Kategori arşivi: Genel

KIŞ AYLARINDA DİKKAT: D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ

Kemiklerde ağrı, ani duygu değişimleri, depresyon, yorgunluk, kas güçsüzlüğü… Günlük hayatta sık sık duyduğumuz, konuştuğumuz ya da hissettiğimiz bu zorlukların hepsinin tek bir sebebi olabileceğini söyleyebilir miyiz? Eğer D vitamini eksikliğiniz varsa evet. Vücutta pek çok görevi bulunan D vitamininin eksikliği kendini farklı şekillerde gösterebilir. Peki D vitamini eksikliğinin dünyada görülme sıklığı nedir? D vitamini eksikliği nasıl anlaşılır? D vitamini eksikliğinin belirtileri nelerdir? D vitamini eksikliği ihtimalinde kimler daha riskli? D Vitamini eksikliği ile ilgili bu soruların cevaplarına bakalım.,

D Vitamini Nereden Alınır ?

Güneş ışınlarına maruz kalındığında D vitamini ciltte doğal yollarla sentezlenir. Fakat güneş ışınlarına çok fazla maruz kalmak ciltte yaşlanmaya ve kansere neden olabildiği için çoğu insan diğer kaynakları tercih eder. İhtiyaç duyulan D Vitamini, üç yolla alınabilir:

  • Cildin vitamini kendisinin üretmesi
  • Diyet
  • Vitamin takviyesi almak

Ciltte vitamin üretimi cilt rengi, güneş koruyucusu kullanımı, güneşe maruz kalınan saatler, mevsim, enlem, boylam ve hava kirliliğine bağlı olarak değişmektedir. Güneş ışınlarının dünyaya ulaştığı açı olan Zenith açısı D vitamini sentezinde etkilidir. Sabah erken ve öğleden sonra geç saatlerde ve kış aylarında Zenith açısı artar ve ışınlar ozon tabakasında daha uzun yol kat edeceğinden dünyaya ulaşana kadar büyük oranda emilir.

Ülkemizde Zenith açısı Mayıs-Kasım ayları arasında D Vitamini sentezi için uygundur. Bu aylarda 10:00-15:00 saatleri arasında tüm vücudun MED (ciltte hafif pembelik oluşturacak kadar) güneşe maruz kalması vitamin D3 sentezlenmesini sağlar. Kol ve bacakların haftada 2-3 kez MED oluşturacak sürenin %25-%50’si kadar süreyle güneşe maruz kalması ciltte yeterli D vitamini sentezini sağlayacaktır.

D Vitamini Eksikliği Nedir? 

D vitamini eksikliği, sağlıklı kalabilmemiz için yeterli miktarda D vitamini alamadığımız anlamına gelir. Eksikliği şiddetli belirtilere yol açan Vitamin D, vücutta çok farklı işlevler için kullanılır. Örneğin kemiğin ana yapı taşlarından biri olan kalsiyumun emilebilmesi için D vitaminine ihtiyaç vardır. Sinir sisteminin, kasların çalışabilmesi ve bağışıklığın devam etmesine yardımcı olur. 

D vitamini eksikliğine yol açan nedenler şöyle sıralanabilir:

• Yetersiz alım veya emilim: Güneş ışığını doğrudan ve yeterince alan deride vücutta ihtiyaç duyulan tüm D vitamini karşılanabilir. Ancak çoğu insan, kapalı alanda fazla vakit geçirdiğinden veya fazla güneş kremi kullanımından dolayı yeterince alamaz. Özellikle kış aylarında güneşten alınacak D vitamini oranı oldukça düşer.

• Diyetle yetersiz alım: Sadece diyetle alınan yiyeceklerle vücudun ihtiyacı olan miktarı karşılamak oldukça zordur. 
• Yağ malabsorbsiyonu
• Gastrektomi
• İnce bağırsak hastalıkları (Çölyak, inflamatuvar bağırsak hastalıkları vb.)
• Pankreas yetersizliği
 • 25-hidroksilasyon defekti
• Kronik karaciğer hastalıkları (siroz gibi)
• 1-alfa-25-hidroksilasyon defekti:
• Hipoparatroidi
• Renal yetmezlik
• Vitamin D bağımlı rikets tip 1
• Kalsitriole hedef organ cevapsızlığı (D vitamini rezistansı)
• Herediter vitamin D bağımlı rikets (Vitamin D bağımlı rikets tip 2)
• D vitamininin inaktif metabolitlerine artmış yıkımı
• Antikonvülzanlar (fenitoin, fenobarbital)
• Antifungal ilaçlar (ketokonazol) • Antitüberküloz ilaçlar (rifampisin, izoniazid)
• Anti-retroviral ilaçlar
• Glukokortikoidler
• D vitamini bağlayan proteinlerin kaybı/eksikliği

D Vitamini Eksikliğinin Belirtileri

Bazı insanlarda D vitamini eksikliği bulunmasına rağmen herhangi bir belirti görülmeyebilir. Genelde eksiklik yorgunluk, genel vücut ağrısı gibi belirtilerle kendini gösterir. Eksiklik ciddi seviyelere ulaştıysa kemik ağrısı ve yürümekte zorluğa neden olan kuvvet kaybı görülebilir. Buna ek olarak, eksiklik durumunda bağışıklık sistemi görevini tam olarak yerine getiremeyeceği için hastalanma oranı ve enfeksiyon sıklığında artış görülebilir. El ve ayak bilekleri, omuz eklemeleri ve parmaklarda ağrı, değişken ruh hali, depresyon, uykusuzluk, baş ağrısı, saç dökülmesi gibi belirtileri de saymak mümkündür.

Yetişkinlerde uzun süreli D vitamini eksikliği; kemik erimesi, kemik yapısında bozukluk, kas güçsüzlüğü ve düşme riskinde artışa neden olur. Çocuklarda ise raşitizm adı verilen rahatsızlığa yol açar. Raşitizm, çocuklarda genellikle aşırı ve uzun süreli D vitamini eksikliğinden dolayı kemiklerin yumuşaması ve zayıflamasıdır. Raşitizm, büyüme geriliği, bacaklarda eğrilik, el ve ayak bileklerinde kalınlaşma, göğüs kemiği deformitesi gibi kemik yapısında kalıcı bozukluklara neden olur. Hastalık yetişkinlerde görülürse osteomalazi adı verilir ve kemiklerde kırılmaya kadar ilerleyebilir.

Hangi Seviyeler Normal ?

Ölçülen D vitamini seviyeleri nanomole / litre (nmol / L) veya nanogram / mililitre (ng / mL) olarak ifade edilir. Buna göre yapılan çalışmalar göstermiştir ki :

• 30 ng/ml’nin (75 nmol/L) üzerindeki düzeyi yeterli,
• 20-30 ng/ml (50-75 nmol/L) arası yetersizlik,
• 20 ng/ml’nin (50 nmol/L) altındaki düzeyi eksiklik olarak tanımlanmaktadır. (1)

KİMLER RİSKLİ?

D vitamini eksikliği açısından riskli gruplar şöyle sıralanabilir:

• Yaşlılar : Yaş ilerledikçe cilt incelir ve D vitamini üretimi azalır. Dolayısıyla ileri yaştaki insanlar risk grubundadır.
• Güneşe yetersiz maruziyet : Sürekli güneş kremi kullanan, cildi tamamen giysilerle örütülü olan veya sürekli kapalı alanda kalan kişiler, eksiklik geliştirmeye yatkın olabilir.
• Koyu cilt rengine sahip olanlar: Ten rengi koyulaştıkça aynı miktar güneş ışığına maruz kalan daha açık tenli bireylere göre vücutta daha az D vitamini üretilir.
• Obezite : Vücutta gebelik, obezite gibi nedenlerle artmış ihtiyaç, D vitamini eksikliğini tetikleyebilir.
• D vitamin metabolizmasını hızlandıran ilaç kullanımı
• Osteoporoz
• Osteomalazi
• Nontravmatik (spontan) kırık oluşumu
• Malabsorbsiyon sendromları
• Kronik böbrek yetmezliği
• Kronik karaciğer hastalığı
• Hiperparatroidi

Dünya’da D Vitamini Eksikliği

Dünyada D vitamini eksikliği görülme sıklığı giderek artmaktadır ve 1 milyara yakın kişide D vitamini eksikliği olduğu tahmin edilmektedir. Yapılan araştırmalarda D vitamini eksikliği prevalansı(hasta oranı) %40 ile %100 arasında değişmektedir.Ülkemizde de D vitamini eksikliği yaygın olarak görülmektedir. Konu ile ilgili yapılan araştırma sayısı günden güne artmaktadır ve D vitamini eksikliği ile kas iskelet sistemi ağrıları, osteoporoz, diabetes mellitus, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, otoimmun hastalıklar, uyku bozuklukları, kanser ve mortalite artışı arasında muhtemel bir ilişki olup olmadığı incelenir.

Dünya genelinde D vitamini eksikliği bu sıklıkta tespit edilirken, bazı bölgelerde özellikle daha fazla vaka görülmektedir: Kuzey Asya ve Ortadoğu’da ciddi eksiklik olarak adlandırılabilecek düzeyler çok daha yüksek oranda bulunmaktadır. Yapılan çalışmalara göre D vitamini eksikliğinin, İran’da %67, Lübnan’da %84, Tunus’ta %29, Suudi Arabistan’da %90’a varan oranlarda, Asya kıtasında ise Japonya’da %42, Hindistan’da %30-%48, Bangladeş’te %35, Rusya’da %47, Çin’de %45 olduğu belirtilmiştir.

Türkiye’de D Vitamini Eksikliği

Türkiye de D vitamini eksikliğinin sıkça görüldüğü ülkelerden. Çeşitli araştırmalar bu konudaki yüksek oranları gözler önüne seriyor. 14-44 yaş arası 48 kadında yapılan bir araştırmada giyim şekillerine göre %40 ile %60 oranında D vitamini eksikliği saptanmıştır. Ege bölgesinde 20 yaş üzeri 391 erişkinde yapılan bir araştırma-da D vitamini eksikliği %74,9 oranında saptanmıştır. Kadınlarda D vitamini eksikliği erkeklerden anlamlı derecede yüksektir (%78,7 vs %66,4).

21-52 yaş arası 118 ofis çalışanıyla yapılan bir araştırmada, yaz aylarında yapılan ölçümlerdeki ortalama D vitamini düzeyleri kış aylarında yapılan ölçümlere göre anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Yaz ve kış aylarında yapılan ölçümlerde D vitamini hafif eksiklik olarak nitelendirilebilecek olanların oranı sırasıyla %60,2 ve %96,6 olarak bulunmuştur.

Anti İnflamatuar Diyet Nedir?

İnflamasyon, etkilenen organ veya dokuda ağrı, şişme, ısı ve kızarıklığı içeren bir dizi semptoma verilen isimdir. Bunu, bağışıklık sisteminin saldırıya, enfeksiyona veya yaralanmaya verdiği doğal tepki olarak anlamak mümkündür. Ayrıca son zamanlarda, ağrı ile bağlantılı olmayan ve literatürde kronik düşük dereceli inflamasyon veya “sessiz inflamasyon” olarak anılan başka bir inflamasyon şekli ile ilgili tartışmalar da başladı. Diyet, inflamatuar süreçler ve hastalıklar arasındaki bağlantılar yoğun ve güncel araştırma konularıdır. Kalp hastalığı, diyabet, artrit, Alzheimer ve bazı kanserler gibi bir dizi hastalığın kronik düşük dereceli inflamasyon ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Yine de inflamasyonla ilgili farklı tıbbi durumlar için spesifik müdahaleleri destekleyen araştırmalar hala eksik. Kronik düşük dereceli inflamasyon için diyet planı veya “mükemmel diyet”ten bahsetmek ise hala mümkün değil. WorldCat arama motorunu (www.worldcat.org) kullanarak kütüphane koleksiyonları araştırıldığında, antiinflamatuar diyet için yaklaşık 300 kitap listeleniyor.[1] Unutmamak gerekir ki tüm besin gruplarını içermeyen aşırı yeme planlarına, diyetisyenler ve sağlık uzmanları şüpheyle yaklaşır.

Her diyetin kendine özgü yönergeleri olsa da, anti-inflamatuar bir diyet izlemenin temel konsepti değişmez. Bu konsepti şu şekilde özetlemek mümkündür: Vücuttaki sürekli veya kontrol dışı iltihaplanma sağlığın bozulmasına yol açar ve bu iltihaplanmada sürekliliğin önüne geçmek için belirli bir yemek düzeni oluşturulmalıdır. Böylece insan sağlığı ve vücut direnci artar, hastalıklar önlenebilir.  

Ayrıntılar diyetten diyete değişse de genel olarak anti-inflamatuar diyetlerin önerileri şu şekilde sıralanabilir:

● Bol miktarda meyve ve sebze yiyin.

● Balık veya balık yağı gibi güçlü Omega-3 yağ asidi içeren takviyeleri tüketin.

● Esmer pirinç ve bulgur gibi tam tahıllardan bol miktarda yiyin.

● Tavuk gibi yağsız protein kaynaklarını yiyin; kırmızı et ve tam yağlı süt ürünlerinden uzak durun.

● Doymuş ve trans yağları en aza indirin.

● Rafine ve işlenmiş gıdalardan kaçının.

● Alkol tüketimini minimize edin, mümkünse durdurun.

● Yemeklerinize zencefil ve köri başta olmak üzere çeşitli baharatlar ekleyin.

Peki anti-inflamatuar diyet geçici bir diyet modası mı yoksa sağlıklı bir yaşam tarzının bir parçası mı? Bunu zaman gösterecek. Konuyla ilgili güvenilir ve araştırmaya dayalı çalışmalar tamamlanıncaya kadar, 2010 Beslenme Yönergeleri Danışma Kurulu Raporunun genel ilkelerinin izlenmesi önerilir. Bu raporda önerilen diyet katı bir reçete değildir. Bu yönergeleri kullanarak, daha sağlıklı bir yaşam tarzı için kendinize özel ve görece esnek yaklaşımlar bulabilirsiniz.

Kısaca meyve ve sebze, Omega-3 yağ asitleri, kepekli tahıllar, yağsız protein kaynakları, sağlıklı bitkisel yağlar ve baharatlar içeren bir beslenme modeli olarak tanımlayabileceğimiz anti inflamatuar diyetin en iyi örnekleri Akdeniz ve DASH diyeti olarak bilinmektedir.


[1] Marcason, W. (2010). What Is the Anti-Inflammatory Diet? Journal of the American Dietetic Association, 110(11), 1780.

Çorbası, Tatlısı ve Yemeğiyle Yüksek Lif Kaynağı: Balkabağı

Ülkemizde daha çok tatlısıyla bilinen, aynı zamanda çorbası, kızartması ve yemeği de yapılabilen balkabağı hakkında neler biliyorsunuz? Kış aylarında evlerimizden ayırmamamız gereken balkabağı hakkında bilinmesi gerekenleri sizin için derledik.

Özellikle Amerikalılar tarafından fazlaca tüketilen balkabağı, güçlü bir vitamin ve mineral kaynağıdır. Kış aylarında metabolizmanın yavaşlamasıyla birlikte vücut direnci azalır ve enfeksiyonlara daha açık hale gelir. Soğuk havalar yalnızca vücut direncini değil cilt sağlığını da önemli ölçüde etkiler; bu yüzden kış aylarında cilt daha çok kurur, rengini ve pırıltısını kaybeder. Bu dönemde halsizlik ve yorgunluk şikayetleri de artar. Vücudunuzda bu değişikleri gözlemlemeye başladıysanız günlük beslenme listenize bal kabağını ekleme vakti gelmiş demektir. Üstelik 100 gramında sadece 26 kalori bulunan balkabağı, gereksiz enerji alımının önüne geçtiği için diyet listenize de uygun!

İşte süper besin olarak adlandırılan balkabağının içerdiği bileşenler ve faydaları:

  • Yüksek oranda alfa ve beta karoten içerir. Bu karatenodiler antioksidan özellikleri nedeniyle savunma sisteminin en büyük yardımcılarındandır.
  • Güçlü bir A vitamini kaynağıdır ve içeriğindeki zeaksantin isimli karotenoid ile göz sağlığının korunmasına yardımcı olur. Ayrıca A vitamini gece ve alacakaranlıkta gözün ışığa uyumunu sağlayarak görüş kabiliyeti kazandırıyor.
  • Balkabağında bulunan ksantin adlı bileşen, ultraviyole ışığın göz tarafından süzülmesine yardımcı olurken bu durum ileri yaşlarda görülebilecek gözde doku hasarları ve katarakt probleminin de önüne geçer.
  • C vitamini bakımından zengindir. C vitamini vücudu mikroplara karşı savunan hücrelerin üretimini uyararak vücut savunmasına destek olur. 1 porsiyon balkabağı (100 gr) yetişkin bir bireyin günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 35’ini karşılar.
  • Çok iyi bir lif kaynağıdır. Hem kalp hem de bağırsak sağlığı açısından büyük önem taşır. Yarım fincan bal kabağında 3 gramın üzerinde lif bulunur. Yüksek oranda lif tüketimi kolesterol seviyesinin düşmesine, dolayısıyla kalp sağlığının korunmasında; bağırsak hareketliliğinin düzenlenmesi ile de kolon kanseri riskinde azalmada büyük bir role sahiptir. Ayrıca lif tüketiminin artması ile tokluk süresi uzar, bu yüzden diyet listeleri için de önemli bir besindir. Özellikle püresi veya çorbası uzun süre tok kalmanızı sağlarken; bağırsak tembelliği yaşayan kişilerde bağırsakların yeniden hareket kazanmasına yardımcı olur. Bebeklerde kabızlık şikayeti olduğu dönemde 6-8. aydan itibaren püre ya da çorba olarak tüketilebileceği gibi yulaf ilavesi ile posadan daha zengin hale getirilebilir.
  • İçeriğinde yüksek miktarda karotenoidler bulunur. Özellikle diyet yağı ile birlikte tüketildiğinde ciltte pigmentasyona neden olduğu için cildin daha canlı görünmesini sağlar. Cildinizin kışın da yaz aylarındaki gibi ışıldamasında büyük bir destekçidir.
  • C vitamini ile kolajen üretimini destekleyerek cildin daha genç görünmesine yardımcı olur.  Evde hazırlayacağınız yüz maskelerinde de peeling olarak kullanabileceğiniz balkabağı özellikle çorba olarak tüketildiğinde cildin nem kazanmasına destek olur.
  • Kalsiyum, manganez, magnezyum, bakır, demir ve fosfor içerir. Bu bileşenler kemik dokularındaki hasarın iyileştirilmesine, kemik gelişimine destek olur.
  • Potasyum bakımından da oldukça zengin olan bu süper besin kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olur. Potasyum; kan damarları ve arterlerin gevşemesini sağladığı için kalpteki stres azalır ve kan basıncı düşer. Ayrıca potasyum; hücre ve dokulardaki sıvı dengesinin düzenlemesini de sağlar.

Balkabağını Yerken Dikkat Etmeniz Gerekenler

Birçok faydası bulunan balkabağını yerken alacağınız faydayı maksimum düzeyde tutmak için dikkat etmeniz gereken bazı yöntemler var:

  • Vitamin ve mineral değerlerini kaybetmemesi ve daha faydalı olabilmesi için kabuğunu tüketeceğiniz zaman soyun ve doğrayın. Bu şekilde besin değerlerinin kaybını önlemiş olursunuz.
  • Tüketilmeden önce de çok fazla ve uzun süreli ısıya maruz bırakmayın. Fırında veya buharda kısa süreli pişirin. Bu şekilde vitamin ve mineral kayıpları en az seviyeye indirmiş olursunuz.
  • Tatlısını yaparken, sağlığa zararı kesin olarak kanıtlanmış rafine şekerden kaçının. Onun yerine pekmez ya da bal kullanarak tatlandırabilirsiniz. Böylece hem lezzetli hem sağlıklı bir tatlı hazırlarsınız! Bal ve pekmezi, balkabağını pişirdikten sonra üzerine ilave etmeniz daha sağlıklı.

Soğuk Havalara Dikkat

Mevsim geçişleri ile birlikte havalar bir ısınıp bir soğuyor. Bu geçişi hastalanmadan atlatabilmek ise her zamankinden daha önemli. İşte sizi hastalıklardan koruyup bütün kışı zinde geçirmenizi sağlayacak birkaç öneri:

  1. Soğuk havalarda su içmeyi unutmayın

Artan yağışlar ve soğuk havalarla birlikte sıcak içeceklere rağbet artınca su tüketimi azalabiliyor. Çay, kahve gibi sıcak içecekler suyun yerini tutmadığı gibi, aksine vücuttan su atılmasına yol açarak daha fazla su ihtiyacı oluşturur. Özellikle bu içecekleri daha çok tüketenlerin daha fazla su içmesi gerekiyor. GÜNDE EN AZ 1,5 LİTRE!  

Kış aylarına geçerken insanların vücut direncinde ciddi bir düşüş görülür. Bu sebeple, bağışıklık sisteminin de gribal hastalıklara ve virüslere karşı güçlendirilmesi büyük önem taşır. Bunun için de vitamin ve mineral değerleri yüksek yiyeceklerle beslenmeye özen gösterilmesi gerekir. Bilhassa et, süt, sebze, meyve ve tahıllardan oluşan besin grupları yenmelidir. C vitamini vücutta bulunan zararlı maddelerin atılmasını sağladığı için sonbaharda bol bol C vitamini içeren meyve ve sebzeler tüketilmelidir. C vitamini kaybını önlemek için de taze sıkılmış meyve suları içilmelidir. Örneğin; güne taze portakal veya greyfurt suyu ile başlanabilir.

  • Antioksidan kaynağı besinler sofradan eksik edilmemeli

Antioksidan özelliği taşıyan yiyecekler, bazı ciddi hastalıkların önüne geçebildiği gibi, vücuda serbest radikallerin girişini de önler. Bu yiyecekler ayrıca, vücutta mevcut olan radikallerin vereceği zararların önüne geçerek, onların vücuttan atılmasını sağlar. En önemli antioksidan kaynakları ise şu şekildedir.

A vitamini: Yeşil yapraklı sebzeler, havuç, bal kabağı, yumurta ve balık,

C vitamini: kuşburnu, maydanoz, yeşilbiber, karalahana, karnabahar, limon, mandalina ve greyfurt,

E vitamini: Badem, ceviz, fındık gibi yağlı tohumlar ve bitkisel yağlar,

Magnezyum: Badem, ceviz, fındık, fıstık, muz, kurubaklagiller, tahıllar, yeşil yapraklı sebzeler,

Selenyum: Deniz ürünleri, et ürünleri ve sarımsak,

Çinko: Badem, ceviz, kurubaklagiller, bulgur, süt, yumurta, balık ve et.

Probiyotikler, mutluluğumuzu doğrudan etkileyen bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde büyük öneme sahip yardımcılardır. Bu nedenle mevsim geçişine bağlı oluşan bağırsak problemlerini en aza indirebilmek için beslenme alışkanlığı içinde muhakkak probiyotik gıdalara yer açılmalıdır. Yoğurt, kefir ve turşu önemli probiyotik kaynaklarındandır.

  • Dikkat için düzenli beslenme ve yeterli uyku önemli

Kış aylarına girerken vücutta yorgunluk, halsizlik ve stres gibi çeşitli sorunlar yaşanabilir. Bu dönemde yeterli uyku alınmadığında konsantrasyon ve performans düşüklüğü gibi durumlarla karşılaşılabilir. Ayrıca vücut, mevsim değişikliği döneminde her zamankinden daha fazla enerji gereksinimi duyar.

  • 15-20 dakika güneşte durulmalı

Kış ayları her zaman yağmurlu ve kasvetli olmuyor elbette. Güneşin yüzünü gösterdiği günlerde yazın vücudun depoladığı D vitamini seviyesini dengede tutabilmek için mutlaka güneş ışınlarından faydalanılmalıdır. Bu dönemde yalnızca yüz ve kolların ön kısımlarının en az 15-20 dakika kadar güneşlendirilmesi yeterli olacaktır.

Küçük ama etkili bu uyarılar dikkate alınarak kontrol elden bırakılmadığında keyifli ve zinde bir mevsim geçişi sağlanabilir.

Hangi vitamin, nelere faydalıdır?

Vitaminler insan yaşamı için olmazsa olmaz, vücudumuz için gerekli olan mutlaka olması gereken organik maddelerdir. Vitaminlerin eksiklik durumunda bir çok sağlık sorunu görülebilir. Vitaminler yağda ve suda çözünenler olarak 2 ye ayrılırlar;

Suda çözünen Vitaminler: B1, B2, B3, B5, B6, B7, B12 ve C vitamini

Yağda Çözünen Vitaminler: A vitamini, E vitamini, D vitamini ve K vitamini

A Vitamini: Bağışıklık sistemimizi güçlendirir, A vitamini çoğu kişi tarafından göze sağladığı fayda ile bilinmektedir genellikle hayvansal gıdalardan alınır.

E Vitamini: E vitamini antioksidan etkisiyle bilinir, vücudumuzda ki toksin maddelerin etkisini azaltarak vücudu bir nevi koruma altına alır. Alzheimer gibi hastalıklarda görülen belirtileri azaltır ve hafızayı güçlendirir, Vücudumuzda oluşan yaraların iyileşme sürecini hızlandırır ve cildimizin pürüssüz olmasını sağlar.

D Vitamini: Vücudumuzda güneş ışınları sayesinde doğal bir şekilde sentezlenebilen D vitamini çok az sayıda gıdada bulunmaktadır. Bu sayede güneş ışınlarının yetersiz kaldığı durumlarda vitamin takviyeleri kullanılmalıdır. D vitamini eksikliğinde kemik yapımızda çeşitli sorunlar oluşabilir. D vitamini kemiklerimiz için önemli bir vitamindir.

K Vitamini: K vitamini genellikle yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. Vücudumuza sağladığı en büyük yarar ise kanın pıhtılaşmasını sağlamaktır. prostat ve karaciğer kanserinin bir numaralı düşmanıdır.

B1 Vitamini: Kalbin kasların ve sindirim sisteminin düzgün bir şekilde çalışmasına yardımcı olur, iştah açıcı özelliği vardır. Eksikliğinde refleks kaybı,yorgunluk,iştahsızlık ve bilinç kaybı gibi bir çok etkisi bulunur.

B2 Vitamini: B2 Vitamini takviyeleri genellikle diyet yapan insanlar tarafından kullanılmaktadır. Diyet konusunda yardımcı bir vitamin olan B2 bunun yanı sıra yorgunluk ve bitkinliğin azalmasına da yardımcı olur.

B3 Vitamini: Kolestrol seviyesini dengeler, eklemlerde toplanan ödemin atılmasını sağlar,kan şekerini dengeler ve sindirim sistemini destekler.

B5 Vitamini: Vücudumuzda oluşan çeşitli yaraların iyileşmesini hızlandırır, enfeksiyon ile savaşır, halsizliği önler ve bizi zinde tutar. Eksikliğinde ise kan ve cilt hastalıkları görülebilir.

B6 Vitamini: Bir çok vitamin gibi B6 vitamini de bağışıklık sistemimizi güçlendirir, kemiklerimizin gücünü artırır ve vücudumuzu sağlamlaştırır. B6 vitamini eksikliğinde ise büyük oranda kas kaybı yaşanır ve uzun süreli yorgunluklar hissedilir.

B7 Vitamini: Özellikle tırnaklarımız ve saçımızın sağlıklı bir şekilde olmaları için büyük önem taşıyan B7 vitamini bir diğer adıyla Biotin merkezi sinir sistemimizin çalışmasında da büyük rol oynar, eksikliğinde genellikle depresyon ile karşılaşılır.

B12 Vitamini: Kan hücreleri ve sinir sistemi için büyük önem taşır, kemik iliğinde hücre yapımında görevlidir ve Bağışıklık sistemini güçlendirir.

C Vitamini: C vitamini vitaminler arasında en bilinen vitamindir. Oldukça önemli bir antioksidandır. Hasarlı organların onarımını sağlar ve kemik gelişiminde büyük rol oynar. C vitamini asla eksik edilmemesi gereken bir vitamindir C vitamini ihtiyacınızı karşılayacak takviyeleri www.pharmaland.com.tr adresinden temin edebilirsiniz.

Sporcuların düzenli kullanması gereken vitamin ve mineraller

Sporcuların hedefledikleri vücuda ulaşabilmeleri için vücutlarının günlük ihtiyacı olan protein ve mineralleri alması gerekir. Bunun için sadece besinlerden faydalanmak istersek Vitamin ve Mineral takviyesi alınmadığı taktirde besinlerden alınan vitamin ve mineraller yetersiz kalacaktır. Bu sebeple sporcuların büyük bir kısmı bu ihtiyaçlarını vitamin ve mineral takviyesi alarak gidermektedirler.

Sporcuların Düzenli olarak kullanması gereken vitamin ve mineraller şunlardır;

•C Vitamini: C vitamini çok önemli bir antioksidandır, kas ve kemik yapımızı sağlamlaştırarak daha yoğun çalışmamızı sağlar ve kas yırtılması yaşamamak adına kullanmamız gereken bir vitamindir.

•A Vitamini: Metabolizmamızı düzenleyerek düzenli bir şekilde çalışmasını sağlar. Yaptığımız ağır diyetlerde vücudun daha çok direnç göstermesini sağlar ve metabolizmamızın düzenli çalışmasına etki ettiği için kilo vermemizi kolaylaştırır.

D Vitamini: D vitamini eksikliği en çok görülen vitamin eksikliğidir. D vitamini eksikliğinde halsizlik ve yorgunluk hali gözlemlenmektedir. D vitamini eksikliği olmayan bir bireyin, D vitamini eksikliği olan bir bireyden 2-3 kat daha ağır antremanlar yapabildiği gözlemlenmiştir. Bunun nedeni sağladığı enerjidir ve fiziksel performansımızı arttırır.

•B Vitamini: Hücre yenilenmesinde büyük rol oynayan B vitamini sporcuların mutlaka alması gereken bir vitamindir. Hücre yenilenmesi antremanlarda çalıştırdığımız kaslarımızın yenilenmesinde büyük rol oynamaktadır.

Demir: Demir vücudumuzda ki yüzlerce protein ve enzimin yapısında bulunur. Demir bulunan hemoglobin akciğerimizden kaslarımıza oksijen taşır. Kaslarımızın enerji üretimi için oksijene ihtiyacı vardır ve Demir eksikliğinde vücudumuz çabuk yorulmaktadır.

Kalsiyum: Kalsiyum eksikliği bulunan sporcular sıklıkla kas kasılması ile karşılaşırlar, bu sebeple antremanlarda karşılaşılan bu kramplar sporcuların antremanlarını yapmalarını engelleyen bir faktör olarak karşılarına çıkar. Kalsiyum kemiklerimiz için en önemli mineraldir kemik gelişimi için kullanılması gereken bir numaralı mineral Kalsiyumdur.

•Magnezyum: Magnezyum vücudumuzun aldığı karbonhidratı enerjiye dönüştüren bir mineraldir. Kas gücümüzü arttırır ve yapılan ağır antremanlardan sonra kas spazmı geçirilmesinin önüne geçer.

•Çinko: Çinko eksikliğinde performansımızda düşme ve kas erimesi sorunuyla karşılaşabiliriz. Çinko bağışıklık sistemimizi güçlendirir ve büyüme hormonumuzu çalıştırarak vücudumuzun daha çok gelişmesine fayda sağlar.

Vücudumuzda eksikliği görüldüğünde sağlık sorunlarıyla karşılaşabileceğimiz bu vitamin ve mineralleri besinlerle yeteri kadar alamamaktayız. Bu sebepten ötürü vitamin ve mineral takviyeleri kullanmamız gerekmektedir. Tüm bu vitamin ve mineral takviyelerini pharmaland.com.tr adresinden güvenle satın alarak kullanabilirsiniz.