Kategori arşivi: Genel

Microbiome Probiotic Complex for Women: Türkiye’nin Kadınları İçin Özel Probiyotik Takviye

Microbiome Probiotic Complex for Women: Türkiye’nin Kadınları İçin Özel Probiyotik Takviye

Merhaba! Bugün, Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınların sağlığını desteklemek üzere tasarlanan benzersiz bir üründen bahsedeceğiz: Microbiome Probiotic Complex for Women! Bu probiyotik takviye, özel Lactobacillus Jensenii ve Lactobacillus Crispatus suşları içeriyor ve Türkiye’de bulunan diğer ürünlerden farklı olarak bu özel suşlarla zenginleştirilmiştir.

İçeriğinde bulunan 4 temel probiyotik suş kadın sağlığı için kadınların ihtiyaç duyduğu probiyotikler arasındadır: Lactobacillus Gasseri, Lactobacillus Crispatus, Lactobacillus Rhamnosus, Lactobacillus Jenseni.

İster şehirde ister kırsalda yaşayın, kadın sağlığınızı korumak ve desteklemek adına özel olarak formüle edilen bu probiyotik kompleksi, yerel ihtiyaçları göz önünde bulundurarak özel bir içerik sunmaktadır.

Neden Microbiome Kadınlara Özel Probiyotik?

1. Vajinal Sağlıkta Üstün Performans: 

Microbiome Probiotic Complex for Women, içeriğindeki özel probiyotik suşları sayesinde vajinal flora dengesini destekleyerek kadınların sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olur.

2. Mantar ve Enfeksiyon Karşıtı Güç: 

Lactobacillus Jensenii ve Lactobacillus Crispatus suşları, doğal olarak mantar ve enfeksiyonlara karşı koruyucu bir etki gösterir, böylece Microbiome Probiotic Complex for Women, kadınların kendilerini daha güvende hissetmelerine katkı sağlar.

3. Kilo Kontrolünde Destek: 

Ürün, içeriğinde bulunan Lactobacillus Gasseri suşu ile kilo kontrolü konusunda destek sağlar, vücut dengesini korumaya yardımcı olur.

Microbiome Probiotic Complex for Women, Türkiye’de özel olarak formüle edilmiş ve kadınların günlük yaşamlarına mükemmel bir eşlikçi olacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca, yurtdışındaki bazı markaların benzer içerikleri sunsa da, bu ürün Türkiye pazarına özel ihtiyaçları göz önünde bulundurarak üretilmiştir.

Doğal Destek, Sağlıklı Gelecek!

Microbiome Probiotic Complex for Women, doğanın kadınlara sunduğu bir hediye olarak sağlığınızı destekleme misyonunu taşıyor. Siz de Microbiome Probiotic Complex for Women ile sağlıklı bir geleceğe adım atın ve doğal destekle kendinizi daha iyi hissedin!

İşte kadınların kullanması gereken probiyotikler hakkında bilgi edinmenizi sağlayacak bazı bilgiler.

En iyi kadın probiyotiğini arıyorsanız probiyotik takviyelerinin içindeki suşları özellikle araştırmanız gerekmektedir. Kadınların ihtiyacı olan probiyotik türleri birçok açıdan kadın sağlığını desteklemektedir.

Women Complex içeriğinde bulunan 4 probiyotik, uluslararası klinik rehberlerde kadın sağlığını destekleyen probiyotikler arasında sayılmıştır. İçeriğinde bulunan probiyotikler, doğal olarak kadın vajinal mikrobiyotasında bulunan probiyotik türleridir. Mikrobiyota dengesini sağlayarak; enfeksiyon sorunlarını, helicobacter pylori semptomlarını azaltmaya yardımcı olur. Probiyotik kullanımı kadın vajinasında ph dengesini sağlar

Bu suşların çeşitli yaygın vajinal patojenlere karşı etkili olduğu ve oral olarak kullanıldığında vajinal laktobasil bolluğunu ve asitlenmeyi desteklemede etkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. İşte kanıtlı verilere dayanan, probiyotiklerle ilgili yapılmış çalışmalar sonucu kadınlara özel probiyotik desteğinin içeriğindeki probiyotik suşlar hakkında bilgiler…

 

  1. Lactobacillus Crispatus

  • Lactobacillus Crispatus içeren takviye probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur.
  • Lactobacillus Crispatus, enfeksiyon riskinin azaltılmasına yardımcı olur.
  • Cilt sağlığının iyileştirilmesine yardımcı olur.
  • İltihaplanmayı azalttığı, kolesterol seviyelerini düşürdüğü ve genel bağırsak sağlığını iyileştirdiğini gösteren çalışmalar mevcuttur.
  • Tip-2 diyabet geliştirme riskini azaltmaya yardımcı olabilir.
  • Beneficial Microbes dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmaya göre, bakteriyel vajinozis ve vulvovajinal kandidiyaza karşı etkili olabilir.
  • Yoğurt, kefir, lahana turşusu, kimchi, kombucha, miso, tempeh, turşu gibi besinlerde L. Crispatus bulunur.

2. Lactobacilus Rhamnosus

  • Lactobacillus Rhamnosus içeren takviye Probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur.
  • L. rhamnosus insan bağırsağında doğal olarak bulunan bir bakteri türüdür.
  • İBS semptomlarını ve ishali hafifletmeye, yardımcı olabilir.
  • Dişleri çürümeye karşı korumaya yardımcı olabilir.
  • Enfeksiyonu önlemeye yardımcı olmak için patojenlere karşı bağırsak bariyer savunmasını güçlendirmeye yardımcı olur.
  • Kilo kaybına yardımcı etkileri vardır.
  • L. rhamnosus’un depresyon ve anksiyete semptomlarına olumlu yönde yardımcı olabileceğini göstren çalışmalar mevcuttur
  • Solunum yolu enfeskyionunu ve candida mayalarından kaynaklı enfeksiyonu azaltmaya yardımcı olur.

3. Lactobacillus Gasseri

  • Lactobacillus Gasseri, yüksek oranda insan bağırsağında kolonize olmuş probiyotik özellikli bir laktik asit bakterisidir.
  • Lactobacillus Gasseri içeren takviye edici gıda karın bölgesindeki yağlanmayı kontrol altında tutabilme özelliğine sahiptir.
  • Tahrişten kaynaklı bağırsak iltihabını önleyici etkiye sahiptir.
  • Yapılan bazı çalışmalara göre L. Gasseri, regl sancılarını azaltıcı etkiye sahiptir.
  • Yapılan bazı çalışmalara göre L. Gasseri, Helicobacter Pylori’ye karşı antimikrobiyal ve enfeksiyon üzerinde baskılayıcı etkisi vardır.

4. Lactobacillus Jensenii

  • Probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur.
  • Lactobacillus Jensenii içeren takviye edici gıdalar sindirimi rahatlatır.
  • L. Jensenii, doğal olarak kadın vajina florasında bulunur ve floranın %23’ünü oluşturur.
  • L. jensenii orta-yüksek miktarda laktik asit üretir​.

Alpha Lipoic Acid Nedir? Alfa Lipoik Asit Faydaları Nelerdir?

Alfa Lipoik Asit Nedir?

A-lipoik asit, alfa lipoik asit (ALA) veya tioktik asit olarak bilinen lipoik asit (LA), oktanoik asitten türetilen bir bileşiktir. ALA normal olarak hayvansal besinlerde bulunur ve metabolizma için gereklidir.

Alfa lipoik asit veya alpha lipoic acid, vücutta kendiliğinden oluşan ve doğal olarak bulunan bir bileşiktir. Hücrelerde enerj üretiminde görev alır. Sağlıklı durumda insan vücudu, ihtiyacı olan tüm ALA’yı üretebilir. Buna rağmen bazı durumlarında ALA dışarıdan yiyeceklerle veya besin takviyesi yoluyla da alınabilir.

Alfa Lipoik Asit Faydaları Nelerdir?

Alfa lipoik asidin, hem hayvanlarda hem de insanlarda kan şekeri seviyelerini düşürdüğü gözlemlenmiş ve bu sebeple diyabete yardımcı olduğu ortaya koyulmuştur. Yapılan çalışmalarda lipoik asidin kan şekeri seviyelerini %64’e kadar düşürdüğü görülmüştür.

Alfa lipoik asit, iltihaplanmayı ve cilt yaşlanmasını azaltabilen, sağlıklı sinir fonksiyonunu destekleyen, kalp hastalığı risk faktörlerini düşüren ve hafıza kaybı bozukluklarının ilerlemesini yavaşlatan güçlü antioksidan özelliklere sahiptir.

Alfa Lipoik Asit İçeren Besinler

  • Ispanak
  • Kırmızı et
  • Brüksel lahanası
  • Brokoli
  • Bezelye
  • Ispanak
  • Domates
  • Patates
  • Yeşil bezelye
  • Pirinç kepeği

Alfa Lipoik Asit Takviyesi Neden Kullanılır?

  1. Antioksidan özellikleri sebebiyle: Antioksidanlar, insan vücudundaki serbest radikallere karşı savaşır. Yani vücudumuzdaki atık madde olarak adlandırabileceğimiz bileşenleri vücudumuzdan uzaklaştırır veya etkisiz hale getirirler. Alfa lipoik asit de bir antioksidan olduğundan bu etkisi sebebiyle besin takviyesi olarak alınabilir.
  2. Şeker hastalığı kaynaklı komplikasyonların azaltılması için: Yapılan bazı çalışmalar, alpha lipoic acid takviyesinin şeker hastalığına bağlı el ve ayak uçlarında duyu kusuru ve sinir hasarı anlamına gelen diyabetik nöropati gibi rahatsızlıkları hafifletmekte etkili olabileceğini göstermiştir. 
  3. Bazı hastalıların önlenmesinde: Kanser, HIV/AIDS, Hepatit, Karaciğer rahatsızlıkları gibi birtakım hastalıkların hafifletilmesinde alfa lipoik asidin etkili olabileceği düşünülmektedir. Ancak bu etkiye dair kesin bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.

Antioksidan özellikleri ve cilt sağlığına etkileri sebebiyle alfa lipoik asit takviyeleri kullanılabilir. Alfa lipoik asit ve diğer aminoasit takviyelerini Pharmaland Antioksidanlar sayfamızdan inceleyebilirsiniz.

Kilo Kaybı Sonrası Oluşan Deri Sarkması Nasıl Geçer?

Hızlı kilo alıp verme sonrasında yaşanan en büyük problemlerden biri de ciltte sarkma sorunlarıdır. Yoğun ve daha rahatsız edici bir biçimde karın bölgesinde sarkmalar oluştuğunu bilsek de aslında sağlıksız bir kilo kaybı sonrası tüm vücutta sarkmalar meydana gelir. Bu sorun elbette kilo vermememiz gerektiğini düşündürmemeli. Sarkan derinin kendini nasıl toparladığını, deri sarkmalarına karşı ne gibi önlemler alınabileceğini sizler için derledik. Deri sarkması nasıl geçer? Sarkan deri nasıl sıkılaşır? Kilo verirken vücut nasıl sıkılaştırılır? gibi bütün sorularınızın cevabı burada.

Kilo kaybı sonrası deri sarkmasının sebebi nedir?

Deri, tüm vücudumuzu saran esnek bir organdır. Esnekliği sebebi ile kilo alınca esnediği gibi kilo verdikçe de esneklik bir miktar toparlanabilir. Ancak özellikle hızlı kilo alıp verildiğinde veya alınan-verilen kilo çok fazla olduğunda karın, kol altı, göğüs, basen ve yüz bölgeleri başta olmak üzere vücudumuzda sarkmalar oluşabilir. Temel sebep kilo değişimi olsa da deri sarkmasını hızlandıran ve etkilerini artıran pek çok etmen mevcut:

  1. Yaş: Artan yaşla birlikte cildin elastikiyeti azaldığından yaşlılarda deri sarkması daha çok görülebilir. Bu durumda kilo değişimi ile deri sarkması problemi yaşayan iki kişiden genç olan daha avantajlıdır.
  2. Kilolu kalınan süre: Kilo artışı ile birlikte deri gerilmeye başladığından derinin ne kadar süre ile gergin kaldığı sarkmayı etkileyen en önemli faktörlerdendir.
  3. Ne kadar kilo aldınız: Derinin kilo artışı beraber gerildiğini söylemiştik. Ne kadar fazla kilo alınırsa deri o kadar gerileceği için bu miktarı etkiler.
  4. Kilo değişim hızı: Hızlı kilo vermenin deri sarkmasını hızlandıracağı gibi hızlı kilo almak da derinin sarkma oranını arttırır.
  5. Genetik faktörler: Kilo değişim hızınız, yaptığınız egzersizler her ne kadar etkili olsa da genetik faktörlerden kaynaklı oluşan vücut yapınızın izin verdiği ölçüde vücudunuzda değişim yaşanır.
  6. Beslenme: Yediğiniz veya yemediğiniz birçok besin vücudunuzun esnekliğini etkiler. Daha dinç ve sarkmaya karşı kendini koruyabilecek bir vücut istiyorsanız bol su içmeli ve Omega 3 yağ asitleri, A vitamini, E vitamini ve çinko yönünden zengin besinleri tüketmelisiniz.

Hızlı Kilo Değişiminin Cilde Etkileri

Hızlı kilo değişiminde kişinin kas dokusu ve cilt dokusu deforme olabilir. Deride çatlaklar oluşabilir, hormonal bozukluklar oluşabilir. Bu nedenle kilo vermek için yapılan diyet ve spor gibi çalışmalar planlı ve dengeli olmalıdır. Bununla birlikte kilo vermek için aceleci davranıldığında, vücudun dengesi bozulur ve estetik olarak istenmeyen görüntüler ortaya çıkabilir. Öncelikle sağlıklı bir vücut için kilo vermeyi amaçladığınızı unutmamalı ve gerektiği şekilde bu süreci planlamalısınız. Kilo vermek için bir uzmandan yardım almak her zaman daha doğru bir yöntemdir.

Kilo verirken aceleci davranmak deri sarkmasına zemin hazırlar ve sarkan deri kendini toparlar mı sorusuna olumlu bir yanıt vermek zorlaşır.

Kilo alıp verme dışında gebelik süreçleri de vücudun esnekliğini değiştiren bir süreçtir. Tıpkı sağlıksız beslenmeden kaynaklı kilo artışı gibi hamilelik döneminde de vücut hızlıca kilo alır ve aldığı kiloları birden kaybeder. Doğum sonrası oluşan çatlaklar ve sarkmalar için neler yapılabileceğini de bu yazımızda anlatacağız.

Deri Sarkması Nasıl Önlenir?

Öncelikle sarkık deri sorunu ile hiç karşılaşmamak için ne yapılması gerektiğine bakalım.

  • Kilo verirken aceleci davranmayın. Çoğu insan kilo alırken isteyerek almadığı için o kısımda bir uyarı yapamasak da hızlı kilo almak ve vermek ciltte oluşan sarkmaların en büyük sebebidir. Aslında hızlı kilo vermek sizi amacınıza tam olarak ulaştırmayacaktır. Hızlı kilo kaybı, yağların çabuk erimesine neden olup vücudun incelmesini sağlar fakat vücudun küçülmesi sonucu derinin bol gelerek sarkmasına neden olur. Bunun yanında hızlı kilo veriyorsanız sadece yağ değil protein ve kas da kaybetme ihtimaliniz yüksektir. Planlı ve doğru bir şekilde zayıflarsanız deride sarkma oluşma ihtimaliniz azalacaktır.
  • Beslenmenize dikkat edin. Sarkmaların meydana gelmemesi için protein ağırlıklı beslenmek gerekir. Besinlerinizde; karbonhidrat ve yağı azaltırken proteinleri arttırmanız hem kas kaybını minimuma indirecek, hem de deri sarkmasını önleyecektir. A, E vitamini ve mineral yönünden zengin besinler tüketmeye dikkat edilmelidir.
  • Sarkmaların önüne geçmenin diğer yolu ise, derinizin nem durumunu yüksek tutmaktır. Nem oranının düşük olduğu deri, daha çabuk kırışır ve sarkmalar oluşur. Nem eksikliği ile derinin sarkması oluşumunu önlemenin yolu vücudunuzu nemli tutmaktır. Vücudunuzun nem oranını artırmak için vücudunuzu sıkılaştırıcı ve nem oranını artıcı bileşenlerde desteklemelisiniz. Bunu yiyecekler yoluyla almak önemli olsa da özellikle kilo vermeye çalıştığınız dönemlerde besinlerden ihtiyacınız olan kolajenin tamamını alamayabilirsiniz. Bu gibi durumlarda kolajen takviyesi kullanmak faydalı olacaktır. Güvenilir ve etkili bir kolajen takviyesi arıyorsanız Microbiome Hyaluronic Acid & Collagen tabletleri kullanabilirsiniz. Kolajen ve hiyalüronik asit vücudunuzu nemlendirirken içeriğindeki selenyum, bakır gibi bileşenler de cilt sağlığınızı destekler.
  • Bol bol su için. Oluşan sarkmalar kuru cildin sorunudur. Su içmek; hem deri sağlığında, hem de kilo vermede oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Günlük olarak 9-10 bardak su tüketimi deri sarkması oluşumunu önlemede yardımcı olacaktır.
  • Masaj yapmalısınız. Masaj yapmak; deride kan damarlarını uyarır kan dolaşımını hızlandırır. Kan dolaşımı hızlandığında deri kendini daha hızlı bir şekilde toplamaya başlar. Masaj, vücudun esnekliğini arttırır. Böylece deri sarkması engellenmiş olur.
  • Düzenli ve doğru bir planlama ile spor yapın. Vücudun belli noktalarında beliren deri sarkması için en kesin çözümlerden biri spor yapmaktır. Düzenli spor yapmak kasları güçlendirir. Böylece zamanla vücut kendini toplamaya başlar. Özellikle ağırlık çalışmaları, sarkan derilerin toplanma sürecini hızlandırır.
  • Son çare ise ameliyattır. Deri sarkması yaşayan kişi gençse, derinin toparlanması daha kısa bir zaman alacaktır. Fakat belirli yaştan sonra, derinin kendini toplaması daha uzun sürecektir. Bu durumda olan kişiler öncelikle yukarıdaki altı adımı denemeli, sabırlı olmalıdır. Eğer sonuç alınmazsa ve psikolojik olarak buna hazırsa ameliyat olunabilir.

Deri Sarkması Nasıl Geçer?

Deri sarkmasını geçirmek için yapabileceğiniz en etkili yöntemlerden biri egzersizdir.

  • Karın bölgesini sıkılaştırmak için; mekik çekmek en bilindik ve fayda sağlayan yöntemdir.
  • Bacak ve kalça sıkılaştırmak için; bisiklet sürmek, yüzmek, koşu veya yürüyüş yapmak bu bölgelerde sıkılaşmayı sağlayarak sarkmaları önleyecektir.
  • Kol bölgesini sıkılaştırmak için; ağırlık kaldırmak, yüzmek veya diğer güç egzersizlerinden faydalanabilirsiniz. Büyük ölçüde, kol altındaki sarkmalardan kurtulmanızı sağlayacaktır.
  • Yüz ve boyun bölgesini sıkılaştırmak için; yüz kaslarınızı germelisiniz. Yüz yogası yüzünüzdeki birçok kası çalıştırır. Bu da, boyun bölgesinde oluşan sarkmalar ve yüzünüzdeki çizgilerin gerilerek daha pürüzsüz bir hal almasını sağlayacaktır.

Cilt Tonunu Eşitlemek İçin Ne Yapılmalı?

Cilt tonu eşitlemek herkesin istediği fakat zorlandığı bir durumdur. Bu yazımızda sizler için bunun pratik yöntemlerini anlatacağız.

Yeme-içme gibi günlük alışkanlıklar ile hava kirliliği, ışınlara fazla maruz kalma gibi çevresel faktörler ve elbette giderek yaşlanan cildimiz, birçok cilt problemine yol açıyor. Kuruluk, lekelenme, yağlanma, kırışıklık bu sorunlardan yalnızca birkaçı. Birçok kişinin şikayetçi olduğu bir diğer cilt problemi ise cilt tonu eşitsizliği. Bu sorunun çözüm önerilerini sizlerle paylaşacağımız bu yazımıza giriş yapmadan önce cilt tonu eşitsizliğinin ne olduğunu ve neden meydana geldiğini anlatalım.

Cilt Tonu Eşitsizliğinin Sebebi Nedir?

Cilt tonu eşitsizliği olarak bildiğiniz ve aslında ciltte renk değişimi yaratan birçok sebep var. Özellikle günümüzde maruz kaldığımız UV ışınları, çevre kirliliği gibi dış etkenlerin yanında cildimize yaptığımız yanlış uygulamalar, hormonal bozukluk veya değişiklikler, daha farklı cilt sorunları ciltte renk değişimine sebep olabiliyor. Birçok kişinin korkulu rüyası haline gelen cilt tonu eşitsizliğinin önüne geçmek cilt tonu dengeleyici uygulamalar ile veya koruyucu önlemler ile mümkün. Bu konuda öncelikle cilt tonu eşitliğini bozan sebepleri inceleyelim.

Ciltte Renk Bozulmalarının Nedenleri

  • Az su tüketimi,
  • Aşırı sigara kullanımı,
  • Güneş ışınlarına fazla miktarda ve zararlı olduğu saatlerde maruz kalmak,
  • Uzun süreli sivilce ve skarların neden olduğu hiperpigmentasyon,
  • Hormonal değişiklikler sonucu (özellikle hamilelikte) melazma oluşumu,
  • Hormonal hastalıklar
  • Karma cilt yapısı
  • Cildın olgunlaşmasına bağlı lipofuksin birikimi
  • Farklı sebeplerden dolayı cilt gözeneklerinin nefes alamaması.

Cilt Tonunu Eşitlemek İçin Ne Yapılmalı?

Bol Su Tüketin!

Sinir sistemi, sindirim sistemi, bağışıklık sistemi gibi vücudun temel işlevleri için çok önemli olan su tüketimi elbette cilt sağlığı için de çok önemli. Günde en az 2 litre su tüketimi ile ciltteki nem oranı artar ve buna bağlı olarak hücre yenilenme süreci hızlanır. Hücre yenilenme sürecinin hızlanması, cilt renginin koyulaşmasına neden olan etkenlerin ciltten atılmasını kolaylaştırmış olur.

Meyve ve Sebze Tüketimi Çok Önemli!

Cilde uygulanan işlemlerin yanında aslında içten dışa köklü bir bakım sağlamak da oldukça önemli. Antioksidan bakımından zengin meyve ve sebzeler, içerdiği faydalı yağlar ve asitlerle cildin hem korunmasına hem de yenilenmesine katkı sağlar. Böylece ciltte renk farklılığı oluşturan iç ve dış faktörlerin etkinliği azalıyor.

Zararlı Alışkanlıklardan Uzak Durun!

Sağlığımız için uzak durmamız gereken zararlı alışkanlıkların cilt sağlığını da etkilediğini biliyor muydunuz? Örneğin sigara ve alkol, ciltte nem dengesini bozar ve toksin artışına sebep olur. Özellikle sigara içmek, ağız çevresi başta olmak üzere ciltte renk koyulaşmasına yol açıyor. Fakat umutlu bir haber: Sigara ve alkolün ciltte yarattığı sorunlar, bu alışkanlıkların bırakılması sayesinde kısa sürede toparlanıyor. Yani bugün cilt sağlığınız için sigara ve alkol tüketimini azaltmak için hiç de geç değil.

Cildinizi İçeriden Doğal Bileşenlerle Takviye Etmelisiniz!

Cilt sağlığı bozulmadan bir önlem almak her zaman en iyisi. Cildimize iyi bakmak için renk tonunun bozulmasını beklemek yerine düzenli olarak cilt bakımı yapmak ve cilt sağlığı, cilt sıkılığı için gerekli olan besinleri almak çok önemlidir. Cilt sağlığı için öne çıkan bileşenlerden en önemlileri Biotin, Hyaluronic acid ve Collagen olarak sayılabilir. Fakat maalesef günümüz koşullarında ne vücudumuz doğal olarak bu bileşenleri depolayabiliyor ne de yiyeceklerden yeteri kadar temin edebiliyoruz. Bu sebeple cilt sağlığı için çeşitli multivitaminler veya geniş içerikli kolajen tabletler kullanılması birçok cilt bakım uzmanı tarafından tavsiye ediliyor. Bu konuda size tavsiye edebileceğimiz güçlü içerikli bir takviye Microbiome Hyaluronic Acid & Collagen. Cilt sağlığı için ihtiyacımız olan ve besinlerden yeteri kadar elde edemediğimiz temel bileşenleri içeriyor: C Vitamini, Çinko, Gotu Kola Ekstraktı, Bakır, Biotin, Selenyum. Böylelikle tek bir tabletle aslında cilt sağlığımız için ihtiyaç duyduğumuz temel bileşenleri almış oluyoruz. Diyetisyenlerin de tavsiye ettiği bu ürün, bakanlık onaylı ve yerli üretim konusunda kendisini kanıtlamış bir markaya ait olduğu için sizlere güvenle tavsiye edebiliyoruz.

Cilt renginin bozulmasının sebeplerini ve buna karşı alacağımız önlenmleri anlattığımız yazımız umarız sizler için faydalı olmuştur. Başka bir cilt sağlığı sorunu olan güneş lekeleri hakkında daha fazla bilgi almak için Güneş Lekelerini Geçirmek İçin 7 Doğal Yöntem başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Kolajen Nedir, Ne İşe Yarar? Kollajen Takviyesi Kullanılmalı mı?

Kolajen Nedir?

Kolajen, vücudumuzdaki toplam proteinin yaklaşık 3’te birini oluşturan hacmi ile en fazla miktarda bulunan proteindir. Kollajen, kemiklerin, derinin, kasların, tendon ve bağ dokularının ana yapı taşlarındandır. Kelime kökeni olarak Yunanca “yapıştırıcı” anlamına gelen kolla kökünden türetilmiştir. Kökeninden de anlayacağımız üzere kolajen dokuları bir arada tutar ve onarımına yardımcı olur. Kolajenin vücut bütünlüğünü koruduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır.

Kolajen Eksikliği?

Vücuttaki kolajen seviyesinin düşük olması, derinin elastikliğini kaybetmesine, tendon ve bağ dokularının sertleşmesine, kas kütlesinin azalmasına ve eklemlerin zarar görmesine sebep olabilir.

Kolajen Tipleri Nelerdir?

Yapılan araştırmalar, vücut yapısını destekleyen 28 farklı kolajen türü olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte vücuttaki kolajenin çoğunluğunu 5 ana tip kolajen oluşturur. Kolajen takviyelerinde ise bu 5 tip kolajen bir arada bulunabildiği gibi yalnızca 1 tip kollajen içeren takviyeler de bulunabilir.

Tip-1 Kolajen: Vücudumuzun kolajen depolarının en fazlasını oluşturan kolajen tipidir. Yoğun bir şekilde sıkıştırılmış liflerden oluşur. Tendon, bağ dokuları, diş ve derinin yapısını destekler. Belli bir oranda kemik ve eklemlerde yer alıyor olsa da cilt ve dokuların sağlığı için sıklıkla takviyesi tavsiye edilir.

Tip-2 Kolajen: Elastik kıkırdaklarda ve lif yapısında bulunur. Tip-2 kolajenin genellikle eklem sağlığı için kullanılması önerilir.

Tip-3 Kolajen: Kas, damarlar ve organlarımızın yapısını destekler. Vücuttaki işlevi bakımından tip-1 ile benzetilebilir. Deri ve doku sağlığına faydalıdır.

Tip-4 Kolajen: Böbrek ve diğer organların filtrasyonunda görev alır. Cildin derin katmanlarının yapısını destekler. Özellike yara iyileşmesinde önemli olduğu düşünülür.

Tip-5 Kolajen: Kornea,vsaç ve cildin belli katmanlarının yapısında yer alır; takviye olarak alınması bunların sağlığının artırılmasına yardımcı olur.

5 farklı tip kolajenden bahsettiğimiz bu yazımızdan hareketle her kolajen tipinin birbirinden birbirinden farklı bir görevi var sanılabilir. Bununla birlikte her kolajen türü, diğer görevleri de belli oranda yerine getirir. Örneğin tip-1 kolajen diş, deri yapısı, cilt ve doku sağlığında görev almasının yanında, eklem sağlığına da iyi gelir yani brir nevi Tip-2 kolajen görevini görmüş olur. Tip-2 kıkırdak ve eklemlere iyi gelse de, düşük oranda cilt sağlığına da iyi gelir. Bu sebeple kolajen takviyelerinde önemli olan hangi tip kolajeni içerdiğinden ziyade ne oranda içerdiği ve kolajeni destekleyici diğer içerikleridir. Microbiome markalı Collagen & Hyaluronic acid; C Vitamini, Çinko, Bakır, Selenyum, Gotu Kola Ekstraktı ve Biotin ile desteklenmiş formülü ile cilt bakımı için ihtiyacınız olan bileşenleri içeriyor. Bu ürün ile aldığınız kolajen, vücudunuzda neye ihtiyaç varsa o tip kolajenin görevini görerek aynı zamanda cilt sağlığınızı desteklemek ve cildinizi sıkılaştırmak için tüm gerekeni yapar.

Tarçının Faydaları Nelerdir?

Tarçının Faydaları Nelerdir?

Tatlılarda, yemeklerde ve bitki çaylarında severek kullanılan tarçının sağlığa faydalarını biliyor musunuz? Kabuk veya toz halinde kullanılabilen tarçın, lezzet amaçlı kullanımı yanında sağlık üzerindeki faydaları nedeniyle de kullanılabilir. Migren ağrılarından aromaterapik özelliklerine, kilo kontrolünden regl sancılarına kadar işte tarçının faydaları…

Tarçın, özellikle yemeklerde ve tatlılarda kullanılan bir baharattır. Çin ve Seylan tarçını olarak iki çeşidi vardır. Çin tarçını ile Seylan tarçını her açıdan benzerdirler. Ancak  Seylan tarçını zor bulunur ve Çin tarçınına göre daha lezizdir, tatlı miktarı daha yüksektir. Tarçın sağlık açısından da oldukça faydalı etkilerde bulunmaktadır.

Tarçının Faydaları Nelerdir:

  • Günde yarım çay kaşığı tarçın tüketmek, kötü kolesterolü düşürür ve kalp sağlığını korur.
  • Tarçın, tip 2 diyabet hastalarında insülin üretimini yükselterek kan şekerinin düşmesini sağlar.
  • Tarçın yağı mantar hastalıklarında haricen kullanılır ve mantarın iyileşmesine yardımcı olur.
  • Kanın normal pıhtılaşmasına yardımcı olur. Bu sayede damar tıkanıklığını önlemede rol oynar.
  • Tarçın kokusu ve tadı ile gerilim halinde ortaya çıkan baş ağrısı ve migren ağrılarına iyi gelir.
  • Kan şekerini dengede tutarak kilo vermeye yardımcı olur.
  • Tarçın kokusu, hafızanın güçlenmesine ve hatırlamaya yardımcı olmaktadır.
  • Tarçın yağı kötü kokular içeren ve bunlara neden olan bakterileri öldürür.
  • Antioksidan etkisiyle, serbest radikallerle savaşarak kanserli hücre oluşumunu azaltır, bağışıklık sistemini destekler.
  • Tarçın çayı huzursuz bağırsak sendromu olarak adlandırılan sindirim sistemi rahatsızlığına fayda sağlar.
  • Tarçın çayı veya tarçın yağı haricen uygulayıp masaj yapmak, artrit ve osteoporoza bağlı ağrıların hafiflemesinde fayda sağlar.
  • Tarçın yağı, badem yağı ve zeytinyağı karıştırılarak masaj yapıldığında kas ağrılarını azaltarak iyileştirir.
  • Tarçın çayı antibakteriyel özelliği ile diş çürüklerini geciktirir, ağız içi bakterileri yok eder ve dişeti sağlığını korur.
  • Manganez içermesi nedeniyle menstürel ağrı denilen regl dönemi sancılarını hafifletir.

Tarçının faydalarını uzun uzun anlattıktan sonra unutmamak gerekir ki her şeyde olduğu gibi yüksek miktarda tarçın kullanmak yan etkiler oluşturabilir. Özellikle kan şekeri için ilaç kullananlar tarçın kullanımına çok dikkat etmelidir. Ameliyat sırasında kan şekeri seviyesini düzenlemek zorlaşabilir, bu nedenle ameliyattan 2 hafta önceden alımı bırakılmalıdır. Tarçın yağı gibi uçucu yağlar tek başına kullanılmamalıdır, başka yağlarla incelterek kullanmak yerinde olacaktır.