücudumuz yağa gereksinim duyar.

Peki sağlıklı yağ kaynakları nelerdir? Zeytinyağı, badem, fındık, ceviz, avokado, Hindistan cevizi gibi yağları güvenle kullanabiliriz.

  • Kilo vermek için ağırlık antrenmanlarına önem verin.

Her ne kadar sadece kas yapmak için olduğu sanılsa ve özellikle kadınlar tarafından çok tercih edilmese de ağırlık antrenmanları kilo vermenizi en iyi destekleyecek antrenmanlardır.

Antrenman programları ile var olan gücümüzü korumaya, mümkünse güçlenmeye çalışmalıyız. Gücümüzü korumak kas kaybetmemizi engelleyecektir. Bu sayede metabolizmamız hızlı çalışmaya devam eder ve kaslarımız besine aç olur. Ağırlık antrenmanından sonra ki günlerde dahi vücudunuz kasları beslemek için enerji kullanmaya devam ederler. Bu sayede aç kalmadan daha hızlı ve düzenli kilo verebiliriz.

  • Daha çok su için.

Suyun hayatta kalmak için ne kadar önemli olduğu hep söylenir. Su aynı zamanda kilo vermek için de büyük bir önem taşıyor. Böbreklerimizin zararlı maddeleri vücuttan uzaklaştırmak için suya ihtiyacı var. Dolayısıyla kilo vermek için yeterli su içmeliyiz ki yağ yakma metabolizmamız etkili bir şekilde çalışsın. Günlük su tüketiminizi 2-3 litreye çıkarmayı deneyin, daha az acıkacağınız için diyetinizi daha kolay uyguladığnızı fark edeceksiniz. Suyun zayıflama üzerindeki etkilerini Su İçmek Zayıflatır mı? Su Diyeti Nedir? yazımızdan inceleyebilirsiniz.

  • Uyku saatlerinizi düzenleyin.

Kilo vermek için en az diyet ve egzersiz kadar önemli bir diğer husus uyku sağlığı. Az uyuduğunuzda yorgun hissedip yeterince ağır antrenman yapamayabilirsiniz. Ayrıca fazla yorgun olduğunda beyin ödül ister. Bu ödül çoğu zaman bir pasta, çikolata veya hamburger olabilir aman dikkat! Bunlara uykulu ve yorgunken hayır demek daha zordur.

Az uyumak daha fazla kalori tüketmemize sebep olacağı gibi o kalorilerin daha verimsiz kullanılmasına da sebep olabilir.

  • Yeşil Çay mucizesini deneyin.

Yeşil çay antioksidan kaynağıdır. Bunun yanı sıra yağ yakımına yardımlarını inceleyen bilimsel çalışmalar da mevcut. Bir diğer bileşen ise kafein. Yeşil çayın içindeki kafein, enerji üretimini arttırarak ve kan dolaşımını hızlandırarak kilo vermenize yardımcı olur. Tabii ki her yeşil çayın yeşil çay olmadığı unutulmamalı. Hakiki bir yeşil çay, doğru bir demleme yöntemi ile kilo vermenize yardımcı olabilir.

  • HIIT Kardiyo yapın.

HIIT kardiyo nedir? Yüksek tempo aralıklı kardiyo olarak bilinen Hiit, yüksek ve düşük tempolu aktivitelerin aralıklı olarak yapılması yöntemidir. Örneğin 30 saniye deparın ardından 60 saniye hafif tempo koşu, ardından tekrar depar şeklinde devam eder ve toplam 20-25 dakika sürer.

HİİT yöntemi, kısa sürede iyi kalori harcatır ve metabolizmayı hızlandırır. İyi bir hiit kardiyo antrenmanı ile 15 dakika gibi kısa sürede bile yeterli miktarda kalori yakabilirsiniz. En güzel yanı, hiit kardiyo her yerde, hatta ekipmana bile ihtiyaç duymadan yapılabilir. Bu anlamda ekipman olmadan evde kardiyo çalışmak bu yöntemle mümkün.

Her spor ve antrenman dalında denenebilir. Örneğin yüzüyorsanız aralıklı olarak çok hızlı ve yavaş yüzmeyi deneyebilirsiniz. Boks, MMA, güreş gibi sporların antrenmanları da HIIT uygulayabileceğiniz antrenmanlarıdır.

Hiit kardiyoyu antrenman planınıza haftada 1-2 gün ekleyebilirsiniz. Çok fazla hiit kardiyo yapmak glikojen depolarınızı çok boşaltacağı için direnç antrenmanlarınızda ki performansınızı düşürebilir. Bu yüzden hiit kardiyoyun yanında haftada yine 1-2 gün yürüyüş gibi hafif tempo düzeyli kardiyo (LISS) uygulayabilirsiniz.

  • Tekdüze beslenmeyin.

Kilo verirken yapılan en büyük hatalardan biri de besin çeşitliliğini azaltıp tekdüze beslenmektir. Etkilerinin bilimselliği tartışmalı olan birçok diyet, tavuk-salata diyetleri buna bir örnek. Tekdüze beslenirken çeşitli besinlerden gelen vitamin ve mineralleri alamayız. Bunların eksikliğinden dolayı bazı hastalıklar oluşabilir ve bağışıklık sistemi güçsüzleşebilir. Örneğin çok fazla protein alırken sağlıklı yağlardan uzak kalıyor olabiliriz. Bu da aldığımız vitaminlerin vücutta kullanılmasını zorlaştırabilir.

Arjinin (L-Arginine) Hangi Besinlerde Bulunur?

Arjinin, vücut geliştirmek isteyenlerin kullandığı en temel takviyelerden biri. Vücut geliştirmek isteyenlerin yanısıra kan dolaşımını artırmak isteyenler, sporda performansı ve verimi arttırmak isteyenler de sık sık arjinin kullanıyor. Peki genelde sporcular tarafından supplement olarak alınan l-arginine, besinlerden elde edilebilir mi?

Arjinin Nedir ve Ne İşe Yarar?

Arjinin metabolizmada birçok farklı işlevde kullanılan ve besinlerle alınabilen önemli bir amino asittir. Arjinin faydaları genel olarak şunlardır:

  • Damar genişleten, arterleri rahatlatan ve kan akışını artıran nitrik oksit oluşturur.
  • Yaralanmaları iyileştirmeye yardımcı olur.
  • Atıkların giderilmesinde böbreklere yardımcı olur.
  • Bağışıklık sistemi işlevini artırır.

Arjinin Hangi Besinlerde Bulunur?

  1. Hindi

En yüksek arjinin oranı hindi göğsünde bulunmaktadır. Bir porsiyon pişmiş hindi göğsünde 16 gram arjinin bulunmaktadır.

2. Hindi

Tavuk, özellikle sporcular için proteinin en popüler ve sağlıklı yoldur. Ayrıca, en zengin arjinin kaynaklarından biridir. Bir porsiyon tavuk göğsünde günlük laınması gereken protein ve arjininin %70’i bulunur. Bu miktar ise yaklaşık 9 gram olarak belirlenmiştir.

3. Kabak çekirdeği

Bir fincan kabak çekirdeği ortalama 7 gram arjinin içerir. Kabak çekirdeği ayrıca demir ve çinko mineralleri bakımından da zengin bir kaynaktır.

4. Soya fasulyesi

Bir fincan kavrulmuş soya fasulyesi ortalama 4,6 gram arjinin içerir.

5. Fıstık

Bir bardak fıstık yaklaşık 4,6 gram arjinin içerir. Ayrıca fıstık Vitamin B3, E vitamini, folat ve niasin bakımından da zengin bir kaynaktır.

6. Spirulina

Spirulina, denizde yetişen mavi-yeşil alglerden biridir. Genellikle toz olarak bulunur ve özellikle smoothie’lere ekstra besin değeri katmak için kullanılır. Bir fincan spirulina, yüksek miktarda kalsiyum, demir, potasyum ve niasin ile birlikte 4,6 gram arjinin içerir.

7. Süt

Tüm süt ürünleri protein kayağı olduğu için aynı zamanda arjinin de içerir. Bir bardak sütte ortalama 0,2 gram arjinine bulunur.

8. Nohut

Özellikle et yemeyenler için harika bir protein ve lif kaynağıdır. Bir fincan pişmiş nohut 1,3 gram arjinin, 14,5 gram protein ve 12,5 gram diyet lifi içerir.

9. Mercimek

1 fincan mercimek, günlük diyet lifi gereksiniminin yüzde 63’ünü karşılar. Bir fincan mercimek ortalama 1,3 gr arginine içerir.

Bunlar dışında, Arjinin kullanımı, gıda takviyesi yoluyla da sağlanabilmektedir. Böylece, alınması gereken miktar diyet listesine eklenip günlük önerilen dozlarda alınabilmektedir.

L-Arginine Nedir? Arjinin Faydaları Nelerdir?

Arjinin Nedir ? L-Arginine Faydaları, Ne Zaman Kullanılmalı ?

Arjinin, bir aminoasit türüdür ve amino asitler proteinlerin yapı taşlarıdır.

Takviye gıda olarak da alınabilen L-Arginin, egzersiz performansına ve daha fazlasına destek olabilecek supplement olarak kullanılabilir.

Vücut geliştirmeye yeni başlayanların ve kan dolaşımını arttıracak takviye arayanların karşılaştığı bir numaralı aminoasit olan arjinin hakkında tüm bilgiler…

Arjinin yarı esansiyel aminoasitlerden olan ve bir kısmı vücudumuz tarafından üretilen bir aminoasit türüdür. Fakat yaş, iltihap seviyesi, arterlerin ve kalbin durumu, cinsiyet, diyet kalitesi ve genetik faktörler gibi çeşitli etkiler arjinin üretim miktarını etkiler. Örneğin vegan diyetle beslenenler yeteri kadar arginine alamaz. Ayrıca bozuk bağırsak sağlığı arginin emiliminin gereğinden az olmasına neden olabilir.

Arjinin Hangi Besinlerde Bulunur? Doğal Yollarla Arginine Almak Mümkün Mü?

Arjinin, özellikle protein içeriği fazla olan besinlerde ve et ürünlerinde bolca bulunur. Vücudumuzda üretilen miktar yeterli olmadığı için dışardan da belli oranda Arginine takviyesi almak önemlidir. Arjinin miktarı yüksek besinler başlıca şunlardır:

  • Organik yumurta
  • Yoğurt, ayran ve kefir gibi süt ürüleri
  • Büyükbaş ve küçükbaş hayvan (Otlakta yetişmiş olması önemli.)
  • Susam tohumu
  • Kabak çekirdeği
  • Badem
  • Balıklar ve deniz ürünleri
  • Spirulina
  • Hindistan cevizi

Arjinin Faydaları

Arjininin, bağışıklık güçlendirici, doğurganlık, detoksifikasyon ve beyin gücü iyileştirilmesi gibi birçok faydası vardır. Yani arjinin seviyenizin yüksek olması, arjinin takviyesi almak bağışıklığınızı güçlendirir, kan dolaşımını hızlandırır, büyüme hormonunu ve buna bağlı olarak doğurganlığı artırabilir, vücudunuzun detoksa daha hızlı ve etkili cevap vermesini sağlayabilir. Bunlar dışında başka bir önemli faydası ise, belirli hormonların üretimi için vücudu uyarmasıdır. Özellikle büyüme ve enerji üretimi için hücrelere glikoz verilmesine yardımcı olan yararlı büyüme hormonlarının ve insülinin vücutta uyarılmasını sağlar. Bu rolü ile arjininin, fiziksel performansı, dayanıklılığı ve gücü arttırdığına inanılır.

Arginine Neden kullanılır?

Arjininin birçok faydası bulunmasına rağmen hastalık için kullanımından çok, pump hissiyatı yaşamak amaçlı nox supplement ürünü kullanarak nitrik oksit üretimini artırmak için yaygın olarak kullanılır. Böylece antrenman esnasında kendinizi çok daha zinde hissetmenizi sağlayabilir.

Arjinin Vücuda Etkileri Nelerdir?

Arginine üzerine birçok çalışma yapılmış ve birçok farklı hastalıkta kullanılması önerilmiştir. Arjinin kullanmanın en önemli faydaları kan dolaşımını ve debisini arttırmasıdır. Bu işlevi yerine getirirken l-arjinin nitrik oksite dönüşür ve damarları genişletir. Argininin bir diğer faydası ise hormon üretiminde artışa neden olmasıdır. Özellikle büyüme hormonu ve insülin bunların en önemlileridir. Bu hormonlardaki artışın etkisiyle fiziksel performans, dayanıklılık ve güçte artış görülebilir.

Yaygın olarak blinen bu etkiler dışında arjininin şu faydaları da bulunur:

  • Vücutta inflamasyonla savaşır.
  • Arteriokleroz ve damar hastalıkları riskini azaltır.
  • Kan damarlarını onarır ve genişletir.
  • Kroner ve konjestif kalp hastalıklarına faydalı olabilir.
  • Yüksek tansiyonu düşürmede faydalıdır.
  • Atletik performansı arttırır, sporda verimi ve performansı güçlendirir. Özellikle vücut çalışanların sık sık kullandığı bir aminoasittir.
  • Bağışıklığı güçlendirir.
  • Kas ağrılarını hafifletir.
  • Böbreklerin çalışmasını düzenler.
  • Mental aktiviteleri düzenler.
  • Demansla yani unutkanlıkla savaşır.
  • Erektil disfonksiyon ve erkek infertilitesinde yani erkek kısırlığına karşı etkileri vardır.
  • Soğuk algınlığına karşı vücudu ve savunma sistemini destekler.

Arjinin kullanımında dikkat !  Tek seferde 10 gramdan fazla arjinin almak midede çeşitli rahatsızlıklara ve ishale sebep olabilir

Arjinin Egzersiz Performansını Arttırır mı ?

Arginin’in kan dolaşımını arttırdığını ve bu durumun kaslara ve eklemlere oksijen, besin taşıdığından bahsetmiştik. Bu etki arginin’in egzersiz performansını arttırmasını minimum ağrı ile gerçekleştirmesinin nedenidir. Ayrıca el – ayak soğukluğu olan dolaşımı bozuk, artrit veya diyabetli hastalarda iyileşme ve kan akımını arttırması ile iyileşmeyi arttırır. Arginin takviyesinin yürüyüş mesafesini ve kas ağrılarında azalma sağladığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır(4).

Ayrıca arginin insanda büyüme hormonu, prolaktin ve Prolin, Kreatin, Glutamat gibi aminoasitleri arttırır. Bu maddeler glukozun hücreye girişini insülin düzeylerini dengeleyerek sağlar. Ayrıca kas yaralanmalarında hızlı iyileşme sağlar.

Dinlenme halinde bile arginin büyüme hormonunu %100 arttırır. Bu durum egzersiz yapmasa bile kas yapısında artışa neden olabilir. Egzersize ek arginin kullanılması durumunda ise bu değer %300 – %500 arasında artmaktadır. Ayrıca arginin kandaki insülin değerini arttırarak kas yapımında artışa bir başka şekilde de yardımcı olur. Bu hormonal değişiklikler kas iskelet sisteminde iyileştirme, devamlılığı sağlar.

Arjinin Erektil Disfonksiyon ve Kısırlık Tedavisine Etkileri?

Birçok çalışmada argininin hücre yenilenmesinde ve kan dolaşımına faydalarından bahsetiştik. Bu faydalar sonucunda sperm üretimi ve buna ek olarak sperm hareketlerinde artışa neden olur. Özellikle kalp hastalığı olan erkeklerde erektil disfonksiyon daha sık görülmektedir. Bu hastalarda nitrik oksit miktarı da belirgin düşüktür.

Bazı çalışmalarda arginin’in erektil disfonksiyon tedavisinden %92 ‘ye varan başarıyla tedavi ettiğiden bahsedilmektedir. Bazı çalışmalarda stresin argininden sperm oluşması durumunu baskıladığını göstermiştir. Bu nedenle daha az stresli kişilerde arginin daha etkili olur. Ek olarak Glutamat ve Arginin birlikte kullanıldığında argininin tek başına kullanımından daha başarılı olduğu gösterilmiştir. Buna ek olarak birçok ilaç arginin gibi Nitrik oksiti arttırarak erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılır. Ayrıca kadınlarda da genital kan akımını arttırarak seksüel problemlerde ve kısırlıkta fayda sağlar. Ayrıca arginin yeşil çay ve orman meyveleri gibi antioksidanlarla birlikte kullanıldığında kadınlarda doğurganlığı arttırır.

Kuersetin Nedir? Faydaları Nelerdir?

Son günlerde Sağlık Bilimleri Üniversitesi Beslenme ve Güvenilir Gıda Araştırmaları Merkezi Müdürü  Prof. Dr. Hasan Önal’ın öncülüğünde yapılan çalışmadan sonra birçok kişinin merak ettiği Kuersetin nedir? Quermax içeriğinde bulunan kuersetinin bağışıklık ve COVİD-19’a karşı nasıl etkileri vardır? Kuersetin hangi besinlerde bulunur, ne oranda alınmalıdır? İşte Kuersetin ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalar ışığında bilmeniz gereken her şey…

Kuersetin, birçok meyve, sebze ve tohumda bulunan doğal bir pigmenttir. Diyette en bol bulunan antioksidanlardan biridir ve vücudunuzun kronik hastalıklarla bağlantılı olan serbest radikal hasarıyla savaşmasına yardımcı olmada önemli bir rol oynar.

Ek olarak, antioksidan özelliği ile iltihap, alerji semptomları ve tansiyonu azaltmaya yardımcı olabilir.

Kuersetinin Faydaları Nelerdir?

Son yıllarda kuersetine olan ilgi tüm dünyada artmış ve faydalarını kanıtlamak için birçok bilimsel çalışma yapılmıştır. İşte kuersetin ile ilgili yapılan bazı bilimsel çalışmalar ve bulguları:

  • Kalp hastalığı, kanser ve dejeneratif beyin bozuklukları risklerinin azalması da dahil olmak üzere çeşitli sağlık yararları ile ilişkilendirilmiştir. 1,2
  • Quercetin gibi flavonoidlerin faydalı etkileri, vücudunuzun içinde antioksidan olarak işlev görme yeteneklerinden kaynaklanmaktadır.3
  • Serbest radikallerin neden olduğu hasar, kanser, kalp hastalığı ve diyabet dahil olmak üzere çok sayıda kronik durumla ilişkilendirilmiştir.4
  • Quercetin, diyette en bol bulunan flavonoiddir. Ortalama bir insanın çeşitli gıda kaynakları aracılığıyla günde 10-100 mg tükettiği tahmin edilmektedir.
  • Yaygın olarak quercetin içeren yiyecekler arasında soğan, elma, üzüm, çilek, brokoli, turunçgiller, kiraz, yeşil çay, kahve, kırmızı şarap ve kapari bulunur.5

Kuersetin, Türkiye’de yeni yeni tanınıyor olsa da dünyada besin takviyesi olarak kuersetin alımı oldukça yaygındır. Kuersetin takviyesi şu faydalar için tercih edilebilir:

– Bağışıklığı artırmak
– İltihapla mücadele
– Alerji ile mücadele
– Yardımcı egzersiz performansı
– Genel sağlığı korumak

Bu faydalarının yanında, kanıtlanmamış olsa da şu muhtemel etkileri gösterebilir:

  1. Yaşlanmaya Karşı Savaşabilir, Yaşlanma Etkilerini Azaltabilir
    Test tüpü ve hayvan araştırmaları, quercetin’in yaşlanan hücreleri canlandırmaya veya ortadan kaldırmaya ve yaşlanma belirtilerini azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, daha fazla insan araştırmasına ihtiyaç vardır. 6,7,8
  2. Egzersiz Performansını Artırabilir
    11 insan çalışması incelendiğinde, kuercetin almanın dayanıklılık ve egzersiz performansını az da olsa artırabileceğini buldu. Kesin kanıt için daha çok çalışmaya ihtiyaç var.9
  3. Kan Şekerini Kontrol Altında Tutabilir
    İnsan ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, bileşiğin açlık kan şekeri seviyelerini düşürebileceğini ve diyabet komplikasyonlarına karşı koruma sağlayabileceğini gösteriyor. Kesin kanıt için daha çok çalışmaya ihtiyaç var. 10,11,12

Kuersetin Nelerde Bulunur?

Quercetin, birçok bitki bazlı gıdanın özellikle dış tabaka veya kabuk kısmında doğal olarak bulunur.13 Görece yoğun olarak bulunduğu gıdalar şöyle sıralanabilir: 14

  • kapari
  • biber – sarı ve yeşil
  • soğan – kırmızı ve beyaz
  • arpacık
  • kuşkonmaz – pişmiş
  • kirazlar
  • domates
  • kırmızı elmalar
  • kırmızı üzüm
  • Brokoli
  • lahana
  • kırmızı yapraklı marul
  • kırmızı meyveler – kızılcık, yaban mersini ve ahududu gibi
  • çay – yeşil ve siyah çay
    Bununla birlikte gıdada bulunan kuersetin miktarının gıdanın yetiştirilme koşullarına bağlı olarak değişebileceğini unutmamak gerekir. Örneğin, bir çalışmada, organik domateslerin geleneksel olarak yetiştirilenlerden% 79’a kadar daha fazla quercetin içerdiği görülüyor.15

Kuersetin Takviyeleri

Kuersetin takviyeleri, toz veya kapsül gibi çeşitli formlarda bulunabilir. Tipik dozajlar günde 500-1.000 mg arasında değişir.16 Quercetin’in kendi başına biyoyararlanımı düşüktür, bu da vücudunuzun onu zayıf bir şekilde emdiği anlamına gelir. Bu nedenle takviyeler, emilimi artırabilecekleri için C vitamini veya bromelain gibi sindirim enzimleri gibi başka bileşikler içerebilir.

Vücuda doğru miktarlarda alınan kuersetin ile yağ yakımının artabileceği ve kilo verilebileceği de unutulmamalıdır.

Kuersetin ve COVİD-19 ?

Son günlerde Sağlık Bilimleri Üniversitesi Beslenme ve Güvenilir Gıda Araştırmaları Merkezi Müdürü  Prof. Dr. Hasan Önal’ın öncülüğünde yapılan ve büyük ses getiren kuersetin çalışmasından söz etmeden olmaz. Dr. Önal ve ekibinin yaptığı bir çalışmaya göre Vitamin C ile zenginleştirilmiş kuersetin takviyesinin düzenli kullanımının Covid 19 enfeksiyonuna karşı koruyucu olduğunu anlamlı olarak ortaya koydu.

Kuersetin Koronavirüse Nasıl Etki Eder?

Quersetinin Covid-19 virüsünün hücreye tutunmasının önlendiğini, bağışık yanıtını dengelenmesi ile sitokin fırtınası riskinin azaldığını, damar iç duvarını onardığını, damarları genişlettiğini ve pıhtı oluşumunu zorlaştırdığı düşünülmektedir.

Hasan Önal ve ekibinin çalışmasından sonra Sağlık Bilimleri Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinde Quersetin ve Vitamin C etken maddeleriyle yeniden sentezlenen “Quermax” adlı ürün hazırlanmış ve online satışı başlamıştır.

Referanslar:

1-Panche AN, Diwan AD, Chandra SR. Flavonoids: an overview. J Nutr Sci. 2016 Dec 29;5:e47. doi: 10.1017/jns.2016.41. PMID: 28620474; PMCID: PMC5465813.

2-Kozłowska A, Szostak-Wegierek D. Flavonoids–food sources and health benefits. Rocz Panstw Zakl Hig. 2014;65(2):79-85. PMID: 25272572.

3-Boots AW, Haenen GR, Bast A. Health effects of quercetin: from antioxidant to nutraceutical. Eur J Pharmacol. 2008 May 13;585(2-3):325-37. doi: 10.1016/j.ejphar.2008.03.008. Epub 2008 Mar 18. PMID: 18417116.

4-Pham-Huy LA, He H, Pham-Huy C. Free radicals, antioxidants in disease and health. Int J Biomed Sci. 2008 Jun;4(2):89-96. PMID: 23675073; PMCID: PMC3614697.

5-Bischoff SC. Quercetin: potentials in the prevention and therapy of disease. Curr Opin Clin Nutr Metab Care. 2008 Nov;11(6):733-40. doi: 10.1097/MCO.0b013e32831394b8. PMID: 18827577.

6-Xu M, Pirtskhalava T, Farr JN, Weigand BM, Palmer AK, Weivoda MM, Inman CL, Ogrodnik MB, Hachfeld CM, Fraser DG, Onken JL, Johnson KO, Verzosa GC, Langhi LGP, Weigl M, Giorgadze N, LeBrasseur NK, Miller JD, Jurk D, Singh RJ, Allison DB, Ejima K, Hubbard GB, Ikeno Y, Cubro H, Garovic VD, Hou X, Weroha SJ, Robbins PD, Niedernhofer LJ, Khosla S, Tchkonia T, Kirkland JL. Senolytics improve physical function and increase lifespan in old age. Nat Med. 2018 Aug;24(8):1246-1256. doi: 10.1038/s41591-018-0092-9. Epub 2018 Jul 9. PMID: 29988130; PMCID: PMC6082705.

7-Abharzanjani F, Afshar M, Hemmati M, Moossavi M. Short-term High Dose of Quercetin and Resveratrol Alters Aging Markers in Human Kidney Cells. Int J Prev Med. 2017 Aug 31;8:64. doi: 10.4103/ijpvm.IJPVM_139_17. PMID: 28966753; PMCID: PMC5609399.

8-Sohn EJ, Kim JM, Kang SH, Kwon J, An HJ, Sung JS, Cho KA, Jang IS, Choi JS. Restoring Effects of Natural Anti-Oxidant Quercetin on Cellular Senescent Human Dermal Fibroblasts. Am J Chin Med. 2018;46(4):853-873. doi: 10.1142/S0192415X18500453. Epub 2018 May 8. PMID: 29737207.

9-Kressler J, Millard-Stafford M, Warren GL. Quercetin and endurance exercise capacity: a systematic review and meta-analysis. Med Sci Sports Exerc. 2011 Dec;43(12):2396-404. doi: 10.1249/MSS.0b013e31822495a7. Erratum in: Med Sci Sports Exerc. 2012 Mar;44(3):558-9. PMID: 21606866.

10-Ostadmohammadi V, Milajerdi A, Ayati E, Kolahdooz F, Asemi Z. Effects of quercetin supplementation on glycemic control among patients with metabolic syndrome and related disorders: A systematic review and meta-analysis of randomized controlled trials. Phytother Res. 2019 May;33(5):1330-1340. doi: 10.1002/ptr.6334. Epub 2019 Mar 8. PMID: 30848564.

11-Shi GJ, Li Y, Cao QH, Wu HX, Tang XY, Gao XH, Yu JQ, Chen Z, Yang Y. In vitro and in vivo evidence that quercetin protects against diabetes and its complications: A systematic review of the literature. Biomed Pharmacother. 2019 Jan;109:1085-1099. doi: 10.1016/j.biopha.2018.10.130. Epub 2018 Nov 6. PMID: 30551359.

12-Bule M, Abdurahman A, Nikfar S, Abdollahi M, Amini M. Antidiabetic effect of quercetin: A systematic review and meta-analysis of animal studies. Food Chem Toxicol. 2019 Mar;125:494-502. doi: 10.1016/j.fct.2019.01.037. Epub 2019 Feb 5. PMID: 30735748.

13-Bhagwat, S., Haytowitz, D.B. Holden, J.M. (Ret.). 2014. USDA
Database for the Flavonoid Content of Selected Foods, Release 3.1. U.S.
Department of Agriculture, Agricultural Research Service. Nutrient Data
Laboratory Home Page: http://www.ars.usda.gov/nutrientdata/flav

14-D’Andrea G. Quercetin: A flavonol with multifaceted therapeutic applications? Fitoterapia. 2015 Oct;106:256-71. doi: 10.1016/j.fitote.2015.09.018. Epub 2015 Sep 21. PMID: 26393898.

15-Mitchell AE, Hong YJ, Koh E, Barrett DM, Bryant DE, Denison RF, Kaffka S. Ten-year comparison of the influence of organic and conventional crop management practices on the content of flavonoids in tomatoes. J Agric Food Chem. 2007 Jul 25;55(15):6154-9. doi: 10.1021/jf070344+. Epub 2007 Jun 23. PMID: 17590007.

16-Jin F, Nieman DC, Shanely RA, Knab AM, Austin MD, Sha W. The variable plasma quercetin response to 12-week quercetin supplementation in humans. Eur J Clin Nutr. 2010 Jul;64(7):692-7. doi: 10.1038/ejcn.2010.91. Epub 2010 Jun 2. PMID: 20517329.

Balık Yağı Takviyesi Kilo Aldırır mı?

Balık yağı takviyesi kullanmak isteyen çocuk veya yetişkinler için merakla araştırılan konularıdan biri “Balık yağı kilo aldırır mı?” oluyor. Birçok kişi balık yağı kullanmanın kilo aldıracağını düşünür. Peki bilimsel olarak bu doğru mu, balık yağı takviyesi kullanmak kilo aldırır mı? Kilo almamak için balık yağı veya omegayı nasıl tüketmek gerekir?

Günlük hayatta tükettiğimiz besinlerin hepsinin içinde çeşitli yağlar bulunur. Bu yağların bazılarını vücudumuz enerji üretmek adına kullanır. Bazıları ise yapıtaşı olarak kullanılmak üzere değerlendirilir. Bu yağların başında balık yağı gelir. Balık yağı kullanmanın kilo aldırdığına dair yaygın bir kanı olsa da yapılan araştırmalar tam tersini söylüyor.

Balık yağı, içeriğinde birçok bileşen barındırır:

  • Omega-3
  • E vitamini
  • Yağ asiti
  • A vitamini
  • B1 Vitamini
  • B2 Vitamini
  • B3 vitamini
  • C vitamini
  • D vitamini
  • Demir
  • Kalsiyum

Balık Yağının Faydaları

  • Kolesterol seviyesini dengeye sokar ve normal değerlerine ulaşmasına yardımcı olur.
  • Zeka gelişimini destekler
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.

Balık yağından alınacak besin değerleri, balık tüketilerek doğal yollardan alınabileceği gibi ceviz, ay çekirdeği ve keten tohumu tüketilerek de alınabilir. Takviye edici gıda olarak hap ve şurup formlarında tüketilebilir. Balık yağı takviyelerini kilo almak amacıyla kullanmak doğru değildir. Genelde bu kapsüllerin içeriğindeki balık yağı oranları kilo aldıracak seviyede yüksek enerji sağlamaz.

Balık Yağını Kiloya Nasıl Bir Etkisi Vardır?

Yapılan bilimsel araştırmalar, balık yağının beyinde bulunan iştah sinyallerini azalttığını göstermiştir. Bunun olası sonucu bireyde tokluk hissi uyandırarak acıktırmayı geciktirmesidir. Bu sebeple halk arasında kilo almaya yardımcı olduğu bilinen, kilo aldıracağı için kullanılmak istenmeyen balık yağının diyet listelerinde kullanımı mümkündür. Temel olarak kilo almak için harcadığımız enerjiden daha fazlasını almamı gerekir. Oysaki balık yağını kişiye gereğinden fazla bir kalori desteği sağladığı söylenemez. Bu yüzden balık yağının kilo aldırdığına dair genle kanı bilimsel olarak kanıtlanamamıştır.

Eğer kişi balık yağı takviyesi kullandıktan sonra kilo almışsa bunun nedeni yüksek olasılıkla takviye gıdanın içinde bulunan katkı maddelerindendir. İlave şeker, koruyucu gibi katkı maddeleri kilo aldırabilir. Omega-3 tek başına kişide ciddi bir kilo fazlalığına sebep olmaz.

Özetle, saf balık yağı içerdiğinden emin olduğunuz bir ürün bulduğunuzda kilo alma korkusu olmadan kullanabilir ve Omega-3’ün faydalarından yararlanabilirsiniz.

Hangi Vitaminleri Almalıyız? Hangileri Birlikte Alınmalı, Hangileri Kilo Yapar?

Vitaminler, vücudumuzdaki birçok faaliyetin başlamasında ve sürdürülmesinde etkili olan, direncimizi artıran günlük olarak belirli miktarlarda ihtiyaç duyduğumuz maddelerdir

Vitaminler, doğal besin kaynaklarında bulunur ve hücre yenilenmesine ve enerji üretimine yardımcı olur. Ayrıca vitaminler, vücudun günlük olarak belirli miktarlarda ihtiyaç duyduğu, yeterli olmadığı durumlarda ise dışardan takviye olarak alınması gereken düzenleyici ve direnç attırıcı maddelerdir.

Peki, hangi vitaminler ne işe yarar ve hangi besinlerde bulunur?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, kişinin günlük yaşam tarzı, yeme alışkanlıkları, metabolizma hızı, uyku düzeni ve genetik özellikler gibi birçok etkene bağlı olarak kullanılması gereken vitaminler farklılık gösterebilir. Burada herkeste belli bir değerin üzerinde bulunması gereken vitaminlerle ilgili bilgileri bulabilirsiniz.

A Vitamini

  • A Vitamini Faydaları

A Vitamini, yağda çözünebilen vitamin türlerinden biridir. Üreme, görme ve bağışıklık sistemlerinin sağlığı için önemlidir. Kalp, böbrek ve akciğer gibi organların sağlıklı çalışmasına katkı sunar. İki tür A vitamini vardır: İlk tip A vitamini, et, balık, kümes hayvanları gibi günlük gıdalarda bulunan
önceden şekillenmiş (preformed) A vitaminidir. İkinci tür A vitamini
ise, meyve ve sebze gibi bitkisel gıdalarda bulunan A vitaminidir.

  • A Vitamini Eksikliği

A vitamini eksikliği özellikle çocuklarda ve hamilelerde kendini daha çok gösterir. Bununla beraber, özellikle hamilelerde yüksek dozda alınan preformed A vitamini bazı sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. A vitamini eksikliğinde karşılaşılan ilk sorun, karanlıkta görmeyi sağlayan bir madde olan rodopsin sentezinin aksaması sonucu gece körlüğü ortaya çıkmasıdır. Bu durum tedavi edilmezse görme kaybı hızlı bir şekilde başlayabilir. Bunun yanı sıra A vitamini eksikliğinde enfeksiyonlara karşı direnç azalır; iştah kaybı, tat ve koku duyularında kayıplar görülür. A vitamini eksikliği yaşayan kişilerde, özellikle derinin normal sağlıklı yapısı kaybolur ve deri yüzeyinde çeşitli cilt hastalıkları oluşabilir.

  • Hangi besinlerde bulunur?

A vitamin bazı besinlerin içerisinde doğal olarak bulunabilir. Süt, tahıl gibi ürünlerin içerisine de katılabilmektedir. A Vitamini bakımından en zengin besinler süt, yumurta, karaciğer, yeşil sebzeler, baklagiller, ceviz ve havuçtur.

B Vitaminleri

Toplamda 6 farklı B Vitamini çeşidi vardır. Solunum, sindirim ve sinir sistemlerinin sağlıklı ve düzenli çalışmasını sağlayan B vitaminleri genellikle et, et ürünleri ve tahıllı gıdalarda bol miktarda bulunur.

B1 Vitamini (Tiamin)

  • Tiamin Yararları

Tiamin vitamini, yediğimiz gıdaların enerjiye dönüşmesine yardım eder. Bu nedenle, vücuttaki hücrelerin gelişimi ve büyümesi için önemlidir. Kalp ve sinir sisteminin enerji ihtiyacını karşılar

  • B1 Vitamini Eksikliği

Tiamin eksikliği, nörolojik hastalıklara ve kalp rahatsızlıklarına varan bazı hastalıklara sebep olabilir. B1 eskikliği genellikle başka vitamin eksiklikleri ve kalori yetersizliği ile birlikte seyreder. Tiamin eksikliğinde ilk ortaya çıkan belirtiler iştahsızlık ve anksiete (kaygı) haline benzeyen psişik belirtilerdir. Kullanılması gereken B1 vitamini miktarı yaşa ve cinsiyete göre değişiklik göstermektedir.

  • B1 Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur ?

Tiamin, tam tahıllarda, takviye edilmiş ekmeklerde, pirinçte, et ve balıkta bulunmaktadır. Et ve balıkta da B1 vitamini bulunmaktadır. Bununla birlikte, Multivitamin takviye edici gıdaları içerisinde de B1 vitamini bulunmaktadır.

B2 Vitamini (Riboflavin)

  • Riboflavin Yararları

B2 Vitamini, yediğimiz gıdaların enerjiye dönüştürülmesine yardıcı olur. Antioksidan etkisi vardır. Şeker seviyesini dengelemeye yardım eder, yaşlanmayı yavaşlatır, serbest radikallerin verdiği zararı giderir.

  • B2 Vitamini Eksikliği

Riboflavin eksikliği, sindirim problemlerine, özellikle mide ile ilgili problemlere neden olabilir. Gelişmiş ülkelerde eksikliği daha az görülür. Yalnızca B2 vitamini eksikliğinden daha çok diğer vitaminlerin de eksiklileriyle birlikte birleşik bir eksiklik bulunur. Glossit, pirürit, ciltte soyulmalar, seboreik dermatite neden olur. Fotofobi, görmede azalma, yanma hissine nedenolan kornea vazkülatrizasyon görülebilir. Ayrıca eksikliği çocuklarda büyüme geriliğine sebep olabilir.

  • B2 Vitamini Hangi Beslinlerde Bulunur?

Riboflavin, süt ve süt ürünleri ile yumurta ve baklagillerde bulunur.

B3 Vitamini (Niasin)

  • Niasin Yararları

Karbonhidratın, yağın ve proteinlerin enerjiye dönüştürülmesini sağlar. Alzeimer hastalığına karşı etkilidir. Niasin ayrıca kan dolaşımını artırmak ve kandaki kolesterol seviyesini azaltmak gibi durumlarda yardımcı olur. Büyüme ve hormonların sentezi için gereklidirler.  

  • B3 Vitamini Eksikliği

Semptomları arasında dermatit, demans, diare ve sinir rahatsızlıklarıdır bulunan Pellegra; niasin ve triptofan eksikliği ile oluşan bir hastalıktır. Özellikle erken dönemlerinde bulantı ve kusma görülür. Özellikle bacaklarda paraliziye neden olabilir. Ayrıca, iştahsızlık, baş ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, mental karışıklığa da neden olur. Ayrıca, gıda takviyesi olarak B3 vitamini almak, kalp kriigeçişrmiş kişilerde ikinci krizi önlemeye yardımcı olabilir.  

  • Hangi Besinlerde Bulunur ?

B3 vitamini içeren yiyecekler sığır eti, brokoli, karnabahar, havuç, peynir, mısır unu, yumurta, balık, süt, patates ve domatestir. Ette bol miktarda vardır.Ayrıca süt ürünleri, kümes hayvanları ve balıkta yüksek oranda bulunur.

B5 Vitamini (Pantotenik Asit)

  • Pantotenik Asit Yararları

Vitmain B5, antistres vitamin olarak da adlandırılabilir. Kırmızı kan hücrelerinin üretilmesine yardım eder. Koenzim A’nın bileşenidir. Bütün hücre ve dokuların sağlamlığının sürdürülmesi ve tamirinde görev alır.

  • B5 Vitamini Eksikliği

Besinlerin çoğunda bulunur bu yüzden eksikliği genellikle nadir olarak görülür. Eksiklik deneysel olarak eksiklik yaratıldığında, baş ağrısı, uyku düzensizlikleri, bulantı, karın ağrısı, kusma ve gaz gibi sorunlar görülmüştür. Özellikle alkol bağımlığı olan kişilerde ihtiyaç ve eksiklik daha fazladır. Diabetlilerde idrarla atılımı artmıştır ve gastrointestinal hastalığı olanlarda emilim yetersizliği vardır.

  • Hangi Besinlerde Bulunur ?

Dana eti, balık, tavuk, yumurta ile fasulye, brokoli, tahıllar, karnıbahar, avakado gibi besinlerde bulunur. Ayrıca, B5 vitamini içeren takviye edici gıdalar yoluyla da alınabilmektedir.

B6 Vitamini (Piridoksin)

  • Piridoksin Yararları

Vücudumuz, yüzden fazla kimyasal tepkimede B6 vitaminine ihtiyaç duyar. Ayrıca B6 vitamini, sinir sisteminin düzenli bir şekilde çalışmasına katkı sağlar.

  • B6 Vitamini Eksikliği

Dudak kenarlarında yara, saç dökülmesi ve halsizlik gibi belirtiler B6 vitamini eksikliğinin göstergesi olabilir.

  • Hangi Besinlerde Bulunur ?

Balık ve sakatat B6 vitamini bakımından zengin gıdalardır. Patates gibi karbonhidrat içeren sebzeler ile turunçgiller dışındaki meyveler de B6 vitamini içermektedir. Gerek multivitamin-mineraller içeren gerekse de yalnızca B6 vitamininden oluşan takviye edici gıdalar da mevcuttur.

B7 Vitamini (Biotin)

  • Biotin Yararları

Biotin de diğer kompleks B vitaminleri gibi besinlerin enerjiye dönüştürülmesine yardımcı olur. Cilt, saç, tırnak, göz, karaciğer, sinir sistemi sağlığı için çok faydalıdır. Ayrıca kötü kolesterol ve kan şekerini düzenler. Embriyonik büyüme sürecinde hayati işlevleri olduğu için hamilelik sırasında alınması gereken başlıca vitamin desteklerinden biridir. Bu yüzden hamilelerin sıkça kullandığı takviyelerinden biridir. Biotin takviyeleri akne ve egzama tedavisinde etkilidir, saç kaybını önler, seboreik dermatit ve diyabet tedavisinde yardımcıdır.

  • Biotin Eksikliği

Sigara kullanımı, yetersiz beslenme ve diyabet vücuttaki biotin seviyesini düşürebilir. Biotin eksikliği ise saç kaybına, tırnak kırılmasına, ciltte döküntülere, yüksek kolesterole ve kalp sağlığı sorunlarına yol açabilir. Biotin eksikliğinde depresyon, yorgunluk, halüsinasyon, kol ve bacaklarda karıncalanma gibi belirtiler gözlenebilir

  • Hangi Besinlerde Bulunur ?

Yumurta sarısı, sakatatlar ve balık zengin biotin kaynaklarıdır. Biotin içeren takviye edici gıdalar da kullanılabilir.

B12 Vitamini (Kobalamin)

  • B12 Yararları

Beyin, sinir sistemi ve kan hücrelerinin sağlıklı olması için gereklidir. DNA oluşumuna da yardımcı olur. Yorgunluğa neden olan megaloblastik anemiyi önlemeye yardım eder. Ayrıca, hücre yaşlanmasının önüne geçer ve sinir hücrelerini onarır.

  • B12 Eksikliği

Vücutta yeteri kadar B12 olmadığı durumda, kan hücrelerinin üretimi yavaşlamakta, üretilen hücreler de kalitesiz ve güçsüz olmaktadır. Bu nedenle, B12 vitamininin yeterli miktarda temin edilmesi önemlidir. Nadir görülen eksikliği megaloblastik anemiye ve nöropatiye yol açar. Yorgunluk, halsizlik, dispne, parestezi, glossit, iştah ve kilo kaybı, impotans, psikiyatrik semptomlar ve ciddi anemiyle kendini belli eder. Sinir sisteminde geri dönüşümsüz bozukluklar yapabilir. Pernisiyöz anemisi olanlar en büyük risk grubudurlar. Gastrektomi sonrasında, koroziv ajanlara maruz kalımda gastrik mukoza zedelenirse de eksiklik olur.

  • B12 Hangi Besinlerde Bulunur ?

Ciğer ve midye en iyi B12 kaynaklarındandır. Bunun yanında, et, süt, yumurtada da B12 bulunmaktadır. Multivitaminlerin çoğunda da B12 bulunmaktadır. Ayrıca, yalnızca B12 içeren besin takviyeleri ve folik asit ile diğer B vitaminlerini içeren besin takviyeleri de bulunmaktadır.

C Vitamini

  • C Vitamini Faydaları

Suda çözünen vitaminlerden biridir. Sahip olduğu güçlü antioksidan etkisi ile hücreleri serbest radikallere karşı korumaya yardım eder. Yaraların iyileşmesinde kullanılan bir protein olan kolajenlerin üretiminde de vücudumuz C vitaminine ihtiyaç duyar. Ayrıca, vücudumuzu hastalıklara karşı korumak için, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardım eder. Özellikle bugün olduğu gibi mevsim geçişlerinde, soğuk havalarda, salgın gibi durumlarda C Vitamininin önemi daha belirgin olmaktadır.

  • C Vitamini Eksikliği

Vitamin C eksikliğinde skorbüt hastalığı oluşabilir. Skorbütte deride peteşi ve ekimoz tarzında kanamalar, diş etlerinde şişme ve kanamalar, idrarda kanama ve mide barsak kanalında kanamalar (hematemez ve melena) en çok dikkati çeken bulgulardır. Deri kaba ve kuru bir hal alır, kalça ve bacaklarda kıl folikülerinde hiperkeratotik değişiklikler oluşur. Kemiklerin büyümesi durur, kemik mineralini yitirir, osteoporoz ortaya çıkar.

  • Hangi Beslinlerde C Vitamini Bulunur ?

En önemli C vitamini kaynağı portakal ve greyfurt gibi turunçgillerdir. Diğer taraftan çoğu multivitaminin içerisinde C vitamini bulunmaktadır. Yalnızca C vitamini içeren besin takviyeleri olduğu gibi, diğer besinlerle birlikte yer alan besin takviyeleri de mevcuttur.

D Vitamini

  • D Vitamini Faydaları

D vitamini gıdalar içinde bulunan, kasların hareketine yardımcı olan, özellikle kemikleri güçlendiren bir yapı maddesidir. Kemiklerin temel yapıtaşı olan kalsiyumun vücutta absorbe edilmesine yardım eder. Örneğin, sinirler beyin tarafından iletilen mesajların organlara iletilmesinde D vitaminine ihtiyaç duyar. Yetişkinlerde kalsiyum ile birlikte kemik erimesinin önlenmesine yardım eder. D Vitamininin temel kaynağı güneştir. Bu yüzden vücudun güneşle doğrudan temas etmesi gerekir. Havanın bulutlu olduğu zamanlarda ve yerlerde, vücudun D Vitamini ihtiyacı artar.

  • D Vitamini Eksikliği

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de bölgeden bölgeye farklılık olmakla beraber Türkiye’de her 10 kişiden ortalama 7-8’inin Vitamin D eksikliği çektiği görülmektedir. D vitamini eksikliğinde özellikle kemik, diş, tırnak oluşumunu aksatan kalsiyum anormallikleri ortaya çıkar. Vitamin D eksikliği yüzünden başta östrojen hormonunun yetersiz kaldığı menopoz dönemindeki kadınlar olmak üzere erişkinlerde, hipokalsemi ve kemik kaybı olur. Araştırmalar, kadınlarda menopoz döneminde gözlenen osteoporozda östrojen hormonunun eksikliğinden çok, D vitamini ve kalsiyum yetersizliğinin etkili olduğunu, özellikle 30 yaşından itibaren kalsiyum ve D vitaminini yeterli düzeyde almayan kadınların risk altında bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple 30 yaş ve üzeri kişilerin Vitamin D takviyesi alması tavsiye edilmektedir.

Büyüme sırasında kemikten mineral çekilmesi (demineralizasyon), kemik matriksine mineral çökme işleminin yetersiz olmasına yol açar ve erişkinlerde ciddi kemik bozukluklarına neden olabilir. Kemiklere kalsiyum çökmesinde ortaya çıkan yetersizlik ile birlikte, büyüme sırasında mineral çökmediği için yumuşamış olan yapıların üzerine ağırlık binmesi sonucu kemiğin şekli değişir. D vitamini eksikliği, kastaki fosfatın azalmasına bağlı olarak karaciğer hastalığı ve kas hastalıklarına da neden olur. Kas dokusunun kandan yeterli kalsiyum alamaması sonucunda sürekli olarak kasılı kalması demek olan tetaniye neden olur.

  • D Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur ?

D Vitamininin temel kaynağı güneş olduğundan az sayıda besinden elde edilir. Somon ve ton balığı gibi yağlı balıklar en iyi D vitamini kaynaklarındandır. Ciğer, yumurta sarısı ve peynir düşük düzeyde D vitamini içermektedir. Bununla birlikte, takviye edici gıdaların içeriğinde de D2 ve D3 formunda olmak üzere, iki tür D vitamini yer alabilmektedir. Her iki tür de kandaki D vitaminini artırmaktadır

E Vitamini

  • E Vitamini Faydaları

E vitamini birçok besinin içeriğinde yer almaktadır. Sahip olduğu güçlü antioksidan etkisi ile hücreleri serbest radikallere karşı korumaya yardım eder. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için de E vitaminine ihtiyaç vardır. E vitamini antioksidan etkisiyle ayrıca kanser, kalp damar gibi ciddi hastalıklara karşı da vücudumuzun korunmasına yardım eder

  • E Vitamini Eksikliği

 E vitamini yeterli alınmaması durumunda hastalıklara çabuk yakalanma ve hastalık sürelerinin uzaması gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Ayrıca, E vitamini eksikliğinde, beyin sinirsel uyarıları alamadığından denge problemleri yaşanabilir.

  • E Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur ?

En iyi E vitamini kaynağı E Vitaminleridir. Bunlar dışında ıspanak, brokoli gibi yeşil sebzelerde bulunur.

K Vitamini

  • K Vitamini Faydaları

K Vitamini, kanın pıhtılaşmasına ve kemiklerin sağlıklı oluşmasına katkı sağlar. K vitamini yağda çözünen bir vitamindir. K Vitamini özellikle kalp hastalıklarının önlenmesi ve bedensel süreçler için önemli bir besindir.

  • K Vitamini Eksikliği

Böbrek, karaciğer ve safra kesesi hastalıkları ile kan seyrelten ilaçların v eantibiyotik kullanımı K vitamini eksikliğine yol açar. Uzun süreli ve bilinçsiz diyet yapılması gibi durumlar da K vitamini eksikliğine sebep olabilir. Bu hastalık durumlarında vücut vitamini ememediği için eksiklik durumu çıkar. K Vitamini eksikliğinin belirtileri arasında şunlar sayılabilir : deride morarma, dişetlerinde kanama, kanlı idrar, hemoroid, kemiklerde ağrı ve güçsüzlük K vitamini eksikliği belirtileri arasında yer alır.

  • K Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur?

Bitkisel yağlar, lahana, maydanoz, brüksel lahanası, fasulye gibi yeşil yapraklı sebzeler ile et, yumurta ve peynirde K vitamini bulunmaktadır.

Folik Asit

  • Folik Asit Faydaları

Folik asit, vücutta kan yapımı, kas yapımı, yeni hücre oluşumu için ihtiyaç duyulan vitaminlerden biridir. Özellikle hamilelik döneminde folik asit ihtiyacı artabilir. Hücre bölünme ve olgunlaşma aktivitelerinde rol alır. Folik asit ile B12 vitamini arasında işlev açısından sıkı bir bağlantı vardır. Folik asit anne karnındaki bebeklerin sinir sistemini oluşturan yapıların oluşumunda önemlidir.

  • Folik Asit Eksikliği

Kan yapımı sırasında ve metabolizmanın hızlandığı durumlarda folik asit gereksinimi artar. Folik asit eksikliğinde alyuvar ve akyuvar sayısında azalma (anemi) ortaya çıkar. Ağızda ve sindirim kanalında yaralar oluşabilir, saç oluşumu ve uzaması bozulabilir. Folik asit eksikliği olan gebelerin çocuklarında nöral tüp defekti olarak adlandırılan durum ortaya çıkmakta, bebeklerin omuriliğinde ve merkezi sinir sistemini oluşturan yapılarında bozukluklar izlenmektedir.

  • Folik Asit Nelerde Bulunur ?

Vitaminler, vücudumuzdaki birçok faaliyetin başlamasında ve sürdürülmesinde etkili olan, direncimizi artıran günlük olarak belirli miktarlarda ihtiyaç duyduğumuz maddelerdir

Vitaminler, doğal besin kaynaklarında bulunur ve hücre yenilenmesine ve enerji üretimine yardımcı olur. Ayrıca vitaminler, vücudun günlük olarak belirli miktarlarda ihtiyaç duyduğu, yeterli olmadığı durumlarda ise dışardan takviye olarak alınması gereken düzenleyici ve direnç attırıcı maddelerdir.

Peki, hangi vitaminler ne işe yarar ve hangi besinlerde bulunur?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, kişinin günlük yaşam tarzı, yeme alışkanlıkları, metabolizma hızı, uyku düzeni ve genetik özellikler gibi birçok etkene bağlı olarak kullanılması gereken vitaminler farklılık gösterebilir. Burada herkeste belli bir değerin üzerinde bulunması gereken vitaminlerle ilgili bilgileri bulabilirsiniz.

B Vitamini Nedir, B Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur ve Faydaları Nelerdir?

Toplamda 6 farklı B Vitamini çeşidi vardır. Solunum, sindirim ve sinir sistemlerinin sağlıklı ve düzenli çalışmasını sağlayan B vitaminleri genellikle et, et ürünleri ve tahıllı gıdalarda bol miktarda bulunur.

B1 Vitamini (Tiamin)

  • Tiamin Yararları

Tiamin vitamini, yediğimiz gıdaların enerjiye dönüşmesine yardım eder. Bu nedenle, vücuttaki hücrelerin gelişimi ve büyümesi için önemlidir. Kalp ve sinir sisteminin enerji ihtiyacını karşılar

  • B1 Vitamini Eksikliği

Tiamin eksikliği, nörolojik hastalıklara ve kalp rahatsızlıklarına varan bazı hastalıklara sebep olabilir. B1 eskikliği genellikle başka vitamin eksiklikleri ve kalori yetersizliği ile birlikte seyreder. Tiamin eksikliğinde ilk ortaya çıkan belirtiler iştahsızlık ve anksiete (kaygı) haline benzeyen psişik belirtilerdir. Kullanılması gereken B1 vitamini miktarı yaşa ve cinsiyete göre değişiklik göstermektedir.

  • B1 Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur ?

Tiamin, tam tahıllarda, takviye edilmiş ekmeklerde, pirinçte, et ve balıkta bulunmaktadır. Et ve balıkta da B1 vitamini bulunmaktadır. Bununla birlikte, Multivitamin takviye edici gıdaları içerisinde de B1 vitamini bulunmaktadır.

B2 Vitamini (Riboflavin)

  • Riboflavin Yararları

B2 Vitamini, yediğimiz gıdaların enerjiye dönüştürülmesine yardıcı olur. Antioksidan etkisi vardır. Şeker seviyesini dengelemeye yardım eder, yaşlanmayı yavaşlatır, serbest radikallerin verdiği zararı giderir.

  • B2 Vitamini Eksikliği

Riboflavin eksikliği, sindirim problemlerine, özellikle mide ile ilgili problemlere neden olabilir. Gelişmiş ülkelerde eksikliği daha az görülür. Yalnızca B2 vitamini eksikliğinden daha çok diğer vitaminlerin de eksiklileriyle birlikte birleşik bir eksiklik bulunur. Glossit, pirürit, ciltte soyulmalar, seboreik dermatite neden olur. Fotofobi, görmede azalma, yanma hissine nedenolan kornea vazkülatrizasyon görülebilir. Ayrıca eksikliği çocuklarda büyüme geriliğine sebep olabilir.

  • B2 Vitamini Hangi Beslinlerde Bulunur?

Riboflavin, süt ve süt ürünleri ile yumurta ve baklagillerde bulunur.

B3 Vitamini (Niasin)

  • Niasin Yararları

Karbonhidratın, yağın ve proteinlerin enerjiye dönüştürülmesini sağlar. Alzeimer hastalığına karşı etkilidir. Niasin ayrıca kan dolaşımını artırmak ve kandaki kolesterol seviyesini azaltmak gibi durumlarda yardımcı olur. Büyüme ve hormonların sentezi için gereklidirler.  

  • B3 Vitamini Eksikliği

Semptomları arasında dermatit, demans, diare ve sinir rahatsızlıklarıdır bulunan Pellegra; niasin ve triptofan eksikliği ile oluşan bir hastalıktır. Özellikle erken dönemlerinde bulantı ve kusma görülür. Özellikle bacaklarda paraliziye neden olabilir. Ayrıca, iştahsızlık, baş ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, mental karışıklığa da neden olur. Ayrıca, gıda takviyesi olarak B3 vitamini almak, kalp kriigeçişrmiş kişilerde ikinci krizi önlemeye yardımcı olabilir.  

  • Hangi Besinlerde Bulunur ?

B3 vitamini içeren yiyecekler sığır eti, brokoli, karnabahar, havuç, peynir, mısır unu, yumurta, balık, süt, patates ve domatestir. Ette bol miktarda vardır.Ayrıca süt ürünleri, kümes hayvanları ve balıkta yüksek oranda bulunur.

B5 Vitamini (Pantotenik Asit)

  • Pantotenik Asit Yararları

Vitmain B5, antistres vitamin olarak da adlandırılabilir. Kırmızı kan hücrelerinin üretilmesine yardım eder. Koenzim A’nın bileşenidir. Bütün hücre ve dokuların sağlamlığının sürdürülmesi ve tamirinde görev alır.

  • B5 Vitamini Eksikliği

Besinlerin çoğunda bulunur bu yüzden eksikliği genellikle nadir olarak görülür. Eksiklik deneysel olarak eksiklik yaratıldığında, baş ağrısı, uyku düzensizlikleri, bulantı, karın ağrısı, kusma ve gaz gibi sorunlar görülmüştür. Özellikle alkol bağımlığı olan kişilerde ihtiyaç ve eksiklik daha fazladır. Diabetlilerde idrarla atılımı artmıştır ve gastrointestinal hastalığı olanlarda emilim yetersizliği vardır.

  • Hangi Besinlerde Bulunur ?

Dana eti, balık, tavuk, yumurta ile fasulye, brokoli, tahıllar, karnıbahar, avakado gibi besinlerde bulunur. Ayrıca, B5 vitamini içeren takviye edici gıdalar yoluyla da alınabilmektedir.

B6 Vitamini (Piridoksin)

  • Piridoksin Yararları

Vücudumuz, yüzden fazla kimyasal tepkimede B6 vitaminine ihtiyaç duyar. Ayrıca B6 vitamini, sinir sisteminin düzenli bir şekilde çalışmasına katkı sağlar.

  • B6 Vitamini Eksikliği

Dudak kenarlarında yara, saç dökülmesi ve halsizlik gibi belirtiler B6 vitamini eksikliğinin göstergesi olabilir.

  • Hangi Besinlerde Bulunur ?

Balık ve sakatat B6 vitamini bakımından zengin gıdalardır. Patates gibi karbonhidrat içeren sebzeler ile turunçgiller dışındaki meyveler de B6 vitamini içermektedir. Gerek multivitamin-mineraller içeren gerekse de yalnızca B6 vitamininden oluşan takviye edici gıdalar da mevcuttur.

B7 Vitamini (Biotin)

  • Biotin Yararları

En çok bilinen B vitaminlerinden biridir. Biotin de diğer kompleks B vitaminleri gibi besinlerin enerjiye dönüştürülmesine yardımcı olur. Cilt, saç, tırnak, göz, karaciğer, sinir sistemi sağlığı için çok faydalıdır. Ayrıca kötü kolesterol ve kan şekerini düzenler. Embriyonik büyüme sürecinde hayati işlevleri olduğu için hamilelik sırasında alınması gereken başlıca vitamin desteklerinden biridir. Bu yüzden hamilelerin sıkça kullandığı takviyelerinden biridir. Biotin takviyeleri akne ve egzama tedavisinde etkilidir, saç kaybını önler, seboreik dermatit ve diyabet tedavisinde yardımcıdır.

  • Biotin Eksikliği

Sigara kullanımı, yetersiz beslenme ve diyabet vücuttaki biotin seviyesini düşürebilir. Biotin eksikliği ise saç kaybına, tırnak kırılmasına, ciltte döküntülere, yüksek kolesterole ve kalp sağlığı sorunlarına yol açabilir. Biotin eksikliğinde depresyon, yorgunluk, halüsinasyon, kol ve bacaklarda karıncalanma gibi belirtiler gözlenebilir

  • Hangi Besinlerde Bulunur ?

Yumurta sarısı, sakatatlar ve balık zengin biotin kaynaklarıdır. Biotin içeren takviye edici gıdalar da kullanılabilir.

B12 Vitamini (Kobalamin)

  • B12 Yararları

Beyin, sinir sistemi ve kan hücrelerinin sağlıklı olması için gereklidir. DNA oluşumuna da yardımcı olur. Yorgunluğa neden olan megaloblastik anemiyi önlemeye yardım eder. Ayrıca, hücre yaşlanmasının önüne geçer ve sinir hücrelerini onarır.

  • B12 Eksikliği

Vücutta yeteri kadar B12 olmadığı durumda, kan hücrelerinin üretimi yavaşlamakta, üretilen hücreler de kalitesiz ve güçsüz olmaktadır. Bu nedenle, B12 vitamininin yeterli miktarda temin edilmesi önemlidir. Nadir görülen eksikliği megaloblastik anemiye ve nöropatiye yol açar. Yorgunluk, halsizlik, dispne, parestezi, glossit, iştah ve kilo kaybı, impotans, psikiyatrik semptomlar ve ciddi anemiyle kendini belli eder. Sinir sisteminde geri dönüşümsüz bozukluklar yapabilir. Pernisiyöz anemisi olanlar en büyük risk grubudurlar. Gastrektomi sonrasında, koroziv ajanlara maruz kalımda gastrik mukoza zedelenirse de eksiklik olur.

  • B12 Hangi Besinlerde Bulunur ?

Ciğer ve midye en iyi B12 kaynaklarındandır. Bunun yanında, et, süt, yumurtada da B12 bulunmaktadır. Multivitaminlerin çoğunda da B12 bulunmaktadır. Ayrıca, yalnızca B12 içeren besin takviyeleri ve folik asit ile diğer B vitaminlerini içeren besin takviyeleri de bulunmaktadır.

Vücudumuzun İhtiyacı Vitaminler Nelerdir? Vitaminler Kilo Aldırır mı?

Vitamin Nedir?

Vitaminler, vücudumuzdaki birçok faaliyetin başlamasında ve sürdürülmesinde etkili olan, direncimizi artıran günlük olarak belirli miktarlarda ihtiyaç duyduğumuz maddelerdir

Vitaminler, doğal besin kaynaklarında bulunur ve hücre yenilenmesine ve enerji üretimine yardımcı olur. Ayrıca vitaminler, vücudun günlük olarak belirli miktarlarda ihtiyaç duyduğu, yeterli olmadığı durumlarda ise dışardan takviye olarak alınması gereken düzenleyici ve direnç attırıcı maddelerdir.

Kaç çeşit vitamin vardır? Hangi vitamin nelere faydalıdır ve ne için kullanılır?

Vitaminler, suda çözünenler ve yağda çözünenler olmak üzere 2 çeşittir. Suda çözünen vitaminler, vücut için gerekli olan miktarda tüketildikten sonra boşaltım sistemi yoluyla vücuttan atılır. Bu nedenle, vücuttan sık sık uzaklaştırılan bu tür vitaminlerin düzenli olarak alınması gerekmektedir. Yağda çözünen vitaminler ise, vücutta daha kolay depolanabilmektedir. Bu nedenle, suda çözünen vitaminlerin yağda çözünen vitaminlere göre daha sık tüketilmesi gerekmektedir.

Vitaminleri Nelerden Alırız ?

Vitaminler, doğal beslenme yoluyla alınabilmektedir. Sebze, meyve, hayvansal gıda gibi besinlerin herbirinde farklı bir vitamin türü bulunur. Ancak bazı durumlarda, vücudumuzun yeterli vitamini doğal yollardan yeterli miktarda alamayabilir. Bu  durumda takviye edici gıdalar da bu eksikliğimizi kapatmakta bize yardımcı olabilmektedir. Türk Gıda Kodeksi de takviye edici gıdalarda bulunabilecek vitaminleri belirlemiştir. Türk Gıda Kodeksi Takviye Edici Gıdalar Tebliği uyarınca, Takviye Edici Gıdalarda kullanılan vitaminler; A, B1, B2, B3, B5, B6, B12, C, D, E, K, Folik Asit ve Biotin’dir.

Vitaminler Kilo Aldırır Mı?

Multivitamin tabletler vücudunuzun ihtiyacı olan besin maddelerini almanızı sağlayan takviyelerdir. Metabolizmanızı etkileyeceğinden kilonuza etki edebilir. Metabolizmanızın çalışma hızı yakacağınız kalori miktarını belirler. İyi işleyen bir metabolizma kilo kontrolü için de çok önemlidir. Günlük tüketilen her şeyin iştah üzerinde etkili olabileceği de unutulmamalıdır. Örneğin B6 vitamini düşük seviyedeyse, bu durum beyindeki serotonin hormonunun düşük seviyede olmasıyla ilişkilendirilir ve iştahınızın artmasına yol açabilir.

Vücudumuzdaki kilo durumumuz yalnızca aldığımız takviye edici gıdalara değil, hayat tarzımızdan uyku düzenimize, iç organlarımızın çalışma durumundan yediğimiz yemeklere ve saatlerine birçok şeye öre değişir. Bu nedenle multivitamin takviyelerinin kilo aldırdığı için suçlamak yanlış olacaktır. Diğer taraftan birçok diyetisyen, kilo vermek isteyen danışanlarına içeriği iyi hazırlanmış multivitamin takviyeleri tavsiye edebilmektedir. Ayrıca biliyoruz ki vücuttaki vitamin eksikliği vücudun çalışma düzenini bozduğundan kilo almayı ya da vermeyi zorlaştırabilir. Yani multivitaminlerin herkes için aynı etkiyi gösterip herkese kilo aldırdığını ya da herkese kilo verdirdiğini söylemek doğru değildir.

British Journal of Nutrition’da yayımlanan bir makaleye göre multivitaminler erkeklerde kilo kontrolünü sağlayabileceğini kanıtlamıştır. Bu çalışmaya göre, diyet yapan ve vitamin takviyesi kullanan kadınlarda multivitamin ve mineral takviyesi alan kadınların, almayanlara göre daha az açlık hissettiklerini kanıtlanmıştır. Ayrıca araştırmaya göre vitamin ve mineraller yemek yeme düzenimizi kontrol eden insülin, leptin ve kortizol gibi açlık hormonlarının sentezinden de sorumludur.

Evde Yapılabilecek Spor Hareketleri İle Basit Ama Etkili Egzersiz

Dünyanın her yerini saran salgın ve alışkanlıklarımızı değiştiren pandeminin etkisiyle hayatımızda birçok yenilik yaşadık. Özellikle yasak ve kısıtlamaların arttığı bu dönemde zorunlu haller olmadıkça kalabalığa girmemek, dışarı çıkmamak önemli. Bağışıklık sistemini korumak ve güçlendirmek için çalışırken bir yandan da vücut direncimizi korumak için hareketliliği de arttırmalıyız. Yeni kısıtlama kararlarıyla birlikte spor salonları da kapandı.

Peki spor salonları kapansa da, dışarı çıkamasan da evde hareketsiz kalmayıp ekipmansız da olsa egzersiz yapmanın mümkün olduğunu söylesek? Evde kalmaya devam ederken formunu basit egzersizlerle koruyabilirsin. Bu basit egzersizler temelde kişinin kendi vücut ağırlığından faydalanarak yapılabilen hareketlerden oluşuyor. Bu yüzden ekipman kullanmaya gerek kalmıyor, sadece bir mat kullanarak evde yapılabilecek basit egzersizler; yağ yağmak, kasları şekillendirmek ve zindeliği artırmak için birebir.

Peki evde yapılan egzersizlerde nasıl bir yol izlenmeli? Senin için listelediğimiz bu temel hareketleri dairesel olarak yapmalısın. Ayrıca her egzersiz belirli sayılarda tekrarlanmalı ve hareketlerin tümü, dinlenmeden tam bir set halinde yapılmalı. Set bittiğinde 2 dakikalık bir molanın ardından bütün set 2 ya da 3 defa daha tekrarlanmalı.

1. Squat

Ayaklarınızı omuz genişliğinden biraz daha uzun açın ve mümkün olduğunca dik durun. Kollarınızı vücudunuzun nünde, omuz hizasında ve düz bir şekilde tutun. Bu şekilde kollarınız yere paralel durmuş olur. Hareketin tamamında belinizin hafif bükülmüş, üst gövdenizin ise mümkün olduğunca dik olması önemli. Pozisyon aldıktan sonra karın kaslarınızdan destek alarak kalçalarınızı geriye doğru itin ve dizlerinizi bükerek vücudunuzu olabildiğince aşağı indirin. Bu pozisyonda biraz durduktan sonra başlangıç konumuna geri dönün. Bu hareketi her sette 15 ile 20 tekrar arasında yapmalısınız.

2. Eğimli Şınav

Önünüze bir kutu, sehpa ya da sandalye gibi bir yükselti alarak şınav pozisyonuna geçin. Ellerinizi önünüze aldığınız yükseltinin üzerine koyun. Ellerinizin durduğu yüzey, yerden ne kadar yüksek olursa egzersiz o kadar kolay olur. Bu konumda vücudunuz ayak bileklerinizden başınıza kadar düz bir çizgi oluşturmalı. Üst kolalrınız, dirseklerinizin altına gelene kadar vücudunuzu indirmelisiniz. Bu esnada vücudunuzun hiçbir yeri bükülmemelidir. Bu pozisyonda biraz durun ve olabildiğince hızlı bir şekilde başlangıç konumuna geri dönün. Bu hareketi her sette 12 ile 15 tekrar arasında yapmalısınız.

3. Kalça Kaldırma

En çok yağ toplayan bölgelerden biri olan kalçanıız hareket ettirmek etkisini en hızlı göreceğiniz egzersizlerden biridir. Dizleriniz bükülü ve ayaklarınız zemine paralel olacak şekilde sırt üstü yatın. Kollarınız 45 derecelik bir açıyla yanınızda durmalı. Bu pozisyonayken karnınızı mümkün olduğunca içeri çekerek normal şekilde nefes almaya devam etmelisiniz. Ardından kalçalarınızı sıkı tutarak yerden kaldırmaya çalışın. Vücudunuz omuzlarınızdan dizlerinize kadar düz bir çizgi oluşturmalı. Kalçalarınızı sıkmaya devam edip 5 saniye bu pozisyonda durun ve sonra gövdenizi başlangıç pozisyonuna döndürün. Bu hareketi her sette 10 tekrar yapmalısınız.

4. Yan Plank

sağ tarafınız üzerinde düzleriniz düz olacak şekilde mata uzanın. Vücudunuzun üst kısmını sağ omzunuzun altında duram sağ dirseğiniz ve sağ ön kolunuzla destekleyin. Sol eliniz sol kalçanızın üzerinde olmalı. Şimdi karnınızı içeri çekin ve normal şekilde nefes alırken bu şekilde tutun. Sonra vücudunuz omuzlarınızdan ayak bileklerinize kadar düz bir çizgi oluşturana kadar kalçalarınızı kaldırın. Bu pozisyonu 30 saniye boyunca koruyun. Ardından aynı hareketi sol tarafınız için tekrar edin.

5. Y-T-I Rise Hareketleri

Y-T-I Rise hareketi, birbirine çok benzeyen 3 hareketten oluşur. Herbir rise 8-12 tekrar olacak şekilde durmadan yapılmalıdır.

– Y Raise

Kollarınızı vücudunuza 30 derecelik bir açı oluşturacak şekilde dümdüz yere uzatın. Bu konumda vücudunuzla bir Y harfi oluşturmuş olursunuz. Avuç içleriniz birbirine dönük iken kollarınızı kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın.

– T Raise

Bu hareket de Y-Raise’e çok benzer. Bunda da vücudunuz T harfine benzeyecek şekilde durmalısınız. Kollarınız, başprmaklar yukarı bakacak şekilde vücudunuza dik açıyla durmalı. Vücudunuzu bu şekilde T harfine benzettikten sonra kollarınızı mümkün olduğunca yukarı kaldırmalısınız.

– I Raise

Sıra geldi vücudunuzla yapabileceğiniz en kolay harfe! 🙂 Kollarınızı, ayak parmak uçlarına kadar düz bir çizgi oluşturacak şekilde dümdüz öne uzatın. Ve son defa; kollarınızı olabildiğinde yükseğe kaldırın.

Bu hareketleri düzenli olarak yaptığınızda evde geçirdiğiniz zamanları sporla desteklemiş olursunuz. Unutmamak gerekir ki böyle bir küresel salgın karşısında bağışıklık desteği, enerji takviyesi ve probiyotik kullanımı da çok önemlidir.

Kollajen Nedir? Kolajen Ne İçin Kullanılır, Ne İşe Yarar, Nelerde Bulunur?

Kollajen nedir?

Kolajen kemiklerde, kaslarda, ciltte ve tendonlarda yer alan, insan vücudunda en fazla bulunan protein türüdür. Kolajen, bağ ve bağ dokularını oluşturarak cildi toksinlerden ve zararlı etkilerden koruyan bir bariyer görevindedir. Aynı zamanda kolajeni, vücudu bir arada tutan bir yapıştırıcıya benzetebiliriz. Zaten kelimenin aslı da Yunanca “yapıştırıcı” anlamına gelen kólla kökünden gelir. Collagen, vücutta sentezlenebildiği gibi sentetik olarak dış kaynaklardan da alınabilir. İnsan vücudundaki kolajenler güçlü ve esnektir. Hatta bazı kolajen fibril türleri çelikten daha güçlüdür. Kollajenin temel yapı taşı fibroblast denen bağ dokusu hücreleridir. Bu anlamda tırnak ve saçların temel bileşeni olduğu için cilt sağlığı için çok önemlidir.

En az 16 kolajen türünün varlığından söz edilebilse de bunların çoğu Tip-1, Tip-2 ve Tip-3’e aittir. Herbir kolajen türünün farklı yapı ve işlevi vardır.

Son yıllarda kolajenleri daha çok duyar olduk. Özellikle şampuanlarda, vücut losyonlarında ve besin takviyesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Peki bunca popüler olan kolajen, aslında nedir ne için kullanılır ve kullanılmalı mıdır? İşte sizin için kolajen ile ilgili gerçek bilgiler…

Kolajen Ne İşe Yarar?

Kolajenlerin vücuttaki temel görevi cilde güç, esneklik ve sağlamlık vererek cilt yapısını oluşturan bir ağ oluşturmaktır. Kolajeni bir yapıştırıcı gibi düşünebiliriz demiştik. Bu anlamda bakarsak kolajen olmadan vücudumuzu çeşitli parçalarının bir arada duramayacağını düşünebiliriz. Kemik ve kasları bir arada tutarak organlarımızı koruyan kolajen, cilt elastikiyetini de artırır. Aynı zamanda kolajenin birçok takviye ve cilt bakım ürününde bulunmasının temel sebebi kolajenin ölü deri hücrelerinin yenilenmesinde ve yenilenmesinde oynadığı roldür.

Kolajen, tırnakları güçlendirir ve saç dökülmesini önler. Diş sağlığı açısından da son derece faydalı olan kolajen, diş eti çekilmesine, diş eti kanamalarına karşı vücudu destekler.  

Kolajen takviyesini gerekli kılan en önemli özelliklerden biri ise kolajen üretiminin yaş ilerledikçe azalmasıdır. Yaşlandıkça kolajen üretimi azaldığı için derinin yapısal bütünlüğü bozulmaya başlar ve kırışıklıklar oluşur. Vücuttaki kolajen üretiminin azalmasıyla dışardan takviye edilmezse ciltteki kolajen miktarı azalacağı için cilt yumuşaklığını, elastikiyetini ve sıkılığını kaybeder.

Bazı Kolajen Türleri

  • Tip 1: Tüm kolajen çeşitleri arasında insan vücudunda en fazla miktarda bulunanıdır. Cilde gerginlik ve elastikiyete verir, kemikleri destekler ve dokuları bir arada tutar.
  • Tip2: Bağ dokularda kıkırdak yapımına katkıda bulunarak, eklem sağlığımızı gözetir.
  • Tip3: Kalp kan damarlarını ve kan dokusunu oluşturma, cilde esneklik ve sıkılık kazandırma gibi pek çok görevi vardır.
  • Tip4: Sindirim ve solunum organlarımızın yüzeylerini oluşturan tip 4 kolajen, kas, yağ ve organları çevreleyen bazal laminanın oluşumunda önemli bir rol oynar.
  • Tip5: Plasentadaki doku ve hücre yüzeyinin oluşumundan sorumludur. Hamilelikte rahim içerisinde bebeğe oksijen ve besin sağlamak için gelişen organın yüzeyini yapar. Aynı zamanda atıkları da temizler.
  • Tip10: Eklem kıkırdaklarının yanısıra yeni kemiklerin oluşumunda da görev alır. Kemik kırıklarını iyileştirir ve sinovyal eklemleri onarır.

Kolajen hangi besinlerde bulunur?

Kolajen hayvansal gıdaların bağ dokularında bulunur. Kemik suları en zengin kolajen kaynaklardır. Yine diğer hayvansal gıdalar da kolajen içerir: kırmızı et, balık, tavuk eti, süt ürünleri ve yumurta… Hayvansal gıdalar yalnızca vücuda direkt kolajen takviyesi yapmakla kalmaz aynı zamanda içeriğindeki besinler ile vücutta kolajen üretilmesini de kolaylaştırır.

Kolajen Eksikliği Nasıl Anlaşılır? Kolajen Eksikliğinin Sebepleri Nelerdir?

Vücutta kolajen yakıcı bazı davranışlardan kaçınmak gerekir:

  • Çok fazla şeker ve rafine karbonhidrat tüketmek: Şeker kolajenin kendini onarma yeteneğini zedeler. Şeker ve karbonhidrat tüketimini en aza indirmelisiniz.
  • Çok fazla güneş ışığı almak: Güneş ışığındaki ultraviyole ışınlar (UV), kolajen üretimini azaltabilir. Sık sık ve aşırı güneş ışığına maruz kalmaktan kaçınmalısınız.
  • Sigara içmek: Sigara kolajen üretimini azaltır ve yara iyileşmesini geciktirerek kırışıklıklara neden olabilir.

Kolajen eksikliği belirtileri

  • Tırnakların ve saçın sağlıksız olması, kolay kırılması
  • Ciltte erken yaşta kırışıklık oluşmaya başlaması
  • Yorgunluk ve kas güçsüzlüğü
  • Eklem ağrıları

Bununla birlikte bu belirtiler varsa mutlaka kolajen eksikliği vardır demek doğru değildir. Bu belirtilerin bir veya birkaçı uzun süreli yaşanırsa doktora başvurmakta fayda vardır.

Ailece Hareketli Kalın

Gün içinde herkesin egzersiz yapması, hareketli kalması gerekse de günlük gerekli egzersiz miktarı yada egzersiz tipi kişiden kişiye değişir. Ancak her aile için gerekli asgari hareketlilikten bahsetmek mümkün. İşte her ailenin ihtiyacı olan günlük egzersiz için bilgiler…

Çocuklar spor yapmalı mı? Çocuğuma ne kadar spor yaptırmalıyım?

Bir çocuğun sağlıklı olması ve sağlıklı halin devamı için sürekli hareket halinde olması gerekir. Özellikle pandemi koşullarında salgın ile savaşıyorken, evlerimize kapanmışken bunu korumak daha da zorlaşmış olsa da dikkat edilmesi gereken bir husustur. Çocukların kalp kaslarının güçlenmesi, kemiklerinin sağlamlaşması ve güçlenmesi için günlük harcanması gereken süre minimum 1 saattir. 1 saat size uzun gelmesin. Evdeyken de bu hareketliliği ailecek oynanacak oyunlarla, hatta hareketli bir müzikte hep birlikte dans ederek bile sağlayabilirsiniz.

#EvdeSpor adıyla başlatılan evde hareketlilik seferberliğinin çocuklar için hazırladığı videolar da çocuğunuzun eğlenirken spor yapmasına yardımcı olacaktır.

Yetişkinlerin günlük egzersiz ihtiyacı; Anne babalar ne kadar spor ve egzersiz yapmalı?

Yetişkin bir insanın egzersize günlük olarak ayırması gereken süre yarım saattir. Spor salonunda yarım saat geçirmek ideal bir seçenek olabilir fakat bu mümkün değilse aynı hareketliliği evde yada dışarda sağlayabilirsiniz. En basit ama en etkili egzersizlerden biri her zaman yürümek olmuştur! Günde 1 saat yürüyüş yapmak kilo vermenize yardımcı olur. Ayrıca günde 1 saat yürümek metabolizmanızı hızlandırmak ve sağlıklı bir vücuda kavuşmak için de çok önemlidir.

DİKKAT

Sağlık durumuz ile ilgili şüpheleriniz varsa, devamlı kullandığınız bir ilaç varsa, kronik hastalığınız varsa aktif bir fiziksel çalışmaya başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

Karmaşık ve Sıkıcı Olmayan Sağlıklı Beslenme

Çoğu insan için sağlıklı beslenme ve doğru düzenlenmiş bir diyet listesi istediği şeyi yiyememek, tatsız şeyler yemekle eş anlamlı. Oysa sağlıklı beslenirken monoton ve sıkıcı olmamak mümkün. Zaman zaman diyet ile karıştırılan sağlıklı beslenmeyi anlamak için diyetin ne olduğuna bakmak gerekir. Peki, diyet nedir? Zayıflamak mı sağlıklı beslenmek mi işte cevabı…

Sözlükte “vücudun ihtiyaç duyduğu tüm besinleri almasını amaçlayan beslenme programı” olarak tanımlanan diyet, aslında kişiye özel olmalıdır. Diyetin doğru ve sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için diyetisyeninizin sizinle ilgili pek çok faktörü dikkate alan bir analiz yapması gerekir: bazı kronik rahatsızlıklara olan eğiliminiz, kan değerleriniz, günlük beslenme modeliniz… Yine de bazı genel kuralları uygulayarak sağlıklı beslenmek ve sağlıklı beslenirken sıkıcı olmayan bir diyet uygulayabilirsiniz. İşte sizin için öneriler:

  1. Her gün aynı şeyleri yemek zorunda değilsiniz!
    • Sağlıklı ve doğru bir diyetin ilk şartı besin çeşitliliğidir. Vücudumuzun proteine, şekere, yağa, vitamine ve diğer mikro elementlere ihtiyacı var. Her gün aynı şeyleri yemek vücuda ihtiyaç duyduğu çeşitliliği sağlayamaz. Bu anlamda her gün sebze yemek de her gün cips yemek de zararlıdır.
  2. Aç gözlü olmayın!
    • Acıkmadan yemek yemeyin. Özellikle sağlıksız atıştırmalıklar aklımızı çelebilir. Ama sağlıklı beslenmede esas prensip sık sık az az yemektir. Günlük ideal öğün sayısı 4 ya da 5’tir. Öğün sayınız metabolizmanızı hızlandırır, vücudunuz için faydalıdır.
  3. Yemek yerken acele etmeyin!
    • Hızlı hızlı yemeyin. Vücudumuza yediklerimizi sindirmek için zaman vermeliyiz. Yavaş yavaş yiyerek yiyeceklerin tadına varabilirsiniz. Özellikle hızlı bir hayat yaşıyorsanız bu sizin için daha olumsuz bir durumdur. Unutmayın; ülsere giden yol, stresli ve hızlı bir hayat ile başlar .
  4. Daime sebze ve meyve
    • Sebze ve meyveler anti-oksidan özellikli vitamin depolarıdır. Her meyve ve sebzenin vücutta başka bir görevi vardır ve belli eksikleri giderir. Ayrıca meyveler, vücudu hastalıklara karşı korur ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
  5. Tuz?
    • Hiç olmamalı! Tuzdan tamamen vazgeçemiyorsanız en azından mümkün olduğunca azaltın. Tuz tüketimi tansiyonu yükseltir ve kalsiyum emilimini zorlaştırır. Bu, vücudunuza aldığınız protein, vitamin ve minerallerin vücut içi için kullanılmasını zorlaştırır.
  6. Şeker?
    • Hiç olmamalı! Şeker vücuda ve dişlere zarar verir ve aşırı kalori içerir. Yine de bütün tatlılara veda etmeyeceğinizi unutmayın. Doğal şeker deposu meyveler ve sağlıklı yiyecekler ile tatlı ihtiyacınızı sağlıklı yolla karşılayabilirsiniz.
  7. Yağ?
    • Yağ kullanımı en aza inmeli! Yeterli miktarda yağ vücut için enerji kaynağıdır. Özellikle doymuş yağın aşırı tüketimi dolaşım sistemi bozukluklarına ve obeziteye sebep olur. O nedenle yağsız ve buharda pişmiş yemekleri tercih etmekte fayda var.
  8. Suni besinlerden uzak durun!
    • Biliyoruz, bu dönemde doğal besin bulmak çok zor ama imkansız değil. Doğal üretimi önceleyen küçük girişimleri destekleyebilirsiniz. Birçok işlemden geçmiş, yapaylaşmış gıdalar aşırı şeker, tuz, yağ ve zararlı katkı maddeleri ve koruyucular içerir. Bu tür gıdalardan uzak durun.
  9. Kahve mi çay mı?
    • Üzgünüz, hiçbiri! Kahve ve çay, vücudun magnezyum emilimin zorlaştırır. Kalpte anormallikler ve organizmanın zayıf düşmesi gibi durumlarla karşılaşılabilir.
  10. Peki alkol?
    • Kesinlikle alkolden uzak durulmalı! Aşırı alkol tüketimi karaciğer ve pankreası zayıflatarak magnezyum emilimini zorlaştırır.

Bu 10 kural, sağlıklı bir beslenmeye geçiş için ilk adım sadece. Bu beslenme metodunu lezzetli yiyecekler ile zenginleştirebilirsiniz. Sağlıklı atıştırmalık tarifleri için Pharmaland Blog‘u takip edebilirsiniz. Çok yakında daha fazla sağlıklı tarif sizlerle!

Su İçmek Zayıflatır mı? Su Diyeti Nedir?

Su İçerek Nasıl Kilo Verilir? 1 haftada 7 kilo zayıflatan su diyeti nedir?

Sıra dışı diyetlerden biri de su diyeti adı verilen bir beslenme yöntemi.

Uzmanlar, sağlıklı bir beden ve yaşam için vücudun susuz kalmaması gerektiğini önemle vurguluyor ve günlük en az 2,5 – 3 litre su içilmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Gençliğinde susuz bırakılan bir beden, özellikle ilerleyen yaşlarda çok ciddi sağlık problemleri ile karşılaşabilir. Bu sağlık sorunlarının başında elbette böbreklerde yaşanan sorunlar geliyor.

Bütün bunlarla beraber, su içmek yalnızca sağlık için değil kilo vermek için de büyük önem taşıyor. Vücudu temizleyerek zararlı toksinleri vücut dışına atmayı sağlayan su, en temel günlük ihtiyaçlarımızdan biri. Bununla birlikte metabolizmanın hızlı çalışmasına ve kan basıncının dengelenmesine yardımcı olarak teknik anlamda da kilo vermeyi kolaylaştırır. Su diyeti ile zayıflama hızı ciddi şekilde artar.

Su Diyeti Nedir?

Su diyeti, gün içinde bol miktarda su ve sıvı dışında herhangi bir gıda alınmamasına dayanıyor. Henüz bir teori olarak bakılan bu beslenme türünün temelinde şu önerme yatıyor: Soğuk su içildiğinde suyun sıcaklığının vücut sıcaklığına denk getirilmesi için vücut ekstra kalori yakar. Bu da, kilo verilmesini hızlandırır ve daha kolay hale getirir. Günlük hayatta ihmal edilen su tüketimini geride bırakmaya ve yeterli miktarda su alınmasına yardımcı olan bu diyetle birlikte, böbrekler daha fazla çalışır ve vücuttan toksinlerin atılmasına olanak tanınır. Ayrıca eklemleri ve omurgayı korumaya yardımcı olan su, kan basıncını dengeleyerek vücut sıcaklığının ayarlanmasına da fayda sağlar.

Su diyeti, hem sağlığını korumak hem de kilo vermek isteyen kişilerin deneyebileceği diyetler arasında en göze çarpanlardan biri. Bu diyetle 1 haftada 7 kilo vermek mümkündür.

Su Diyeti Nasıl Yapılır?

Vücutta detoks etkisi yaratan ve kalori yakımını hızlandıran su diyeti, günlük en az 2 litre su veya sıvı tüketimine dayanır. Tokluk hissi veren suyun yanı sıra, kan basıncının düşmemesi ve gerekli besin ögelerinin alınması için tüketilen diğer sıvılara ve sıvı içeriği yoğun yiyeceklere de dikkat edilmesi gerekiyor. Sağlık uzmanları, diyetin yalnızca su tüketilerek uygulanmasının son derece zararlı olduğu konusunda uyarıda bulunarak bol sıvı tüketiminin yanında sıvı içeriği ve besin değerleri yüksek gıdaların öğünlere eklenmesini tavsiye ediyor.

Aslında su diyetinin temelinde sağlıklı yaşama dair tüyolar bulabilmek mümkün. Örneğin kısa süreli uygulanan su diyetinde sabahları uyandıktan sonra içilecek olan bir bardak limonlu ılık su güne enerjik başlamak ve metabolizmayı çalıştırmak için fayda sağlıyor. Limon, içerdiği C vitamini sayesinde hücreleri serbest radikallerden koruyarak, kalp ve damar hastalıklarını önlüyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca içeriğinde bulunan polifenol antioksidanları yardımıyla kilo almayı yavaşlatıyor, azaltıyor ve vücutta leptin hormonunun üretimini dengeleyerek açlık hissini baskılıyor. Diğer öğünlerde ise vücudun ihtiyaç duyduğu besin maddelerinden uzak kalmaması için alınan gıdalara önem vermek gerekiyor. Su ve lif içeriği yüksek olan taze meyvelerin kesinlikle bu diyette yer alması gerekiyor.

Su Diyeti Beslenme Yemek Listesi

Kahvaltı:

  • 1 bardak taze portakal suyu / 2 bardak elma suyu
  • 6 adet çilek ve yulaf ezmesi (Çilek yerine mevsimine göre sulu bir meyve tercih edilebilir.)

Ara öğün:

  • Taze zencefil ve kurutulmuş papatya ile demlenmiş bir bardak ılık bitki çayı. Çayın içine taze zerdeçal parçaları da ekleyebilirsiniz. / 1 bardak papatya suyu

Öğle:

  • 2 bardak su
  • 2 kase sebze çorbası
  • Akdeniz salatası

Ara öğün-1:

  • 3 adet ceviz
  • Yeşil çay

Ara öğün-2:

  • 2 dilim taze ananas
  • 1 elma

Ara öğün-3:

  • Yağsız peynir ile yapılmış yeşil salata
  • 1 bardak su

Akşam:

  • 2 bardak su
  • 2 kâse sebze çorbası
  • 1 porsiyon haşlanmış sebze
  • 1 kase ev yapımı yoğurt

Ara öğün-4:

  • 15 adet üzüm
  • 1 adet şeftali
  • 1 bardak su

Unutmamak gerekir ki her şeyden önce sağlıklı ve dirençli bir bünyeye sahip olmak için hem vücudumuza hem de beslenmemize dikkat etmeliyiz. Beslenme düzeninde yaşanacak değişiklikler, bağırsak florasında değişiklik yaratabilir. Bağırsak florasının bozulması ise serotonin hormonunun salgılanmasını azaltarak mutsuz ve halsiz hissetmemize yol açar. Günde yeterli miktarda su içerek ya da belli aralıklarla su diyeti uygulayarak bu dengeyi koruyabilmek mümkün. Unutmayın; Mutluluk Bağırsaklarda Başlıyor!

Omega 3 Nedir? Ne İçin Kullanılır?

Omega 3 nedir ne işe yarar?

Omega-3, vücut için gerekli olan fakat vücutta üretilemeyen ve mutlaka dışarıdan alınması gereken önemli bir yağ asididir. Bu yağ asitleri metabolizma için gerekli olduğu halde vücutta sentezlenemezler ve gıdalarla alınmaları gerekir. Bu nedenle esansiyel yağ asitleri olarak adlandırılırlar. Omega-3 ailesine ait pek çok yağ asidi vardır. Bunlardan ALA (alfa-linolenik asit), DHA (dokosahekssaenoik asit) ve EPA (eikosapentaenoik asit) en önemli olanlarıdır. ALA çoğunlukla bitkisel gıdalarda, EPA ve DHA ise yağlı balıklar, balık yağları ve krill yağlarında bulunur.

Depolanamadıkları için düzenli tüketilmeleri, sağlık için çok önemlidir. Sinir sistemi gelişimi, kalp-damar sistemi ve bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri vardır.

Ülkemizde yeterli balık tüketimimi olmadığı için Omega-3 eksikliğinin dışarıdan alınan takviyelerle giderilmesi gerektiği uzmanlarca söylenmektedir. Omega-3, gençler, çocuklar ve tüm yaş gruplarında öneriliyor. 

Somon, sardalya, ton balığı, uskumru, ringa, morina gibi yağlı deniz balıkları ile lahana, ıspanak, semizotu, soya fasulyesi, ceviz, chia tohumu, keten tohumu, kenevir tohumu gibi bitkisel gıdalar omega-3 yönünden zengindir.

Omega 3’ün Faydaları

  • DHA normal beyin fonksiyonlarının korunmasına katkıda bulunur.
  • DHA normal görme yetisinin korunmasına katkıda bulunur.
  • EPA ve DHA kalbin normal fonksiyonuna katkıda bulunur.
  • Dokosahekzaenoik asit (DHA)’in anne tarafından alınması fetusun ve emzirilen bebeklerin normal beyin gelişimine katkıda bulunur
  • Dokosahekzaenoik asit (DHA)’in anne tarafından alınması fetusun ve emrizirilen bebeklerin normal göz gelişimine katkıda bulunur.
  • Normal kan trigliserit seviyesinin korunmasına katkıda bulunur.
  • Kalp damar hastalığı risklerini azaltır
  • Vücut direncini artırır: Omega 3’ün d vitaminiyle birlikte kullanılması halinde bağışıklığı güçlendirdiği ve antiviral özellik gösterdiği uzmanlarca söylenmektedir.
  • Kansere karşı koruyucu: Omega-3’ün kalp sağlığının yanı sıra kansere karşı koruma sağladığı, kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olduğu, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve beyin, retina, sperm, cilt hücrelerini güçlendirdiği de belirtiliyor.

Omega 3 takviyesi nasıl seçilir?

Propolis Kullanılmalı mı?

Bugünlerde adını sıkça duyduğumuz bağışıklık destekleyici takviyelerden biri de propolis. Peki nedir bu propolis? Gerçekten faydalı mıdır? Kullanmalı mıyız? İşte propolis ile ilgili bilgiler…

Propolis nedir?

Propolis arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladıkları çok güçlü antioksidan ve antimikrobiyal etkilere sahip tamamen doğal bir arı ürünüdür. Antioksidan ve antimikrobiyal özelliği bulunan propolisi arılar, bacillus larvae gibi bakteri ve mantar enfeksiyonlarına karşı kovanlarını korumak, peteklerin hijyenini sağlamak, diğer böcek ve hayvanların kovana girişini engellemek için kullanır. Ayrıca kovan içinde yer alan bal peteklerini güçlendirmek ve çatlakları onarmak için de kullanılan propolis sayesinde arılar, kovana koruyucu bir kanaldan girip çıkarlar. Böylece hem kovanın hem de kendilerinin hijyeni sağlanmış olur. Yunanca’da giriş ve savunma anlamına gelen “pro” ve şehir anlamına gelen “polis” kelimelerinin birleşiminden oluşan propolis, arıların kovanlarının güvenliğini ve hijyenini sağlamak için ürettiği bir tür reçinedir.

Propolisin Faydaları

%50 oranında reçine, %30 bal mumu, %10 esansiyel ve aromatik yağlar, %5 polen ve %5 mineral madde ve organik kalıntılarda oluşan propolisin, insan sağlığı üzerinde pek çok olumlu etkisi bulunduğu saptanmıştır. Propolis, faydaları bakımından oldukça zengin bir üründür. Antibakteriyel, antiviral, antifungal ve antienflamatuar içeriğinin yanı sıra pek çok farklı rahatsızlık için de önleyici ve tedavi edici özelliği bulunduğu bilinir.

  • Propolis virüs ve bakterileri yok ederek vücudun hastalıklarla savaşmasına yardımcı olur.
  • Propolis düzenli tüketildiğinde bağışıklığı güçlendirerek hastalanma sıklığının azalmasına yardımcı olur. Buna bağlı olarak antibiyotik kullanımını da azaltır.
  • Propolisin solunum sistemi rahatsızlıklarında, ağızda çıkan yaralar, aftlar, uçuklarda, mide bağırsak rahatsızlıklarında kullanım alanının bulunduğu ve kansere karşı etkilerinin olduğu yapılan bilimsel çalışmalar ile kanıtlanmıştır.
  • Yapılan bilimsel çalışmalarda propolisin vücutta sağlıklı ve canlı hücre sayısını arttırdığı da kanıtlanmıştır.

Nasıl kullanılır?

Arıların, ağaç ve bitkilerden topladığı maddeleri, kendi salgılarıyla biyokimyasal etkileşime sokmaları sonucu oluşturduğu propolisin, insan sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu bilinir. Özellikle bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, ağız ve boğazda var olan rahatsızlıkların giderilmesinde etkili olduğu düşünülen propolis, suda çözünür damla, tablet, kapsül, krem, sprey, şurup ve toz formlarında bulunur. Formlarının çeşitliliği nedeniyle genel olarak propolis kullanımının oral ya da cilt üzerine sürülerek yapıldığı söylenebilir.

  • Damla ürününden yetişkinler için günde 20 damla, çocuklar için günde 10 damla
  • Suda çözünür olanı su, süt, meyve suyu, çay, kahve vb. içeceklerinize damlatarak tüketebilirsiniz.
  • Suda çözünmeyen propolisi de bal, yoğurt, ekmek, pekmez vb. gıdalara damlatarak tüketebilirsiniz.
  • Propolisli ballı karışım ürünleri de günde 1 tatlı kaşığı doğrudan veya ılık süt, yoğurt gibi gıdalara karıştırılarak tüketilebilir.

Önemli Notlar

Propolis kovandan çıktığı ham haliyle tüketilebilir özellikte değildir. Kovanda balmumu ile karışık halde, oldukça sert bir üründür. Bu haliyle vücudumuz propolisi yalnızca %2 oranında sindirebilmektedir. Dolayısıyla propolisin biyoyararlılığını arttırmak ve insan tüketimine uygun hale getirmek gereklidir.

İşlenmemiş propolis, sindirilmesi güç, bal mumu benzeri bir maddeyle karışık hâldedir. Doğada bulunan propolisin yaklaşık yarısını oluşturan bal mumu benzeri maddenin, reçine benzeri besleyici kısmından ayrıştırılması önemlidir. Bu işlem, propolisin bitki ve larva kalıntılarından da ayrışmasını sağlar. Bu yüzden doğadan kazınarak toplanan işlenmemiş ürünlerin tüketilmesi önerilmez.

Metabolizmayı Hızlandırmanın En Kolay ve Etkili Yolları

Metabolizma Nedir?

Metabolizma hızı, kilo almanın veya vermenin en önemli etkenlerinden biridir. Eğer metabolizmanız yavaş çalışırsa kilo almaya başlayabilir ve kendinizi halsiz hissedebilirsiniz.

Günlük hayatta sıklıkla duyduğumuz metabolizma, esasen vücudun temel fonksiyonlarını devam ettirebilmek için bir günde ihtiyaç duyulan minimum enerji miktarına verilen isimdir. Dinlenme sırasında vücudun kalori harcama hızına bakılarak ölçülür ve kişiden kişiye değişiklik gösterir. Yemek yeme, uyuma, temizlenme ve benzeri faaliyetler sırasında vücut devamlı kalori yakar. Vücuttaki kas oranı ne kadar fazlaysa metabolizma o kadar iyi çalışır. Tembel ve hareketi sevmeyen, kastan ziyade yağ fazlalığı olanlarda ise metabolizma hızı daha düşüktür. Çocuklarda, çalışanlarda, erkeklerde, soğukta ve protein ağırlıklı beslenenlerde metabolizma hızı daha yüksektir. Eğer metabolizmanızın yavaş çalıştığını düşünüyorsanız önce bu konuda deneyimli bir uzman doktora danışmalısınız.

Metabolizma hızı, kilo almanın veya vermenin en önemli etkenlerinden biridir. Eğer metabolizmanız yavaş çalışırsa kilo almaya başlayabilir ve kendinizi halsiz hissedebilirsiniz. Metabolizmanızın hızlı çalışması durumunda ise kilo almanız giderek zorlaşabilir ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Doğru yiyecekleri doğru miktarda tüketmek, metabolizmayı hızlandırmanın en kolay ve etkili yollarından biri.

Özellikle fazla hareket etme imkânı olmayan kişilerde metabolizma da yavaşlıyor. Bu durumda kilo artışı ve bölgesel yağlanmalar kaçınılmaz oluyor. Yaşam tarzında yapılacak bazı ufak değişiklerle kışın yavaşlayan metabolizmanın canlandırılması ve ideal kiloya ulaşıp sağlıklı kalmak mümkün olabilir.

Peki metabolizmayı hızlandırmanın doğal bir yolu var mı? İşte bazı özellikleri ile metabolizmayı hızlandıran yiyecekler:

Metabolizmayı Hızlandıran Yiyecekler

  • Brokoli: Lif, vitamin, mineral, protein yüklü bir gıdadır. Aynı zamanda çeşitli kanser türleri ile savaşan besin maddelerini içerir. Kan şekeri seviyesini düşürmeye ve anormal metabolizmanın iyileşmesine yardımcı olur.
  • Mercimek: Lif, mineraller ve vitaminlerle yüklü bir gıdadır. Protein ve lif tok tutar, sindirimi hızlandırır ve toksinleri kolondan temizler. Böylece metabolizma hızlanmaya başlar. Ayrıca mercimek ; şişmanlık, diyabet, kalp-damar hastalıkları ve çeşitli kanserlerden korunmanızı da sağlar.
  • Tarçın : Doğal bir kilo verme baharatı olan tarçın, metabolik hızı artırır. Bunun yanı sıra insülin duyarlılığını da artırmaya yardımcı olur ve kan basıncını düşürür. Tarçını çayınızda, çorbanızda ve salatalarınızda kullanarak metabolizmanızı hızlandırabilirsiniz.
  • Kereviz: Kalorisi yüksek bir gıda olarak bilinir. Sindirmesi zor bir besindir, sindirmek için daha fazla kalori yakmanız gerekir. Bu sebeple kerevizi tükettiğinizde metabolizmanız diğer yiyeceklere kıyasla daha çok hızlanacaktır.
  • Turunçgiller: Limon, kivi, greyfurt, mandalina, portakal gibi turunçgiller metabolizmayı hızlandırır ve yağ eritmeye yardımcı olur.
  • Elma:  İltihabı azaltmaya, metabolik hızı arttırmaya, LDL kötü kolesterolü düşürmeye, kanserle savaşmaya yardımcı olan bir meyvedir. Diyet lifi bakımından da zengin olan elma, metabolizmanızı hızlandırmanızda önemli bir rol oynar. Günde mutlaka 1 elma tüketilmelidir.
  • Elma sirkesi: pH’ı dengeleyerek ve BMI değerini düşürerek metabolizmayı hızlandırır. 1 yemek kaşığı elma sirkesini suyla karıştırıp içtiğinizde etkisini hızlıca görmeye başlarsınız.  
  • Biber: Metabolizmayı hızlandırır ve enerji harcamalarını arttırır. Ayrıca biber, yağ dokularının enerji tüketimini artırmaya ve insülin seviyesini düzenlemeye yardımcı olur.
  • Yeşil çay: Metabolizmayı hızlandırmasının yanı sıra yağ yakımını da kolaylaştırdığı söylenebilir. Günde 1-2 fincan yeşil çay içmek hem metabolizmanızı hızlandıracak hem de size enerji verecektir.
  • Ananas: İçinde bulunan “bromelain” adlı proteinler sayesinde hem sindirimi kolaylaştırır hem de metabolizmayı hızlandırır. Aynı zamanda ananas ödem atmaya yardımcı olur.

Tüm bu bilgilerden sonra evde yapacağınız basit ve lezzetli tariflerle de metabolizmanızı hızlandırmanız mümkün.

Size Özel Tarifler:

Metabolizma çalıştırmaya yardımcı çay

Malzemeler

1 su bardağı bardağı su
1 parça doğranmış zencefil
Yarım tatlı kaşığı acı pul biber
1,5 kahve kaşığı yeşil çay
1 adet avokado yaprağı

İyice kaynamış suya tüm malzemeleri atın, 20-30 saniye altı açık kaldıktan sonra hemen kapatın. 5 dakika kadar demleyip içine bir dilim limon atarak için. Bu çayı günde 2-3 fincan içebilirsiniz.

Metabolizmayı canlandıran salata (4 kişi için)

Malzemeler

Roka
Tere
4 adet acı sivri bibek
1 yemek kaşığı öğütülmüş tere tohumu
2 yemek kaşığı keten tohumu(öğütülmüş)
1 adet greyfurt
4 filim anana
1 parmak zencefil (rendelenmiş)
4 adet taze sarımsak
2 adet taze soğan
1 tatlı kaşığı nar ekşisi
1 limon suyu
1 tatlı kaşığı acı pul bibwe

Bu salatadan sonra 1 fincan yeşil çay içerseniz etkisini daha hızlı görürsünüz.

Metabolizmayı hızlandırmanın 11 yolu;

  1. Güne uyanır uyanmaz 1 bardak su içerek başlayın.
  2. Uyandıktan sonra kahvaltınızı ilk yarım saat içerisinde yapmaya özen gösterin. Bu şekilde metabolizmanız hızlanacaktır.
  3. Metabolizmayı hızlandırma için, susamasanız bile günde 2-2,5 litreye yakın su tüketin.
  4. 2,5-3 saatte bir beslenerek, metabolizmanızın düzenli çalışmasını sağlayın.
  5. Eğer kişinin herhangi bir problemi yoksa gün içerisinde 2 fincan yeşil çay, 2 fincan kahve içebilir.
  6. Hamur işleri metabolizmanızı ağırlaştırır, o nedenle tüketmekten kaçının.
  7. Et, tavuk, balık, yumurta, süt, yoğurt gibi protein ağırlıklı beslenme metabolizmanızı hızlandırır. Ancak protein miktarının günlük gereksiniminize göre ayarlanması çok önemlidir.
  8. Kışın vücudumuz ısı değişikliğine uyum sağlayabilmek adına harcadığı enerjiyi düşürmektedir. Bu nedenle metabolizmanın canlandırılması için fiziksel aktiviteler artırılmalıdır. Haftanın 2 günü orta tempolu 45 dakikalık yürüyüşler iyi gelecektir
  9. Özellikle lifli besinler tercih edilmelidir.
  10. Zencefil, zerdeçal ve tarçın gibi baharatlar metabolizmanızın hızlanmasına yardımcı olur. Her akşam 1 kase yoğurdun içerisine 1 çay kaşığı bu baharat karışımını ekleyerek tüketebilirsiniz.
  11. Eğer tiroit ve hipertansiyon hastalığınız yoksa sabahları aç karnına 1 çay kaşığı tere tohumunu çok az balla karıştırarak tüketebilirsiniz.

Mucizevi Bitki: Kekik ve Kekiğin Faydaları

Bitkilerin tedavi amaçla kullanılmaları çok eski yıllardan beri süregelmektedir. Dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de deneme yanılma yöntemiyle bulunmuş halk arasında şifalı bitkiler olarak anılan birçok bitki hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Özellikle kekik otunun eski Mısırlılardan beri kullanıldığı bilinmektedir.

  • Şifalı bitki olarak kekiğin genel kullanım şekilleri şöyledir:

Öncelikle kramp çözücü, dezenfekte edici ve balgam söktürücü olarak kullanılmaktadır. Akciğer ve bronşlar, mide ve bağırsaklar, kekiğin başlıca kullanım alanlarıdır. Bitkinin önemli etken maddesi olan eterli uçucu yağlar kana karışıp, bronşiyal kasları etkileyerek, krampları çözücü özelliktedir. Aynı zamanda o bölgelerde bakteri oluşumunu da önler. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay içimi ve gargara biçiminde kullanılmaktadır. Kekik iştah açar ve sindirim sistemini uyarır. Sindirim sisteminde görülen ekşimeler ve kramplı ağrılar bir bardak kekik çayı ile geçiştirilebilir. Boğmaca ve öksürük, sinir sistemi zafiyeti, romatizma ve bağırsak hastalıklarına karşı, çay içiminin yanı sıra, kekik banyoları da çok yararlıdır.

Güçsüz, zayıf ve solgun çocuklara da kekik banyosu yaptırılması önerilmektedir. Kekik çayı ile ayrıca adet kanamaları dengelenmektedir. Adet zamanlarındaki kramplı ağrıları geçirilebilmektedir. Ergenlik sivilceleri iyileştirilebilmektedir. Kekik çayı içimi ve kekikle karıştırılmış bal yenmesiyle organizmayı güçlendirilebilmektedir. Kekik tentürü ile ovmak suretiyle romatizma ağrılar, sinirsel rahatsızlıklar tedavi edilebilir. Sıcak kekik yastıkları
ağrılı bölgenin üstüne konularak büyük rahatlıklar sağlanabilir. Kekik, öksürük ve mide rahatsızlıklarına karşı başka bitkilerle karıştırılarak daha da başarılı biçimde kullanılabilmektedir.

Bilinen bu etkilerinin yanında, kekiğin antimikrobial özelliğinin keşfi için birçok bilimsel çalışma yapılmış; bütün bu çalışmalarda halk arasında yaygın olarak kullanılan kekik bitkisinin antimikrobial aktivitesi olduğu görülmüştür. Kekik ile yapılan çalışmalarda daha çok bitkinin esansiyel yağları izole edilmiş ve bunlar mikroorganizmalar üzerinde denenmiştir. Bir mikroorganizmada dahi olsa antimikrobial etkinin gözlenmesi, eterik yağ içeren bitkilerin tedavi amaçlı olarak kullanılabileceğini ve sentetik antibiyotiklere alternatif olabileceğini göstermiştir

*Orlab On-Line Mikrobiyoloji Dergisi Yıl: 2005 Cilt: 03 Sayı: 08 Sayfa: 1-8

Anti İnflamatuar Diyet Nedir?

İnflamasyon, etkilenen organ veya dokuda ağrı, şişme, ısı ve kızarıklığı içeren bir dizi semptoma verilen isimdir. Bunu, bağışıklık sisteminin saldırıya, enfeksiyona veya yaralanmaya verdiği doğal tepki olarak anlamak mümkündür. Ayrıca son zamanlarda, ağrı ile bağlantılı olmayan ve literatürde kronik düşük dereceli inflamasyon veya “sessiz inflamasyon” olarak anılan başka bir inflamasyon şekli ile ilgili tartışmalar da başladı. Diyet, inflamatuar süreçler ve hastalıklar arasındaki bağlantılar yoğun ve güncel araştırma konularıdır. Kalp hastalığı, diyabet, artrit, Alzheimer ve bazı kanserler gibi bir dizi hastalığın kronik düşük dereceli inflamasyon ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Yine de inflamasyonla ilgili farklı tıbbi durumlar için spesifik müdahaleleri destekleyen araştırmalar hala eksik. Kronik düşük dereceli inflamasyon için diyet planı veya “mükemmel diyet”ten bahsetmek ise hala mümkün değil. WorldCat arama motorunu (www.worldcat.org) kullanarak kütüphane koleksiyonları araştırıldığında, antiinflamatuar diyet için yaklaşık 300 kitap listeleniyor.[1] Unutmamak gerekir ki tüm besin gruplarını içermeyen aşırı yeme planlarına, diyetisyenler ve sağlık uzmanları şüpheyle yaklaşır.

Her diyetin kendine özgü yönergeleri olsa da, anti-inflamatuar bir diyet izlemenin temel konsepti değişmez. Bu konsepti şu şekilde özetlemek mümkündür: Vücuttaki sürekli veya kontrol dışı iltihaplanma sağlığın bozulmasına yol açar ve bu iltihaplanmada sürekliliğin önüne geçmek için belirli bir yemek düzeni oluşturulmalıdır. Böylece insan sağlığı ve vücut direnci artar, hastalıklar önlenebilir.  

Ayrıntılar diyetten diyete değişse de genel olarak anti-inflamatuar diyetlerin önerileri şu şekilde sıralanabilir:

● Bol miktarda meyve ve sebze yiyin.

● Balık veya balık yağı gibi güçlü Omega-3 yağ asidi içeren takviyeleri tüketin.

● Esmer pirinç ve bulgur gibi tam tahıllardan bol miktarda yiyin.

● Tavuk gibi yağsız protein kaynaklarını yiyin; kırmızı et ve tam yağlı süt ürünlerinden uzak durun.

● Doymuş ve trans yağları en aza indirin.

● Rafine ve işlenmiş gıdalardan kaçının.

● Alkol tüketimini minimize edin, mümkünse durdurun.

● Yemeklerinize zencefil ve köri başta olmak üzere çeşitli baharatlar ekleyin.

Peki anti-inflamatuar diyet geçici bir diyet modası mı yoksa sağlıklı bir yaşam tarzının bir parçası mı? Bunu zaman gösterecek. Konuyla ilgili güvenilir ve araştırmaya dayalı çalışmalar tamamlanıncaya kadar, 2010 Beslenme Yönergeleri Danışma Kurulu Raporunun genel ilkelerinin izlenmesi önerilir. Bu raporda önerilen diyet katı bir reçete değildir. Bu yönergeleri kullanarak, daha sağlıklı bir yaşam tarzı için kendinize özel ve görece esnek yaklaşımlar bulabilirsiniz.

Kısaca meyve ve sebze, Omega-3 yağ asitleri, kepekli tahıllar, yağsız protein kaynakları, sağlıklı bitkisel yağlar ve baharatlar içeren bir beslenme modeli olarak tanımlayabileceğimiz anti inflamatuar diyetin en iyi örnekleri Akdeniz ve DASH diyeti olarak bilinmektedir.


[1] Marcason, W. (2010). What Is the Anti-Inflammatory Diet? Journal of the American Dietetic Association, 110(11), 1780.

Çorbası, Tatlısı ve Yemeğiyle Yüksek Lif Kaynağı: Balkabağı

Ülkemizde daha çok tatlısıyla bilinen, aynı zamanda çorbası, kızartması ve yemeği de yapılabilen balkabağı hakkında neler biliyorsunuz? Kış aylarında evlerimizden ayırmamamız gereken balkabağı hakkında bilinmesi gerekenleri sizin için derledik.

Özellikle Amerikalılar tarafından fazlaca tüketilen balkabağı, güçlü bir vitamin ve mineral kaynağıdır. Kış aylarında metabolizmanın yavaşlamasıyla birlikte vücut direnci azalır ve enfeksiyonlara daha açık hale gelir. Soğuk havalar yalnızca vücut direncini değil cilt sağlığını da önemli ölçüde etkiler; bu yüzden kış aylarında cilt daha çok kurur, rengini ve pırıltısını kaybeder. Bu dönemde halsizlik ve yorgunluk şikayetleri de artar. Vücudunuzda bu değişikleri gözlemlemeye başladıysanız günlük beslenme listenize bal kabağını ekleme vakti gelmiş demektir. Üstelik 100 gramında sadece 26 kalori bulunan balkabağı, gereksiz enerji alımının önüne geçtiği için diyet listenize de uygun!

İşte süper besin olarak adlandırılan balkabağının içerdiği bileşenler ve faydaları:

  • Yüksek oranda alfa ve beta karoten içerir. Bu karatenodiler antioksidan özellikleri nedeniyle savunma sisteminin en büyük yardımcılarındandır.
  • Güçlü bir A vitamini kaynağıdır ve içeriğindeki zeaksantin isimli karotenoid ile göz sağlığının korunmasına yardımcı olur. Ayrıca A vitamini gece ve alacakaranlıkta gözün ışığa uyumunu sağlayarak görüş kabiliyeti kazandırıyor.
  • Balkabağında bulunan ksantin adlı bileşen, ultraviyole ışığın göz tarafından süzülmesine yardımcı olurken bu durum ileri yaşlarda görülebilecek gözde doku hasarları ve katarakt probleminin de önüne geçer.
  • C vitamini bakımından zengindir. C vitamini vücudu mikroplara karşı savunan hücrelerin üretimini uyararak vücut savunmasına destek olur. 1 porsiyon balkabağı (100 gr) yetişkin bir bireyin günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 35’ini karşılar.
  • Çok iyi bir lif kaynağıdır. Hem kalp hem de bağırsak sağlığı açısından büyük önem taşır. Yarım fincan bal kabağında 3 gramın üzerinde lif bulunur. Yüksek oranda lif tüketimi kolesterol seviyesinin düşmesine, dolayısıyla kalp sağlığının korunmasında; bağırsak hareketliliğinin düzenlenmesi ile de kolon kanseri riskinde azalmada büyük bir role sahiptir. Ayrıca lif tüketiminin artması ile tokluk süresi uzar, bu yüzden diyet listeleri için de önemli bir besindir. Özellikle püresi veya çorbası uzun süre tok kalmanızı sağlarken; bağırsak tembelliği yaşayan kişilerde bağırsakların yeniden hareket kazanmasına yardımcı olur. Bebeklerde kabızlık şikayeti olduğu dönemde 6-8. aydan itibaren püre ya da çorba olarak tüketilebileceği gibi yulaf ilavesi ile posadan daha zengin hale getirilebilir.
  • İçeriğinde yüksek miktarda karotenoidler bulunur. Özellikle diyet yağı ile birlikte tüketildiğinde ciltte pigmentasyona neden olduğu için cildin daha canlı görünmesini sağlar. Cildinizin kışın da yaz aylarındaki gibi ışıldamasında büyük bir destekçidir.
  • C vitamini ile kolajen üretimini destekleyerek cildin daha genç görünmesine yardımcı olur.  Evde hazırlayacağınız yüz maskelerinde de peeling olarak kullanabileceğiniz balkabağı özellikle çorba olarak tüketildiğinde cildin nem kazanmasına destek olur.
  • Kalsiyum, manganez, magnezyum, bakır, demir ve fosfor içerir. Bu bileşenler kemik dokularındaki hasarın iyileştirilmesine, kemik gelişimine destek olur.
  • Potasyum bakımından da oldukça zengin olan bu süper besin kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olur. Potasyum; kan damarları ve arterlerin gevşemesini sağladığı için kalpteki stres azalır ve kan basıncı düşer. Ayrıca potasyum; hücre ve dokulardaki sıvı dengesinin düzenlemesini de sağlar.

Balkabağını Yerken Dikkat Etmeniz Gerekenler

Birçok faydası bulunan balkabağını yerken alacağınız faydayı maksimum düzeyde tutmak için dikkat etmeniz gereken bazı yöntemler var:

  • Vitamin ve mineral değerlerini kaybetmemesi ve daha faydalı olabilmesi için kabuğunu tüketeceğiniz zaman soyun ve doğrayın. Bu şekilde besin değerlerinin kaybını önlemiş olursunuz.
  • Tüketilmeden önce de çok fazla ve uzun süreli ısıya maruz bırakmayın. Fırında veya buharda kısa süreli pişirin. Bu şekilde vitamin ve mineral kayıpları en az seviyeye indirmiş olursunuz.
  • Tatlısını yaparken, sağlığa zararı kesin olarak kanıtlanmış rafine şekerden kaçının. Onun yerine pekmez ya da bal kullanarak tatlandırabilirsiniz. Böylece hem lezzetli hem sağlıklı bir tatlı hazırlarsınız! Bal ve pekmezi, balkabağını pişirdikten sonra üzerine ilave etmeniz daha sağlıklı.

Soğuk Havalara Dikkat

Mevsim geçişleri ile birlikte havalar bir ısınıp bir soğuyor. Bu geçişi hastalanmadan atlatabilmek ise her zamankinden daha önemli. İşte sizi hastalıklardan koruyup bütün kışı zinde geçirmenizi sağlayacak birkaç öneri:

  1. Soğuk havalarda su içmeyi unutmayın

Artan yağışlar ve soğuk havalarla birlikte sıcak içeceklere rağbet artınca su tüketimi azalabiliyor. Çay, kahve gibi sıcak içecekler suyun yerini tutmadığı gibi, aksine vücuttan su atılmasına yol açarak daha fazla su ihtiyacı oluşturur. Özellikle bu içecekleri daha çok tüketenlerin daha fazla su içmesi gerekiyor. GÜNDE EN AZ 1,5 LİTRE!  

Kış aylarına geçerken insanların vücut direncinde ciddi bir düşüş görülür. Bu sebeple, bağışıklık sisteminin de gribal hastalıklara ve virüslere karşı güçlendirilmesi büyük önem taşır. Bunun için de vitamin ve mineral değerleri yüksek yiyeceklerle beslenmeye özen gösterilmesi gerekir. Bilhassa et, süt, sebze, meyve ve tahıllardan oluşan besin grupları yenmelidir. C vitamini vücutta bulunan zararlı maddelerin atılmasını sağladığı için sonbaharda bol bol C vitamini içeren meyve ve sebzeler tüketilmelidir. C vitamini kaybını önlemek için de taze sıkılmış meyve suları içilmelidir. Örneğin; güne taze portakal veya greyfurt suyu ile başlanabilir.

  • Antioksidan kaynağı besinler sofradan eksik edilmemeli

Antioksidan özelliği taşıyan yiyecekler, bazı ciddi hastalıkların önüne geçebildiği gibi, vücuda serbest radikallerin girişini de önler. Bu yiyecekler ayrıca, vücutta mevcut olan radikallerin vereceği zararların önüne geçerek, onların vücuttan atılmasını sağlar. En önemli antioksidan kaynakları ise şu şekildedir.

A vitamini: Yeşil yapraklı sebzeler, havuç, bal kabağı, yumurta ve balık,

C vitamini: kuşburnu, maydanoz, yeşilbiber, karalahana, karnabahar, limon, mandalina ve greyfurt,

E vitamini: Badem, ceviz, fındık gibi yağlı tohumlar ve bitkisel yağlar,

Magnezyum: Badem, ceviz, fındık, fıstık, muz, kurubaklagiller, tahıllar, yeşil yapraklı sebzeler,

Selenyum: Deniz ürünleri, et ürünleri ve sarımsak,

Çinko: Badem, ceviz, kurubaklagiller, bulgur, süt, yumurta, balık ve et.

Probiyotikler, mutluluğumuzu doğrudan etkileyen bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde büyük öneme sahip yardımcılardır. Bu nedenle mevsim geçişine bağlı oluşan bağırsak problemlerini en aza indirebilmek için beslenme alışkanlığı içinde muhakkak probiyotik gıdalara yer açılmalıdır. Yoğurt, kefir ve turşu önemli probiyotik kaynaklarındandır.

  • Dikkat için düzenli beslenme ve yeterli uyku önemli

Kış aylarına girerken vücutta yorgunluk, halsizlik ve stres gibi çeşitli sorunlar yaşanabilir. Bu dönemde yeterli uyku alınmadığında konsantrasyon ve performans düşüklüğü gibi durumlarla karşılaşılabilir. Ayrıca vücut, mevsim değişikliği döneminde her zamankinden daha fazla enerji gereksinimi duyar.

  • 15-20 dakika güneşte durulmalı

Kış ayları her zaman yağmurlu ve kasvetli olmuyor elbette. Güneşin yüzünü gösterdiği günlerde yazın vücudun depoladığı D vitamini seviyesini dengede tutabilmek için mutlaka güneş ışınlarından faydalanılmalıdır. Bu dönemde yalnızca yüz ve kolların ön kısımlarının en az 15-20 dakika kadar güneşlendirilmesi yeterli olacaktır.

Küçük ama etkili bu uyarılar dikkate alınarak kontrol elden bırakılmadığında keyifli ve zinde bir mevsim geçişi sağlanabilir.

Hangi vitamin, nelere faydalıdır?

Vitaminler insan yaşamı için olmazsa olmaz, vücudumuz için gerekli olan mutlaka olması gereken organik maddelerdir. Vitaminlerin eksiklik durumunda bir çok sağlık sorunu görülebilir. Vitaminler yağda ve suda çözünenler olarak 2 ye ayrılırlar;

Suda çözünen Vitaminler: B1, B2, B3, B5, B6, B7, B12 ve C vitamini

Yağda Çözünen Vitaminler: A vitamini, E vitamini, D vitamini ve K vitamini

A Vitamini: Bağışıklık sistemimizi güçlendirir, A vitamini çoğu kişi tarafından göze sağladığı fayda ile bilinmektedir genellikle hayvansal gıdalardan alınır.

E Vitamini: E vitamini antioksidan etkisiyle bilinir, vücudumuzda ki toksin maddelerin etkisini azaltarak vücudu bir nevi koruma altına alır. Alzheimer gibi hastalıklarda görülen belirtileri azaltır ve hafızayı güçlendirir, Vücudumuzda oluşan yaraların iyileşme sürecini hızlandırır ve cildimizin pürüssüz olmasını sağlar.

D Vitamini: Vücudumuzda güneş ışınları sayesinde doğal bir şekilde sentezlenebilen D vitamini çok az sayıda gıdada bulunmaktadır. Bu sayede güneş ışınlarının yetersiz kaldığı durumlarda vitamin takviyeleri kullanılmalıdır. D vitamini eksikliğinde kemik yapımızda çeşitli sorunlar oluşabilir. D vitamini kemiklerimiz için önemli bir vitamindir.

K Vitamini: K vitamini genellikle yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. Vücudumuza sağladığı en büyük yarar ise kanın pıhtılaşmasını sağlamaktır. prostat ve karaciğer kanserinin bir numaralı düşmanıdır.

B1 Vitamini: Kalbin kasların ve sindirim sisteminin düzgün bir şekilde çalışmasına yardımcı olur, iştah açıcı özelliği vardır. Eksikliğinde refleks kaybı,yorgunluk,iştahsızlık ve bilinç kaybı gibi bir çok etkisi bulunur.

B2 Vitamini: B2 Vitamini takviyeleri genellikle diyet yapan insanlar tarafından kullanılmaktadır. Diyet konusunda yardımcı bir vitamin olan B2 bunun yanı sıra yorgunluk ve bitkinliğin azalmasına da yardımcı olur.

B3 Vitamini: Kolestrol seviyesini dengeler, eklemlerde toplanan ödemin atılmasını sağlar,kan şekerini dengeler ve sindirim sistemini destekler.

B5 Vitamini: Vücudumuzda oluşan çeşitli yaraların iyileşmesini hızlandırır, enfeksiyon ile savaşır, halsizliği önler ve bizi zinde tutar. Eksikliğinde ise kan ve cilt hastalıkları görülebilir.

B6 Vitamini: Bir çok vitamin gibi B6 vitamini de bağışıklık sistemimizi güçlendirir, kemiklerimizin gücünü artırır ve vücudumuzu sağlamlaştırır. B6 vitamini eksikliğinde ise büyük oranda kas kaybı yaşanır ve uzun süreli yorgunluklar hissedilir.

B7 Vitamini: Özellikle tırnaklarımız ve saçımızın sağlıklı bir şekilde olmaları için büyük önem taşıyan B7 vitamini bir diğer adıyla Biotin merkezi sinir sistemimizin çalışmasında da büyük rol oynar, eksikliğinde genellikle depresyon ile karşılaşılır.

B12 Vitamini: Kan hücreleri ve sinir sistemi için büyük önem taşır, kemik iliğinde hücre yapımında görevlidir ve Bağışıklık sistemini güçlendirir.

C Vitamini: C vitamini vitaminler arasında en bilinen vitamindir. Oldukça önemli bir antioksidandır. Hasarlı organların onarımını sağlar ve kemik gelişiminde büyük rol oynar. C vitamini asla eksik edilmemesi gereken bir vitamindir C vitamini ihtiyacınızı karşılayacak takviyeleri www.pharmaland.com.tr adresinden temin edebilirsiniz.

Sporcuların düzenli kullanması gereken vitamin ve mineraller

Sporcuların hedefledikleri vücuda ulaşabilmeleri için vücutlarının günlük ihtiyacı olan protein ve mineralleri alması gerekir. Bunun için sadece besinlerden faydalanmak istersek Vitamin ve Mineral takviyesi alınmadığı taktirde besinlerden alınan vitamin ve mineraller yetersiz kalacaktır. Bu sebeple sporcuların büyük bir kısmı bu ihtiyaçlarını vitamin ve mineral takviyesi alarak gidermektedirler.

Sporcuların Düzenli olarak kullanması gereken vitamin ve mineraller şunlardır;

•C Vitamini: C vitamini çok önemli bir antioksidandır, kas ve kemik yapımızı sağlamlaştırarak daha yoğun çalışmamızı sağlar ve kas yırtılması yaşamamak adına kullanmamız gereken bir vitamindir.

•A Vitamini: Metabolizmamızı düzenleyerek düzenli bir şekilde çalışmasını sağlar. Yaptığımız ağır diyetlerde vücudun daha çok direnç göstermesini sağlar ve metabolizmamızın düzenli çalışmasına etki ettiği için kilo vermemizi kolaylaştırır.

D Vitamini: D vitamini eksikliği en çok görülen vitamin eksikliğidir. D vitamini eksikliğinde halsizlik ve yorgunluk hali gözlemlenmektedir. D vitamini eksikliği olmayan bir bireyin, D vitamini eksikliği olan bir bireyden 2-3 kat daha ağır antremanlar yapabildiği gözlemlenmiştir. Bunun nedeni sağladığı enerjidir ve fiziksel performansımızı arttırır.

•B Vitamini: Hücre yenilenmesinde büyük rol oynayan B vitamini sporcuların mutlaka alması gereken bir vitamindir. Hücre yenilenmesi antremanlarda çalıştırdığımız kaslarımızın yenilenmesinde büyük rol oynamaktadır.

Demir: Demir vücudumuzda ki yüzlerce protein ve enzimin yapısında bulunur. Demir bulunan hemoglobin akciğerimizden kaslarımıza oksijen taşır. Kaslarımızın enerji üretimi için oksijene ihtiyacı vardır ve Demir eksikliğinde vücudumuz çabuk yorulmaktadır.

Kalsiyum: Kalsiyum eksikliği bulunan sporcular sıklıkla kas kasılması ile karşılaşırlar, bu sebeple antremanlarda karşılaşılan bu kramplar sporcuların antremanlarını yapmalarını engelleyen bir faktör olarak karşılarına çıkar. Kalsiyum kemiklerimiz için en önemli mineraldir kemik gelişimi için kullanılması gereken bir numaralı mineral Kalsiyumdur.

•Magnezyum: Magnezyum vücudumuzun aldığı karbonhidratı enerjiye dönüştüren bir mineraldir. Kas gücümüzü arttırır ve yapılan ağır antremanlardan sonra kas spazmı geçirilmesinin önüne geçer.

•Çinko: Çinko eksikliğinde performansımızda düşme ve kas erimesi sorunuyla karşılaşabiliriz. Çinko bağışıklık sistemimizi güçlendirir ve büyüme hormonumuzu çalıştırarak vücudumuzun daha çok gelişmesine fayda sağlar.

Vücudumuzda eksikliği görüldüğünde sağlık sorunlarıyla karşılaşabileceğimiz bu vitamin ve mineralleri besinlerle yeteri kadar alamamaktayız. Bu sebepten ötürü vitamin ve mineral takviyeleri kullanmamız gerekmektedir. Tüm bu vitamin ve mineral takviyelerini pharmaland.com.tr adresinden güvenle satın alarak kullanabilirsiniz.

Takviye Edici Gıda Nedir? Kullanırken Nelere Dikkat Edilmelidir ?

Takviye Edici Gıda Nedir?

Takviye edici gıda veya gıda takviyeleri olarak bilinen ürünler kanunda kişilerin normal beslenmelerine takviye olması amacıyla alacakları balık yağları, vitaminler, mineraller, probiyotik ve antioksidanlar,  karbonhidratlar, yağ ve amino asitler ve benzeri özellikteki besleyici ya da fizyolojik sonuçları bulunan bitkiler, bitkisel ya da hayvansal kökenli ürünler tek olarak ya da karışımlarının oluşturduğu ürünler şeklinde tanımlanmaktadır. Yine kanuna göre takviye edici gıdalar günlük kullanım dozları belirlenmiş olan destekleyici ürünler olarak ifade edilmektedir. Söz konusu kanuna göre bu ürünler;

  • Kapsül,
  • Tablet,
  • Pestil,
  • Bir kullanımlık özelliği bulunan toz paket,
  • Sıvı özellikli ampul
  • Damlalığı bulunan şişeler ve benzer özellikte hazırlanmış olan sıvı ya da toz özellikteki günlük kullanıma göre hazırlanmış olan ürünler oldukları ifade edilmektedir.

Takviye edici gıdalar temel olarak kişilerin yaşantılarında çeşitli nedenler doğrultusunda beslenmelerini takviye etme gereksinimi duyabilmektedir. Bu nedenle de birbirinden farklı formlarda olan takviye edici gıda kullanılabilmektedir. Kullanılacak olan takviye edici gıdalar kişilerin gereksinimleri doğrultusunda probiyotik, antioksidan, vitamin, balık yağı, mineral ve çok daha sayıda çeşitte oluşan ürün skalasından oluşmaktadırlar.

Takviye Edici Gıdaların Kullanım Amaçları

Temel olarak kişilerin beslenme gereksinimlerini karşılaması amacıyla kullanılmaktadır. Takviye edici gıdalar birbirinden farklı amaçları hedefleyerek kullanılmaktadır. Bunlar;

  • Kilo vermek,
  • Kilo almak,
  • Boy uzatmak,
  • Cinsel performansı artırmak,
  • Sigarayı bırakmak,
  • Hastalıkların önlenmesi,
  • Daha enerjik hissetmek,
  • Gereken oranda alamadığını düşündüğü besin gruplarını destekleyebilmek,
  • Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi,
  • Tedavi etmek veya iyileşmek şeklinde listelenebilmektedir.

Takviye Edici Gıdalar Kullanılırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Takviye edici gıdalar insanların yaşamlarını, beslenme düzenlerini desteklemelerine karşın bu ürünler kullanılırken dikkat edilmesi ve göz önüne alınması gereken birtakım noktalar bulunmaktadır.

  • Kişilerin günlük beslenmelerinin göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
  • Yeteri oranda ve dengeli bir beslenme düzenine dikkat edilmesi gerekmektedir.
  • Takviye edici gıdalar birtakım ilaçlarla etkileşime girmesi sonucu ürünlerin etkisini artırıp azaltabilmektedir. Bu nedenle de takviye edici gıdaların ilaçlarla olan durumlarına bakılması gerekmektedir.
  • Takviye edici gıdalar alınırken belirlenmiş olan dozlarda ve günlük alımlarındaki miktarlarda alınması gerekmektedir.
  • Takviye edici gıdaların ilaç olmadığının bilinmesi gerekmektedir.
  • Takviye edici gıdalar kişilerin günlük beslenmelerini pekiştirmek amacıyla tüketilmektedir.
  • Gıda takviyeleri insanların normal hayattaki beslenmelerinin yerini tutmadığının unutulmaması gerekmektedir.

Lactobacillus Gasseri nedir?

Lactobacillus gasseri, yüksek oranda insan bağırsağında kolonize olmuş probiyotik özellikli bir laktik asit bakterisidir. İnsan vücudunda; ağız,ince bağırsak,kalın bağırsak ve kadınlarda vajina florasında varlık gösteren bir probiyotiktir.Bağırsak sağlığını geliştirme yeteneğine sahiptir. Farelerle yapılan deneylerde rotavirüs kaynaklı ishali önlediği görülmüştür. Tahrişten kaynaklanan bağırsak iltihabını önleyici etkiye sahiptir. Kan kolestrol düzeylerini kontrol edebilme özelliğine sahiptir.Karın bölgesindeki yağlanmayı kontrol altında tutabilme özelliğine sahiptir. Yapılan çalışmalarda tavşanlardan yağ gözeneklerinin genişlemesini önleyen ve aynı zamanda aşırı kilolu insanlarda iç organlardaki yağlanmayı da azaltmaya yönelik etkiler göstermiştir.

Microbiome Lactobacillus Gasseri

  • LG-G12 suşu içeren probiyotik takviye edici gıdadır.
  • Probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur.
  • Her kapsülde 3 milyar canlı Lactobacillus Gasseri G12 suşu içermektedir.

Probiyotik Nedir?

Probiyotik kelimesi yunanca bir kelime olup ‘yaşam için’ anlamına gelmektedir ve ‘antibiyotik’ kelimesinin anlamca karşıtıdır. Ağız yoluyla yeterli miktarda alındığı zaman konak üzerine sağlığa yararlı etkiler sağlayan yaşayan mikroorganizmalardır. Enfeksiyon ve bazı enfeksiyon dışı hastalıkların önlenmesinde probiyotik mikroorganizmaların etkileri üzerine çok sayıda çalışma yapılmış ve halen yapılmaktadır. Probiyotik olarak en yaygın kullanılan mikroorganizmalar insan intestinal mikroflorasının üyeleri olan laktobasiller ve bifidobakteriler gibi laktik asit bakterileridir. Özellikle rotavirüs diyaresi, antibiyotik kullanımıyla ortaya çıkan diyare ve seyahat diyaresi gibi intestinal enfeksiyonların önlenmesi ve tedavisinde probiyotiklerin klinik önemleri bir çok çalışmada gösterilmiştir. Bununla beraber, karaciğer rahatsızlıklarının probiyotiklerle tedavisi üzerine olan bilgiler intestinal infeksiyonlara kıyasla oldukça sınırlıdır. Bu makalede karaciğer rahatsızlıkların probiyotiklerle tedavisi ile ilgili oldukça yeni bilgi ve hipotezler üzerinde durulmuştur.

Yavaşlayan Metabolizmaya Çare

Sonbaharda yavaşlayan bünyenizi hızlandırmanıza yarayan bazı ipuçları paylaşacağız. Metabolizmanızı hızlandırmak amacıyla öncelikle yağ yakımını artıran besinlere ağırlık verilmesi gerekiyor. Bununla birlikte beslenme önerilerimizi dikkatle okuyunuz.

[woodmart_title align="left" style="bordered" title="Her Üç Saatte Bir Öğün Tüketin" woodmart_css_id="5e4a0f6f07a31" title_width="100"]

Metabolizmanızı 3-3.5 saat aralığında bir öğün tüketerek canlandırabilir ve iştahınızı kontrol ederek sağlayabilirsiniz. İhtiyacınızdan fazla aldığınız kalorileri uzun süren açlıklar sonrası yeniden almanız kaçınılmaz olacaktır.

[woodmart_title align="left" style="bordered" title="Su, Yağ Yakımında Çok Önemli Bir Unsur" woodmart_css_id="5e4a0f7bc73e9" title_width="100"]

Yeterli su tüketimi ile yağ yakar ve bu yakılan yağların vücudunuzdan atılmasını sağlayabilirsiniz. Sağlıklı bir bireyin günlük su tüketimi yaklaşık olarak 2-2.5 litrenin altına düşmemelidir. Havaların serinlemesi ile birlikte su içme isteği azalacaktır. İçeceğiniz Suyun içine sevdiğiniz meyvelerden, limon ve taze nane ve tarçın ekleyerek su içmenizi teşvik edebilirsiniz.

[woodmart_title align="left" style="bordered" title="Salata Ana Öğünlerde Mutlaka Tüketilmeli" woodmart_css_id="5e4a0f88c2f3d" title_width="100"]

Daha az kalori alarak doygunluğa ulaşın. Çok cazip geliyor değil mi? Ana öğünlerinizde tüketeceğiniz bol yeşillikli büyük porsiyon bir salatayla neredeyse sıfır kalori alarak sizi doyurmaya yeter. Ancak salata içindeki soslara dikkat edin, yüksek kalorili soslar yerine limonlu, zeytinyağlı sosları tercih edin.

Bağışıklık Sistemini Güçlendir

Kış arefesinde sonbahar soğukları iyiden iyiye hissedilmeye başlandı. Değişen ani hava sıcaklıkları ile birlikte halsizlik, nezle ve grip gibi hastalıklar da kendini göstermeye başladı. Bağışıklık sistemimizi güçlendirerek bu hastalıklardan korunabilmek için ne yapmak gerekiyor? Sizin için açıklıyoruz.

[woodmart_title align="left" style="bordered" title="Değerli Besin Öğelerine İhtiyacınız Var" woodmart_css_id="5e4a0ff38b575" title_width="100"]

Bünyenizi güçlendirmek ve sağlığınızı korumak için besin değeri yüksek olan besinleri tüketmek gerekiyor. Bağışıklık sistemimiz de dahil olmak üzere vücudumuzun tüm sistemlerinde tüketilen besinlerden gelecek olan değerli besin öğelerine ihtiyacınız bulunuyor.

Besin öğelerini, besinlerin içerisinde yer alan vücudunuzun koruyucuları olarak görülebilir. Bağışıklık sistemi söz konusu olduğunda ise ön plana çıkan öğeler A, C, E vitaminleridir.

[woodmart_title align="left" style="bordered" title="Sağlık için Mevsimine Uygun Beslenin" woodmart_css_id="5e4a1004a3c92" title_width="100"]

Omega-3 yağ asitleri de yine immün sistemin en güçlü destek kuvvetlerinden biridir. Mevsimine uygun olarak beslenmek sayılan tüm besin öğelerini kolaylıkla bağışıklık sistemimize sunmamızı sağlıyor. Sebze ve meyve tezgahlarında kışın sıkça görülen koyu yeşil yapraklı sebzeleri, parlak turuncu renkli sebzeleri ve  havalar soğudukça yağlanan balıkları tüketmek önemli. Hepsi tam da bu besinlerin içerdiği vitamin ve minerallere olan ihtiyacımızın arttığı dönemlerde beslenmemize dahil olmak üzere sizleri bekliyorlar.

Bağırsak Sağlığı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Yorgunluk ve bitkinlik, vücut enerjisinin yetmemesi, depresyon gibi rahatsızlıkların kökeninde serotonin azlığı yatıyor. İnsana mutluluk veren seretonin üretimin büyük bir kısmı ise bağırsaklarda gerçekleşiyor.

[woodmart_title align="left" style="bordered" title="Serotonini Artırmanın Yolları" woodmart_css_id="5e4a0ee5b229c" title_width="100"]

Serotonini artırmak amacıyla yoğurt, kefir, şalgam, ev yapımı turşu gibi besinlerin tüketilmesi gerekiyor. B ailesinde bütün vitaminler iyi hissetmenize yardımcı olur ve vücudunuzu sağlıklı tutmanızda önemli role sahiptir. B12 ve B6. hatta B vitamini ilavesinin ilerleyen yaşlarda meydana gelen depresyonu tedavi ettiğine dair kanıtlar da mevcuttur.

Güneş ışığı beyninizin serotonin üretimine geçmesini hızlandırır. Bulutlu havalar dahil az bile olsa güneş ışığına maruz kalmak bu hormonun salgılanmasını sağlar. Ayrıca beslenmenize eklemek için, koyu yeşil yapraklı sebzeler, balık, muz ve fasulye gibi yiyeceklere yönelmeniz serotonin hormonun salgılanmasını hızlandıracaktır.

Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Limon Aromalı Çocuk Multivitamin Şurubu: Optivita VM Daily Kids

Çocukların sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için doğru beslenme büyük önem taşır. Ancak bazen çocuklar yeterli miktarda vitamin ve mineral alamayabilirler. İşte tam da bu noktada devreye giren Optivita VM Daily Kids, çocukların bağışıklık sistemini desteklemek ve sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmak için özel olarak formüle edilmiş bir multivitamin şurubudur.

Çocuklarının sağlıklı büyümesini ve enerjik bir şekilde günlerini geçirmelerini isteyen ebeveynlerin tercihi: Optivita VM Daily Kids! Bu eşsiz multivitamin şurubu, çocuklarınızın ihtiyaç duyduğu 13 farklı vitamin ve 7 farklı minerali içerir. İşte bu özel içeriğin ve Optivita’nın sağlık hikayesinin detayları…

İçindekiler:

  1. Vitamin C: Bağışıklık sistemi için güçlü bir destek sağlar.
  2. Vitamin E: Hücre sağlığını korur, antioksidan etkiler sunar.
  3. Çinko: Büyüme, gelişme ve bağışıklık sistemi için kritiktir.
  4. Vitamin B3 (Niasin): Enerji metabolizmasını destekler.
  5. Vitamin B5 (Pantotenik Asit): Stresle başa çıkmaya yardımcı olur.
  6. Vitamin D3: Kemik ve diş sağlığı için önemlidir.
  7. Vitamin A: Göz sağlığı ve deri koruması için gereklidir.
  8. Manganez: Kemik ve kıkırdak sağlığına katkıda bulunur.
  9. Vitamin B1 (Tiamin): Enerji üretimine yardımcı olur.
  10. Vitamin B2 (Riboflavin): Hücresel büyüme ve onarım için önemlidir.
  11. Vitamin B6: Beyin gelişimi ve sinir sistemi için kritiktir.
  12. Bakır: Demir emilimini artırır, hücresel sağlığı destekler.
  13. Vitamin K: Kan pıhtılaşması ve kemik sağlığı için gereklidir.
  14. Molibden: Enzim aktivitesi için önemlidir.
  15. Vitamin B12: Sinir sistemi ve kırmızı kan hücreleri için gerekli.
  16. Folik Asit: DNA sentezi ve hücre bölünmesi için kritiktir.
  17. İyot: Tiroid fonksiyonunu düzenler.
  18. Selenyum: Antioksidan özelliklere sahiptir.
  19. Krom: İnsülin duyarlılığını artırır.
  20. Biotin: Saç, cilt ve tırnak sağlığını destekler.

Optivita VM Daily Kids Çocuklar İçin Multivitamin Şurup Sıvı Takviye Edici Gıda Faydaları:

  1. Bağışıklık Sistemini Güçlendirme: C vitamini, çinko ve selenyum gibi içerikler, çocukların direncini artırarak hastalıklara karşı koruma sağlar.
  2. Enerji ve Büyüme Desteği: B vitaminleri, enerji üretimine katkıda bulunurken, çinko ve D vitamini büyüme ve gelişmeyi destekler.
  3. Zihinsel ve Fiziksel Gelişim: B6, B12 ve folik asit, sinir sistemi ve hücresel büyüme için önemlidir.
  4. Saç, Cilt ve Tırnak Sağlığı: Biotin, çocukların dış görünüşünü destekleyerek güzel ve sağlıklı bir cilde katkı sağlar.
  5. Kemik ve Diş Sağlığı: Kalsiyum, D vitamini ve K vitamini içeriği, sağlıklı kemik ve diş gelişimi için önemlidir.

Optivita VM Daily Kids, çocuklarınızın sağlığına odaklanarak onlara en iyi başlangıcı sunar. Şimdi Pharmaland üzerinden hemen sipariş verebilir ve çocuğunuzun sağlıklı gelişimine katkıda bulunabilirsiniz!

Lactobacillus Rhamnosus Nedir? Faydaları Nelerdir?

Lactobacillus rhamnosus: Sindirim Sağlığınız İçin Doğal Destek

Doğal sağlık takviyeleri, sindirim sistemi sağlığını korumak ve iyileştirmek için önemli bir rol oynar. Bu takviyelerin içinde yer alan Lactobacillus rhamnosus, özellikle sindirim sistemi sağlığını destekleme konusunda bilinen etkili bir probiyotik bakteridir.

Lactobacillus rhamnosus Nedir?

Lactobacillus rhamnosus, laktik asit bakterileri ailesinden gelen bir probiyotik mikroorganizmadır. Lactobacillus ailesine mensup diğer laktik asit bakterileri: Lactobacillus Gasseri, Lactobacillus Acidophilus, Lactobacillus Crispatus, Lactobacillus Jenseni, Lactobacillus Plantarum gibi probiyotik mikroorganizmalardır. Bu dost bakteri, bağırsak ve vajina gibi vücut bölgelerinde doğal olarak bulunur. Sindirim sistemi sağlığını destekleme yeteneğiyle bilinen L. rhamnosus, sindirim sistemi mikrobiyotasının dengesini koruyarak sindirim problemlerini hafifletmeye yardımcı olabilir.

Probiyotik Özellikleri:

Lactobacillus rhamnosus’un probiyotik özellikleri, sindirim sistemi sağlığını destekleme ve bağışıklık sistemi fonksiyonlarını güçlendirme konusunda önemli rol oynar. Sindirim sistemi mikrobiyotasını dengeler ve sindirimde yer alan yararlı bakterilerin artmasına yardımcı olarak sindirim sorunlarını azaltabilir. Ayrıca, bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri vardır ve zararlı bakterilerin çoğalmasını engelleyerek enfeksiyon riskini azaltabilir.

L. Rhamnosus Probiyotiklerin İnsan Vücuduna Etkileri:

Lactobacillus rhamnosus‘un insan vücuduna bir dizi olumlu etkisi vardır. Sindirim sistemi üzerindeki etkileriyle sindirim rahatsızlıklarını hafifletebilir, gaz ve şişkinlik gibi sorunları azaltabilir. Ayrıca, vajinal sağlığı koruyarak enfeksiyon riskini azaltabilir ve bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı direnci artırabilir. Bazı araştırmalar, L. rhamnosus’un alerjik reaksiyonları azaltma ve cilt sağlığını iyileştirme potansiyeline sahip olduğunu öne sürmektedir.

Lactobacillus rhamnosus, sindirim sistemi sağlığı için önemli bir probiyotik bakteridir. Sindirim sistemi mikrobiyotasının dengesini koruyarak sindirim problemlerini azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve genel sağlığı destekler. Bu dost bakteriyi içeren takviye edici gıdalar, sağlık bilincine katkıda bulunmak isteyen herkes için ideal bir seçenektir. Ancak, herhangi bir sağlık sorunu veya tedavi planı hakkında uzmanınıza danışmadan önce probiyotik takviyeler kullanmanız önemlidir. Sağlıklı yaşam için doğal destekler arayanlar için Lactobacillus rhamnosus, sindirim sistemi sağlığını korumak ve geliştirmek için harika bir seçenektir.

Sindirim Sistemi Sağlığını Destekler:

Lactobacillus rhamnosus, sindirim sistemi mikrobiyotasının dengesini koruyarak sindirim problemlerini hafifletebilir. Sindirim sistemi içinde yer alan yararlı bakterilerin artmasına yardımcı olarak sindirim sorunlarını azaltabilir. Özellikle, bağırsak hareketliliğini düzenleyerek kabızlık veya ishal gibi sindirim rahatsızlıklarının önlenmesine veya hafifletilmesine yardımcı olabilir.

Bağışıklık Sistemini Güçlendirir:

Lactobacillus rhamnosus, bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkiler yapabilir. Bağırsaklarda bulunan bu probiyotik bakteri, bağışıklık hücrelerinin aktivitesini artırabilir ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkıda bulunabilir. Böylece, enfeksiyonlara karşı direnci artırabilir ve genel sağlığı iyileştirebilir.

Vajinal Sağlığı Korur:

Lactobacillus rhamnosus, vajinal mikrobiyotayı dengede tutarak vajinal sağlığı koruyabilir. Vajina içinde bulunan yararlı bakterilerin artmasına yardımcı olarak enfeksiyon riskini azaltabilir ve vajinal enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olabilir.

Alerjik Reaksiyonları Azaltabilir:

Bazı araştırmalar, Lactobacillus rhamnosus’un alerjik reaksiyonları azaltma potansiyeline sahip olduğunu öne sürmektedir. Özellikle, alerjik rinit ve atopik dermatit gibi alerjik durumların belirtilerini hafifletebilir veya riskini azaltabilir.

Cilt Sağlığını İyileştirebilir:

Lactobacillus rhamnosus’un cilt sağlığını iyileştirme potansiyeline sahip olduğu öne sürülmektedir. Bazı araştırmalar, bu probiyotik bakterinin akne, egzama ve diğer cilt problemlerinin tedavisine yardımcı olabileceğini göstermektedir.

Sonuç olarak, Lactobacillus rhamnosus, sindirim sistemi sağlığını destekler, bağışıklık sistemini güçlendirir, vajinal sağlığı korur, alerjik reaksiyonları azaltabilir ve cilt sağlığını iyileştirebilir. Bu nedenle, düzenli olarak bu probiyotik bakteriyi içeren gıdaları tüketmek veya takviye olarak almak, genel sağlık ve iyi bir yaşam kalitesi için önemli bir adım olabilir.

Lactobacillus rhamnosus, birden çok probiyotik mikroorganizma içeren complex takviye edici gıdaların çoğunda bulunur. Bunlar arasında probiyotik yoğurtlar, probiyotik içecekler, probiyotik kapsüller ve probiyotik tozlar mevcuttur. Ancak özel olarak sadece Lactobacillus Rhamnosus içeren probiyotik takviyelerini aradığınızda seçenekler azalıyor. Lactobacillus Rhamnosus’un saydığımız tüm olumlu etkilerini görebileceğiniz takviye edici gıda Microbiome markasının Lactobacillus Rhamnosus isimli kapsül şeklinde gıda takviyesidir. Microbiome Lactobacillus Rhamnosus, her kapsülde 5 milyar canlı bakteri içerir.

Microbiome Lactobacillus Rhamnosus, Lacticaseibacillus rhamnosus GG LMG-18243 suş numaralı alanında yüzlerce çalışma yapılmış suşu içerir.

Eczanelerde satılan takviye edici gıda probiyotik gıda takviyelerini Pharmaland’den de güvenerek alabilirsiniz.

Kadın Sağlığı İçin Probiyotikler: Faydaları ve Kullanımı

Probiyotikler, özellikle kadınlar için çeşitli sağlık destekleri sunar. Örneğin, belirli probiyotikler vajinal mikrobiyomun dengelenmesine yardımcı olarak bakteriyel vajinoz gibi enfeksiyonlara karşı koruma sağlayabilir. Uluslararası klinik rehberlerde, kadın sağlığını destekleyen 4 temel probiyotik sayılmıştır. Bunlar: Lactobacillus Crispatus, Lactobacillus Rhamnosus, Lactobacillus Gasseri, Lactobacillus Jensenii. Bu 4 probiyotik suş doğal olarak kadın vajinasında bulunmakta ve dışarıdan destekle alındığında vajinal pH’ı düzenleyerek sağlıkıl bir flora oluşmasına katkı sağlamaktadır.

Ayrıca, antibiyotik kullanımının ardından bağırsak bakterilerinin yeniden dengelenmesine yardımcı olabilirler ve antibiyotik kaynaklı ishali önleyebilirler. Probiyotikler aynı zamanda şu durumların tedavisine destek olabilir:

  • İrritabl bağırsak sendromu (IBS)
  • Ülseratif kolit
  • Diğer sindirim rahatsızlıkları
  • Bel bölgesi ve iç organ yağlanmaları

Microbiome Probiyotik Complex gibi bazı takviyeler aynı zamanda bağırsak sağlığını destekleyen prebiyotikleri içerir, bu da sindirim sistemindeki faydalı bakterilere yakıt sağlar.

Prebiyotik alımını artırmak, bağırsak sağlığını desteklemenin basit ve etkili bir yoludur. Ancak, prebiyotiklerin yan etkileri olabilir ve herkes için uygun olmayabilir.

Örneğin, Microbiome Women Probiyotik adlı probiyotik takviyesi, vajinal mikrobiyomun dengelenmesine yardımcı olarak bakteriyel vajinoz gibi enfeksiyonlara karşı koruma sağlayabilir. Daha fazla detay ve ürünü incelemek için [ürün linki] adresini ziyaret edebilirsiniz:
Microbiome Probiotic Complex for Women

Probiyotik Kullanımı Kimler İçin Uygun?

Probiyotikler, bağırsak mikrobiyomunu geliştirmek ve bağışıklık fonksiyonunu iyileştirmek isteyenler için uygun bir seçenektir. Ayrıca, bazı probiyotik ürünler belirli durumları tedavi etmek veya önlemek amacıyla formüle edilmiştir, örneğin idrar yolu enfeksiyonları ve kronik vajinit.

Ancak, probiyotik takviyeleri herkes için gerekli değildir ve tıbbi tedavinin yerini almak için kullanılmamalıdır. Bu konuda kişiselleştirilmiş öneriler almak için bir doktora danışmak önemlidir.

Şiddetli yan etkiler yaşanması veya birkaç gün içinde düzelme görülmemesi durumunda ürünü kullanmayı bırakmak ve bir sağlık uzmanına başvurmak önemlidir.

Kadın Sağlığı İçin En İyi Probiyotik Seçenekleri: Uzman Tavsiyeleri

Kadınlar için en iyi probiyotik seçenekleri hakkında daha fazla bilgi edinmek ve uzman tavsiyelerini değerlendirmek için sağlık konusunda uzman doktorlardan destek alabilirsiniz.

İhtiyacın Olan Vitamin ve Mineraller